20.05.2015

37'imde Hayat




Bazı yaşlar dönüm noktası olur insana, 37'de bana öyle.... Öğrenciyken azimli ve çalışkan değildim ama iş hayatımda ki,üniversitedeyken çalışmaya başladım, daima çalışkan, sebatkar ve azimli oldum. Yıllarca çalışmayan veya çalışmayı tercih etmeyen insanları anlayamadım.  18 yılda sadece 3 ay çalışmadım onda da ağır depresyona girdim. 

Spritual konularla ilgilenmeye başlayıp bilinçaltının nasıl bir güç olduğunu ve nasıl çalıştığını öğrendiğimde anladımki; çalışmak, hatta çok çalışmak benim bilinçaltıma yerleşmiş bir inanç. Babam, annem ve hatta onların babaları ve anneleri tüm ailem hep çalışkan ve çalışmaktan yana insanlar olmuş. Babaannem, anneannem döneminin üniversite okuyan, çalışan ve işlerinde çok başarılı olan kadınlarından olmuşlar. Dedelerim isimlerini tarihe yazdırmış insanlardan olmuşlar. 

Annem kendimi bildim bileli çalışmamı öğütler bana; benimle ilgili en çok gurur duyduğu şey çalışıyor olmamdır belkide; bazen işi bırakacağımı söylerim, annem çok ciddi bir biçimde üzülür ve üzülmesinin sebebi para kazanmayacak olmam değil, çalışmıyor olacak olmam. Kendisi gençken çalışmamış lakin 35'inden sonra tam zamanlı çalışmaya başladı çok uzun bir sürede çalıştı. 



Şimdi 37'imde en çok sorguladığım şey; kurumsal hayatın içinde olmalı, olmamalı mı ? İş hayatı, kurumsal hayatta bulunmak, tıpkı o ağır ateşte kaynayan kurbağa hikayesine benziyor, farketmiyorsun, farkına bile varmıyorsun sana ne olduğunun ama yavaş yavaş kaynıyorsun işte. Hala üretmekten yanayım ama hayatımın geri kalanını dün şöyle özetledim; 


"Cocugu okula gonul rahatligi ile biraktiysam; annecim seni seviyorum kendine iyi bak gorusuruz dediyse bana ve bugun 19 Mayis Genclik&Spor bayrami ise yuruyusumu, sporumu,cimlerde yogami yapar evime doner yemegimi hazirlar gidip okuldan cocugumu alirim.... Aslinda hayatimin bundan sonrasinin boyle gecmesini istiyorum; arada da cok sevdigim hatta yaparken zamani mekani kendimi unuttugu farkindalik ve ilk yardim egitimlerini yaparsam ne ala♡ O yavas yavas isinan kurbaga halinden plaza hayatindan emekli olmak istiyorum"



Son zamanlarda gerçekten hayatı yaşayıp yaşamadığımı farkında olup olmadığımı sorgulamaya başladım ve şundan emin oldum; iş hayatının içindeyken gerçekten yaşamıyorsun, kaçırıyorsun asıl amacını hayatın. Ama ben yine de hedefleri, kariyer planları olan insanlara bunu gerçekleştirmelerini dilerim, çok uzun surmesin lakin :) Hem aynı hedefleri olan gençlere de yer açmak lazım. 

Kendi evladımın için hiçbir zaman kariyer hayallerim olmadı; ama daima mutlu olacağı, üreteceği, başkalarına da yarari katkı ve mutluluk katacağı bir insan olmasını diliyorum. 


İnsanın hayallerine doğru planlarla ve kendini sabote etmediği sürece ulaşabileceğine inanıyorum.  Planlarım ve dualarım var. 







6.05.2015

Anne Olmadan ve Olduktan Sonra Yapman Gereken Tek Şey


Hamile kaldığın anda ilk yaptığın şeylerden biri hafta hafta ay ay bebeğinin gelişimi hakkında bilgi veren bir internet sitesine üye olmak. Bu hafta elma çekirdeği kadar olan bebeğiniz diye başlayan cümleleri okur elini gayri ihtiyarı karnına götürürsün; sonra akşama yemekte kocana bizimki elma çekirdeği kadarmış dersin :) 

Kitapçığa girdiğinde artık bakacağın yeni bir bölüm vardır; Anne & çocuk bölümü. Alırsın, okursun, altını çizersin, eşine zorla okutursun. Hatta ve hatta kendine bir blog açar hamilelik günceni ve sonrasını tutarsın. Bunları nereden mi biliyorum; çünkü benzelerini ben de yaptım :) 

Bunlar yapman gereken şeyler değil, yapılması hoş şeyler sadece, hatta muhtemelen hiç yapmasan da olabilecek şeyler. Peki ne yapmalısın. Hamileyken oturup, hamilelik ile ilgili bildiğin ama en çok inandığın ve olması gerektiğini düşündüğün şeyleri yazmalısın. Mesela; 

"Hamilelik bir kadının en güzel sürecidir". 

Hımm bu gerçekten böyle mi? Benim hayatımın en kötü süreciydi diyebilirim; 6 ay boyunca kustum, 9 ay boyunca riskli gebelik kategorisindeydim, 9 ay boyunca gebelik diyabetiyle yaşadım ve aç gezdim, aç uyudum. 

"Doğal doğum kolaydır ve/ veya zordur"

Bu tamamen senin başına gelecek bir şey; senin deneyimin, benimki 24 saat sürdü çok zordu, ama yine olsa yine yaparım. Başkasınınki de çok kolayı girdi ay demeden çocuk çıkıverdi. 

"Bebeğin doğduğu anda aşk başlar"

Olabilir elbette ama illa görür görmez aşık olacaksın diye bir şey yok; muhtemelen neye uğradığını şaşıracaksın. 


Ve daha nice cümle kurabilirsin; üşemeyip yazmalı bunları sonra da bunların sadece düşünce ve başkalarının deneyimlerini olduğunu yazmalı ve kendine tekrarlamalısın. 

Benzer cümleler anne olmak ile ilgili de kurulabilir. Anne şöyle olmalıdır, anne olmak şu demektir. Bir uzaktan bak kendine, bunlar gerçekten senin düşüncelerin mi, yoksa yıllardır inandırıldıkların ve gereklilik gibi gösterilenler mi sana? 

Hepsini yaz ve altına bunlar annelik hakkındaki düşünceler ve her düşünceye inanmamalı da yaz!.... 

Anne olunca hatta hamile kalınca yapman gereken şey zihnini annelik ve hamilelik hakkında bildiğin her şeyden arındırmak ve olanı yaşamak sadece yaşamak!.... Yaşadığın her şey senin deneyimin olacak, başkasının deneyimi üzerinden yaşama bu süreçleri. 

Annelik başlı başına bir sıfat, seni tanımlamaz, seni anlatmaz ve seni sen yapmaz! 

Özetle; yapman gereken tek şey bu süreci yaşamak, yaşamaya çalışmak değil!



4.05.2015

Çocuğunu Korumak Yerine Ne Yapmalısın?



Bilinçlenmeye ve farkındalık sahibi olmaya baslayan anneler özellikle de Türk anneler bir yandan çocuk gelişimi konusunda güçlenirken bir yandan da fazlaca korumacı oluyorlar. Doğası gereği her memeli anne evladını koruyor, bu içgüdüsel bir nimet aslında. 

Ne yapiyor bilinçli anne; biliyor ki çocukla  konuşma biçimi çok önemli, bu bilince sahip olmayan daha önceki kuşaklar ise şüphesiz ki sadece bilinçsizlikten çocukla konuşurken "çirkin şey seni"  diye sevebiliyor mesela veya çok ayıp bir daha duymamayayım ay kiz çocuk gibi bu, annenler kardeşini daha çok sever simdi pabucun dama atılır senin ve daha nice nice örnek.

Bilinçli ama farkındalık yolunun çok başındaki ebeveynler öfkelenip sinirlenip karşı tarafa çocuk eğitimi vermeye başlıyor oysaki karşındaki ne o bilinç ne de farkındalık düzeyinde ve kötü niyetle değil bildiği yolla otomatik olarak konuşuyor. 

Çocuğun gururunu şahsiyetini ve kendisini korumak için yapabileceğin şey böyle konuşanları değiştirmek o insanlara ders vermek değil; çocuğunu bilinçlendirmek ve farkındalık sahibi yapmak. 






Nasil mi? Sürekli onunla konuşarak zaman zaman doğrudan zaman zaman dolaylı yoldan farketmesini sağlamak...









Örnek vermek gerekirse; Aren'i sıklıkla ne güzel kız diye severler, 2 yaşından beri dönüp anne ben kız değilim di miiii diyor? Geçen gün markette kısacık saçlı bir teyze yine Aren'i kız diye sevdi, Güray da o erkek dedi; kadında ama saçı da uzun dedi; güray da sizin de saçınız kısacık erkek gibi ama erkek değilsiniz değil mi dedi. Kadın oradan anında utanarak uzaklaştı, sanırım cinsiyet üzerinden konuşmaya o an itibariyle son vermiştir :) Eminim aydınlanma yaşadı. 

Bu konuşmaların ardından Aren'e bir insanı kadın ya da erkek yapanın ne giyimi ne saçı ne başı olduğundan bahsediyoruz, bu ayrımın sadece ve sadece özel yerlerle yapılabileceğini söylüyoruz. 


Aren'e insanları 2'ye ayırabileceğini söyledim. Bilinçli insanlar ve bilinçsiz insanlar. Ne zaman böyle na-hoş durumlarla karşılaşsak tek verdiği cevap anne bilinçsiz insan di miiii? Evet canım demek ki daha bilinçlenememiş diyorum o kadar. 

Bir gün annem Aren'e sen salak mısın dedi? Aren'in yanında annemle hiç tartışmadım, Aren de ne bilinçsiz anneannesin sen dedi ve bence gereken cevabı vermiş oldu :) 


Parkta ve benzeri yerlerde de artık hiç kimseye karışmıyorum. Örneğin parkta al çocuğum al da sen de ye diye şeker uzatıldığında hiçbir şey söylemiyorum Aren bazen alıp yiyor bazen ben yemem, anne zararlı di miiii diyor, elbette ki şekere bayılıyor ve kaçırmaz, o an canı istemediği için öyle söylüyor. Ama parktan eve yürürken teyzenin bilinçsiz insan olması üzerine konuşuyoruz :)


Örnekler çoğaltılabilir hele de Türkiye'de yaşıyorsan. Ama yazının başlığında da söylediğim üzere, çocuğunu korumak yerine ona farkındalık ve bilinçli olma halini öğretirsen, o kendini korumayı, insanları sadece bilinç düzeyinde değerlendirebileceğini çok erken yaşta öğrenmiş oluyor.