Kendim sordum, kendim cevap veriyorum; anne evdeyse kesinlikle şart! Yok, anne çalışan anne ise gerekli olabilir ama çok şart gibi gelmiyor bana; yani duruma göre değişir.
Anne evdeyse niye şart; çünkü annenin de bir canı var, sabahtan akşama; evi mi düşünsün, kocayı mı düşünsün, çocuğumu düşünsün, hani, kendini pek düşünecek vakit zaman yok da, işte kendini mi düşünsün. Düşün düşün işin içinden çıkamayacağı için ve her birine yarım yamalak el atacağı için en iyisi çocuk 2 yaşına gelince bir anaokuluna gitsin de, anne de en azından bir işin ucundan tam tutabilsin; rahat bir tuvalete girip çişini yapsın, duşta uzun kalmak ne demek, telefonda konuşmak ne demek, Tv seyretmek ne demek ve en önemlisi bir alışveriş merkezinde avare avare dolaşmak ne demek tekrardan hatırlayabilsin.
Aynı zamanda çocukta bir rahat etsin; dur evladım of evladım, olmaz evladım diyen bir anne başında olmayacak. Sürekli aynı kadını ve insanları görmekten de kurtulmuş olacak; yeni şeyler öğreneceki yeni insanlar tanıyacak ve daha bir sürü olumlu şey.
Neyse sevgili okur; gelelim çalışan annenin durumuna. Anneanne&babaanne değil de çocuğun iyi bir bakıcısı var ise anne zaten anaokuluna harcayacağı parayı bakıcıya veriyordur, üzerine bir de iyi bir anaokuluna gönderirse, neden hergün makarna yiyorsunuz, bu evde sadece patates mi haşlanıyor diye sormayın lütfen! Ee diyelimki çocuk geldi 2 yaşına bakıcıyla yolları ayırıp anaokulu ile hayatlarını birleştirmeye karar verdiler; o zaman şunları iyi düşünmek gerekiyor:
*Bu çocuğu her gün okula kim bırakacak? Servis olmayabilir; servisi kaçırabilir. Anne baba işe yetişmek durumundadır, baba iş seyahatinde olabilir, anne de olabilir.
*Okulun açılış saatiyle sizin işte olmanız gereken saat aynıdır veya okul geç açılıyordur? ee napıcak çalışan anne&baba?
* Drınn drınnn Tüten hanım Aren'in biraz ateşi var, kustu da gelseniz iyi olabilir. Peki tamam. Oysa Tüten'in işi okula 2 saat uzaklıktadır üstelik daha geçen hafta Aren için işten 2 kez izin almıştır; bir daha izin alacak yüzü yoktur. Babayı arar; bana İstanbul dışında toplantıya gitmiştir. Anneanne de gidemez. Ehh ezilir büzülür tekrardan izin ister veya okulu arar ee şey siz calpol verin ben saat 5:30 oradayım der. Özetle çocuk hasta olursa, yardımcı da yoksa ki, paso hasta oluyor anaokuluna başlayan çocuk, kim gidip okuldan alacak çocuğu.
* Çocuk bir sabah kalkar gitmeyeceğim diye tutturur; okul bu resmi tatil anlayışları farklı, takvimler farklı, o gün kapatacakları tutar, erken kapatacakları tutar, mesela kar yarar; patrondan e-mail gelir, ana yollar açık lütfen şirkete gelin diye; ee anaokulundan telefon gelir; malesef okul bugün kapalı diye; o zaman nolucak.
Velhasıl bu listeyi şu deneyimsiz halimle bile oldukça uzatabilirim; ama tadında bırakmaya karar verdim :) Çalışan annenin yardımcıdan vazgeçip anaokulu ile yollarını birleştirmesi evlilik kararından bile zor bence :) Hatta bir yandan boşanma kararı alıyorsunuz bakıcınızı bırakarak, diğer yandan daha boşanmanın acısını atlatmadan, yeni bir evliliğe imza atıyorsunuz. Zor dostum zor!
Tüm bunların dışında son zamanlarda kendime bu soruyu çok soruyorum; Anaokulu bir çocuk için şart mı dahası tek alternatif mi diye. Sosyalleşmek ise amaç; çocukların gerçekten tek sosyalleşebildikleri yer anaokulu mu? Amaç birşeyler öğrenmek ise, anaokulunda öğrenilen pek çok şeyi gerekli görmüyorum. Yaşıtlarıyla bir araya gelmek ise, başka ortamlarda da bir araya gelebiliyorlar. Düzen, disiplin ve benzleri ise, bunlara da çok inanmam. İlkokula daha kolay alışmak ise, sahi daha mı kolay alışıyorlar? Belki de anaokuluna gitmediği için okulu daha çok sevecek, daha çok heyecanlandıracak onu olamaz mı?
Şuna da inanıyorum; çocuklar belli bir süreden sonra evde, dışarıda her yerde sıkılıveriyorlar; anneden babadan veya ona bakan kişiden bazı şeyleri öğrenmeyi de reddediyorlar; kaldı ki, ev okulu olayına da sıcak bakmıyorum, bir annenin veya bakan kişinin sürekli çocuğa haydi şu etkinlik bu etkinlik demesini ve birşeyler öğretme çabasını da doğru bulmuyorum. Anneanne&babaanne bakıyorsa en enerjiğinin en ilgilisinin bile enerjisi ilgisi yetmiyor; eee kızım sen ne bekliyorsun bir anaokulundan diyorsanız; vallahi ben başka çocuklarla biraraya gelsin ve oynasın istiyorum. Farklı oyuncaklar, oyunlar görsün kısacası eğlenceli vakit geçirsin, bu kadar basit bir şey bekler ve isterken ben; anaokullarını daha fazlasını daha fazlasını veriyoruz halleri benim için trajikomik. Tek ayak üstünde şiir okumasını öğretiyoruz, off bir yemek yemesini öğretiriz ki çocuğunuzu ingiliz kraliyet okulları kapışır:)
Aren'i 3 yaşından önce göndermeyi zaten düşünmüyorum; yardımcımız anaokulu öğretmeni ve Aren'in etrafı kalabalık, kendi yaşıtlarıyla gün boyu vakit geçirebiliyor; kafama göre bir anaokulu evimin civarında yok, içimin sindiği anaokulları evime ciddi uzaklıkta ve ciddi maliyette. Cumartesi günü Kindyroo götürüyorum ve bu sene h.içide oyun grubu ve benzlerini denemeyi düşünüyorum; sadece bu yöntemle olmaz mı, deneyimli anneleri dinlemeyi, fikirlerini almayı çok isterim. Özellikle çocuğunu anaokuluna göndermemiş olanların hikayesini çok merak ediyorum.
Bu arada bir yandan da benim ne istediğim ve seçtiğim önemli mi diye de düşünüyorum. Arenin ne beklentisi var veya gitmeyi ister mi onu da bilemiyorum. Misal; apartmanımızın 2 yanındaki anaokuluna versem belki de çok mutlu olur ama bahçesi ufacık ben eledim; evime yakın başka meşhur anaokulları da var; ama yok yıl sonu gösterisi, yok bilmem nere ziyareti, haydi mevsimleri öğreniyoruz halleri, anneler gününde çocuğa annesi için hediye yaptırmaları, abuk subuk şiir ve şarkı öğretmeleri gibi şeyler beni fazlasıyla sıkacak ama kimbilir Aren belki de bunlardan zevk alacak.
İşte bazen de diyorum ki; benim bu doğru bulmadığım eğitim halleri çocuğumu gerçekten etkiler mi, gelişiminde izler bırakır mı? Kaldı ki bu okullara gönderen ailelerin çocuklarında hep mi bir eksiklik, yanlışlık var; hiç sanmıyorum. Belki de en doğrusu evimin 2 yan apartmanındaki anaokuluna göndermektir de, ben hala başlangıç noktasındayım; anaokulu şart mı arkadaş?