16.10.2012

El Emeği Göz Nuru Doğumgünümüz




Önceleri doğumgünü yapmayı düşünmüyordum çünkü doğumgününde keyifli olan bebek hiç görmemiştim. Genellikle ağlayan, keyifsizlenen ve o günden hiçbir şey anlamayan çocuklar gördüm. Dahası çocuk için hiçbir anlam taşımayacak hatıra değeri olmayacak çünkü hatırlamayacaktı.

Ama sonra bilinçaltının ne denli önemli olduğunu, günü birebir hatırlamasa da hafızasında ilk yaşı gibi önemli bir günün güzel bir his olarak kalabileceğini düşündüm. Aslında bence hayatın tek bir sırrı var o da ta anne karnından beri hissedilenlerin insanın üzerindeki etkisi.

İşte bu sebebten kolları sığırdım. Arenin eğlenebileceği gibi tamamen Aren'e odaklı ve herşeyiyle kendimin ilgilendiği bir doğumgünü hazırlamaya karar verdim. Tabii ki evimizde; Arenin bildiği kendini güvende hissettiği mekanda. Çocukların doğumgününün özellikle 1-2 yaşının evde olmasının daha sıcak ve daha iyi olduğuna inanıyorum ben.

Davetli listemiz Aren'in zaten gördüğü bildiği ve vakit geçirmeyi sevdiği bebekli aile dostlarından oluştu. Doğumgünümüzün konsepti de balondu çünkü Arenin oynamaktan en zevk aldığı şeylerden biri balon. Tam tamına 200 adet balon şişirdik. Şişirdiğimize değdi, Aren balonları gördüğünde öylesi mutlu oldu ki. Yüzündeki ifade aynen şöyleydi: Aman Allahım bir sürü balon hepsi bizim evimizde hepsi benim mi yoksa.

Şimdi ben susacağım fotoğraflar konuşacak ama ondan önce; siz de kendiniz doğumgünü hazırlayabilirsiniz inanın ne özel bir yetenek gerektiriyor ne de çok zor. Pastamız dahil olmak üzere hepsini ama hepsini biz yaptık. Evet yorulduk evet zorlandığımız noktalar oldu ama hepsine değdi. Tüm bu hazırlıklar sırasında bir kez daha şükranla doldum etrafım harika insanlarla çevrili. Aile olmak müthiş birşey. Ailem geniş ailemden bahsediyorum olmasaydı elbette tek başına altından kalkamazdım. Birazdan göreceğiniz tüm fotoğrafları babamız çekti. Hazırlıklar sırasında benimle birlikte çalıştı.Yardımcımızın da hakkını ve emeğini de es geçemem. Allah herkese nasip etsin, dilerim gönlünden geçen herkesin etrafını iyi insanlarla çevreler.

Bu arada ama Arenin çok az fotosu var senin süsünü püsünü napalım derseniz valla dün fotoğraf işini kocam üstlendi onların çektiği bunlar Aren de yürüdğünden beri hiç sabit durmadığından ve fotoğraf çektirmekten hiç hoşlanmadığından pek çekemiyoruz.
Bu bibloyu öyle severek aldım ki zaten Willow Tree'nin tüm biblolarını alabilirim o denli tutkunumdur. Elinde balon tutması benim bu na baktıkça Areni görmem....


Balonların üzerine koşup eğlenen doğumgünü çocuğu



Şeker büfemiz üzerinde Aren için hazırladığım özel çerçeve ve 12 ayımızından seçme resimler. (Not: Şeker büfesindeki şekerler ve çikolatalar sadece süs amaçlı kullanıldı. Çocuklara yedirilmedi teklif bile edilmedi :))

Genel görüntümüz henüz masamız hazırlanıyor








Bonibonlar, çikolatalı drajeler ve renkli sakızlar



Bunlar da Aren gibi şeker :)



Yemeğe kıyamadılar oysa yensin diye yapmıştım :)



 
Aren'e özel çikolatalar. Düşündüm de Aren kesinlikle daha tatlı :)
Sular küçüklere meyve suları büyüklere :)
 
Misafirlerimiz için hazırladığımız minik süprizler

Ne yazabilirim ki benim canım ailemmmm. (Görüp görebileceğiniz pasya resmimizde bu evet heyecandan pastanın tek halini çekmemişiz. Pastayı kesmeye çalışan bir diğer heyecanlı da benim koca kazık yiğenim ilk bebeğim sayılır Günçe Duru'm. Bu arada efenim o gördüğünüz göbek o kadar büyük değil elbisenin katı var tamam mıııııı )









12.10.2012

Büyüdük mü Sahi




365 gün geçti mi gerçekten. Büyüdük mü biz  şimdi seninle. Nasıl geçer, nasıl geçecek derken geçip gitti mi gerçekten? Ha geldi ha gelecek derken neye benzeyecek derken. Ben bu bebeği nasıl büyütürüm derken. 1 yaşını görelim başka da birşey istemem derken.... Derken de derken. Hani yıllar çabuk geçer günler geçmek bilmezmiş ya öyle oldu sanki değil mi?

Sana yazmaya en zorlandığım yazı bu benim. Gözlerimde yaşlar kalbimde tuhaf bir duygu içimdekileri yazıya dökmem mümkün değil ama sen içimi biliyorsun değil mi? 9 ay oradaydın. Annenin kalbi nasıl atıyor, anne seni daha o ilk günden nasıl seviyor bunların hepsini biliyorsun sen. Sahi anne ile çocuk arasında kelimelere gerek var mı? Benden daha iyi seni, senden daha iyi beni bilebilecek biri var mı? Yok olamaz.

Pazartesi günü sen doğalı tam 1 yıl olacak. Senin bu sürede gösterdiğin gelişim bir insanın nasıl geliştiği nasıl muazzam bir varlık olduğunun en güzel örneği. Mucizeyi Allah'ın ta kendisini gelişimin ne demek olduğunu anlamak istiyorsan bir bebeğin ilk yılına bakmak yeterli.


Aren Mir benim canım oğlum hep kuzum kalacak oğlum. İyi ki geldin iyi ki bizi seçtin iyi ki içimde tutundun. Sen hayatın ne olduğunu anlamaya çalışırken  ben 34 yıldır bu hayatı yaşarken seninle yeniden doğmuşcasına en az senin kadar şaşkın en az senin kadar acemiy(d)im. 34 yılda öğrenmediğim kadar çok şey öğrendim sayende. Sen olmasaydın bu hayatta çok eksik kalırmışım, kalırmışız. Sen olmasaymışsın bu hayattan göçüp giderken çok şeyi bilemeden gidermişim. Şükretmek ne demek sen olana kadar derinlemesine hiç bilememişim. Ve daha nicesi....

Seninle ilgili en büyük hayalim mutlu bir çocuktan mutlu bir yetişkine dönüşmen. Varlığının sebebini düşünürken ararken pişmanlık duymaman. Bana niye diye sorman yerine iyi ki demen. Seninle ilgili her an zihnimde kurduğum dilime en çok düşen: Allah sağlığını sıhhatini daim etsin.

Aren Mir Yolukar seni şuursuzca sınırsızca tarif edemeyeceğim kadar çok seviyorum! Sen iyi ki varsın hep ol!



9.10.2012

Dikkat Bayan Bela Aranızda


Beni en çok sevenler bile bazı bazı hatta çoğu zaman gıcıktır bana . Kocamın ağzından en çok duyduğum cümle: "Kızım bela mısın sen" veya "Tam bir belasın sen tam" dır.

Anne olunca bu halim sanırım en doruk noktasına ulaştı. Annem, kocam diğer yakınlarım bana gıcık oluyorlar. Niye çünkü ben çok biliyorum onlara göre. Hep bir fikrim var hep bir bildiğim var. Ve bunları söylemekten de hiç geri durmuyorum. Hele söz konusu Aren ve Aren'in yetişme tarzıysa beni kimse susturamaz. Hal böyle olunca gıcığın önde gideni ukalanın allahı gibi sıfatlarım var.

Öyle söyleme, öyle yapma, bak böyle söylersen etkisi şu olur cümlelerime istinaden duyduklarım hep aynı: Aaa yeter yahu bir tek sen mi biliyorsun, bir tek sen mi okuyorsun. Elimize bir kitapçık ver Örneğin annemin Aren'e sıklıkla "Aferin" demesine gıcık oluyorum. Anne aferin deme diyeceksen de aferin topu çok güzel yerine koydun diye arkasından getir,  aferini neye söylediğini bilsin mümkün olduğunda az kullan lütfen diyorum. Veya son zamanlarda duymayan bilmeyen kaldı mı :) Ağlamanın güzel olduğu ihtiyaç olduğu engellenmemesi gerektiği bilgisi. Aren ağlarken annem ağlama canım derse veya dikkati dağıtmaya çalışırsa bir hışım engel olma çocuğa sarılıp ağla kuzum haklısın bitanem seni anlıyorum canın acıdı, sıkıldın farkındayım diyeceksin diyorum. Annem de doğal olarak aaaa yeter ama bana ne yapacağımı söyleme o zaman al çocuğuna kendin bak diyor. Benim yetiştirdiklerim ortada diyor, beni değilse de abimi mükemmel gördüğü bir gerçek :) Sen giderken biz dönüyorduk kızım ben çocuk yetiştirmeden mezunum  hepsini bilirim diyor. Anne bazı şeyler değişti sizin zamanınızdaki gibi değil diyorum. Yeniliklere açık ol ya diyorum. Sen de kendi annene bazı şeyleri öğretmedin mi diyorum. Artık gıcıklığına mı söylüyor samimi bilemiyorum ama vallahi ben anneannenin hakkını ödeyemem ne söylediyse çıktı diyor.

O şimdi öğrendiklerine 30 yıl sonra yok aslında öyle değilmiş deyip bizim bildiğimize gelecekler diyor. Yıllar önce yumurta tereyağ yemeyin diyorlardı şimdi yumurta yiyin tereyağ kullanın diyorlar diyor. Ben sizi hep saatte besledim biyolojik saatiniz tıkır tıkır maşallah diyor. Annem şimdilerde bebek her istediğinde emzirin görüşüne tamamen karşı. Velhasıl tartışma buralara sarkınca oldu o zaman deyip Aren'i alıp aşağıya evimize iniyorum ve Arenciğim topu yerine çok güzel koydun bunun için kocaman bir aferin sana diyorum. Evet takıntılıyım :)

Babamla olanları yazmak bile istemiyorum çünkü esprili bir dille anlatabileceğim tarafı bile yok beni oldukça üzüp sinirlendiren durumlar söz konusu olabiliyor. Bizimle çocukken bakım anlamında hiç ilgilenmeyen hatta yaşımızı bile hatırlamakta güçlük çeken babam bugün çocuk yetiştirmek konusunda bilir kişi gibi davranıyor. Ve nedense hatalı olan hep biziz. Ona sorarsan yok Aren'i hiç iyi eğitemiyoruz. Özellikle de ben tabii. Herşeyi biliyormuşum fahri pedagog fahri eğitimci falanmışım ben. Bir de okudum ben değil uzmanlar söylüyor deyince. Hangi uzman kimmiş neymiş nerde çıkmış makalesi. Öyle internetten okuduklarında gelme bana diyor. Ben Aren'in herşeye dokunmasına, incelemesine izin veriyorum. Yemekler de buna dahil elleriyle ve ağzıyla tanıyor bu çocuk milleti çünkü. Aren birşeye dokunurken bak o dokunduğun yumuşak bir armut diyorum mesela. Sert bir şeye dokunursa da bak o dokunduğun sert birşey diyorum. Babam bu konuşmaya şahit olursa oldu olacak sağır dilsiz işaretleriyle de anlat tam olsun evladım diyor. Sen çocuğa yumuşağı serti öğreteceksin diye etraf battı. Yok kızım yok bu çocuk 10 yaşına gelince de muzu ezecek masada o zaman da yumuşak bir muz Aren dersin olur mu diyor.

İşaret dilinin çocuklar üzerindeki etkisine inanıyorum ve Aren'le de mümkün olduğunda kullanıyorum. Mesela ben seni seviyorum'u sağır dilsiz alfabesiyle de söylüyorum ve Aren artık parmağıyla beni işaret edip sonra kendini işaret ediyor dünyalar benim oluyor biliyorum seni seviyorum demek istiyor veya sevildiğini duymak istiyor. Aynı dili örneğin içeri gidip üzerimdekileri çıkarıp geleceğim demek istediğim de bir yandan işaretlerle anlatıyorum. Kocam Güray hehhh başladı TRT işitme engelliler programı diyor. Kızım çocuk arkasını döndü bak sana kıçıyla gülüyor diyor. Off Güray sen de kullan anlıyor çocuk diyorum. Bırak kızım ya böyle antin kuntin işleri diyor.

Mümkün olduğunca evde -me -ma eklerini kullanmadan konuşmaya çalışıyoruz. Bakın burada bir birlik var :) Güray da buna dikkat ediyor nasıl olduysa hemfikir olduk. Hatta ben yapma elleme dersem me-ma kullanma anlamıyor biliyorsun diyor :) Ama ben bu olumlu konuşma işini bir adım ilerletmeye kalktığımda Güray'ın sesi yükselip evet o cümle geliyor: Bela mısın sen ya bir rahat bırak beni yaaaa çocuğumla istediğim gibi konuşurum diyor. Hayır konuşamazsın diyorum. Gerisi aile meselesine girdiği için anlatmıyorum :)

Bir de öyle bir huyum varki bir şey öğrenirsem ve yararına inanırsam isterimki  etrafımdaki herkes ondan faydalansın öğrensin. Misal ağlamanın stres azaltıcı çocuklar için yararlı olduğuna dair bilgileri öğrenince ve inanınca bunu etrafımdaki tüm annelerle paylaşmak istedim. Lakin başıma gelmeyen kalmadı diyebilirim. Bebeği ağlarken bir arkadaşıma ağlamasına izin ver sarıl bebeğine dedim. Kız tuhaf tuhaf suratıma baktı. Nerden duyduğumu kaynak göstererek ve son derece inandırıcı bir ses tonuyla aktardım yok tuhaf bakışlar sürdü. Ve o bakışlarda ukala şey, çok bilmiş şey gibi cümleler de saklıydı. Bunu insanların gözlerinde okumak çok zor olmuyor  Ben de banane diyebilen insanlardan olabilmeyi çok ama çok isterdim. Olamadım.

Geçen gün bir oyun alanında çocuğun biri yaşı 5-6 yaş civarındaydı sanırım Aren'e vurdu. Babası başka çocuklara vururken çocuğuna çok sert davrandı dahası biraz hırpaladı. Diğer aileye de kızın şuna falan dedi. Annesi yılgın ve bitkin olaya hiç müdahale etmeden oturuyordu. Aren'e vurunca önce kaplan kesildim hoop hooppp n'apıyorsun sen o da küçük deyiverdim. Sonra onun boyuna eğildim gözlerine baktım. Sakin ol seni anlıyorum küçük çocuklar oyununu bozuyor ve sen buna sinirleniyorsun aslında çok haklısın dedim. Yemin ederim beni dinledi sakinleşmeye başlamıştı ki Güray devreye girdi. Tütennnnn dedi yanına çağırdı. Bırak fahri pedagogluyu yahu dedi. Görmüyor musun babasının psikopatlığını sanane alalemin çocuğundan sen önce kendi çocuğunla başa çık dedi. Öyle deme babasıyla da konuşacağım dedim. Sakın sakın Tüten dedi ve beni oradan bir hışımla uzaklaştırdı. Böyle şeyleri misyon edinmemeliymişim efendim. Kafamdaki gibi bir dünyada yaşamıyormuşuz. Orada adam bana size ne hanımefendi derse olaya müdahale etmek zorunda kalırmış ve bu hiç hoş olmazmış falan. Belaysam bile bu belalı boyutum aile içinde kalmalıymış.
Tabii bunların arkasından biraz da bebeğin altı tek başına nasıl değiştirilir. Bir 24 saat Güray demeden çocuk nasıl bakılır bunları da oku öğren bunların seminerleri yok mu kardeşim onlara da git falan da diyor.


Mükemmel olmadığımı biliyorum hatta mükemmele yakın bile değilim. Ama mütevazi olamayacağım çok araştırırım çok okurum bir konuda yazılmışi çizilmiş ne kadar görüş varsa arar tarar bulur bıkmadan usanmadan okurum. Kafama takılan birşey olursa hiç çekinmem sorarım, tartışırım. Ve inandığımı sonuna kadar savunurum. Etrafımda inandığıma aykırı ve aslında karşı tarafın iyiliğe olacak birşey biliyorsam bunu söyleyemezsem uyuyamam içim sıkılır. Dolayısıyla hayat bana kolay değil arkadaş.

Daha bu çocuğun okulu olacak arakdaşları olacak onların anneleriyle doğal bir bağ kurulacak. Tüten yine gıcık olunan olacak. Belki de Aren'in arkadaşları annen çok gıcık Aren diyecekler çünkü bizim evde çikolata şeker yenmiyor olacak ama ev dağıtılabilecek ama onlar hem evi dağıtıp hem çikolata yemek isteyecekler.
Aren de küçük ukala olacak küçük bir bela olacak ve bana Anne çok gıcıksın yaaa diyecek. Ben de ona nankör seniiii ben seni 9 ay içimde taşıdım hiç uyumadan büyüttüm seni çekil gözüm görmesin seni diyeceğim.

Sonra Aren büyüyecek evlenirse ve baba olursa ve eminim karısı da benim kayınvaldem belanın önde gidenir diyecek. Misal o zamana kadar çocuğunuzun ağlamasına izin verin görüşü değişirse ben kızım ağlamasına izin ver sarıl şu çocuğa bırak ağlasın dersem. Anne siz karışmayın o iş artık öyle değil diyecek. Ben de kızım o iş öyle diyeceğim falan (Kişisel not: Defneye bunu yapmam Tuğba :):):))

Ya işte böyle belaysam suçum ne

Dilerim hepimiz sorgulayan soran ve araştıran çocuklar yetiştiririz. Varsın çocuğuma çok bilmiş çok konuşan desinler bana da bela hııhhh bizi seven böyle sevsin ;)