17.03.2015

Çocuğun Ne Yapıyor?



Tam bir yere gideceksiniz; ağır ağır giyiniyor, bir ayakkabıyı ayağına geçirmesi 5 dk, paltosunu falan giymesi 10 dk, tabii her şey yolunda giderse. Ve sen de öyle hızlı yaşamaya alışmışsın ki zaten her şeyi otomatik pilot haliyle yapıyorsun; bu yavaşlık seni deli ediyor. Oysaki çocuğun henüz otomatik pilot değil ve iyi ki değil, ne mi yapıyor farkındalık haliyle giyiniyor; çünkü acele etmek nedir bilmiyor; öğrendiyse de bunu malesef senden öğrendi. 

Masaya oturuyorsunuz; kaşığı tabağa götürmesi 10 dk, o kaşığı ağzına götürmesi 20 dk, yemeğini bitirmesi bile bir ömür. Çocuğun yavaş yemek yemiyor, çocuğun sadece yemek yiyor, yapması gerekeni yapıyor; yemeğin yarısında da doymuş oluyor; çünkü yavaş yediği için beyni gerçek doyma sinyalini alabiliyor. Çocuğun ne mi yapıyor; farkındalıkla yemek yiyor. Peki sen ne yapıyorsun. Hayır doymuş olamazsın diyorsun ve hooop iç güdüsel halini baltalıyorsun. Onun o yavaş ve farkındalıklı yemek hali sana batıyor. 

Çocuğun yataktan hoop diye kalkmıyor; biraz oyalanıyor; çünkü bedeninin her bir zerresini farkında olmasa da hissediyor; yataktan hoop diye kalkılmaz zaten, biraz dönülür, biraz vücudun ve beynin tekrardan senkronize olması beklenir. Ama sen hadi kalk kalp off bir türlü kalkamıyorsun diyorsun. Oysa çocuğun sadece anda kalmaya ve farkındalıkla hareket etmeye çalışıyor. 

Daha böyle günlük rutinlerden bir çok örnek verebilirim. Ebeveynlerin çocuklarının yavaş olduğunu düşündüğü ama aslında çocukların yavaş değil an'da ve farkındalıkla kalarak yaşadıklarına dahil. 

Her insan hayatının belli noktalarında otomatik hale gelir; ki buna alışkanlık deriz; bunların çoğu aslında sakıncalı hallerdir; çünkü farketmemeye başlarsın. Farketmediğinde de içinden gelen sesi duyamazsın bu mümkün değil. Mesela uzunca bir tatile çıkıp evinize geri döndüğünüzde eviniz size daha başka gelir, gözünüz tekrardan ayrıntıları görmeye başlar. Aaa bu burada mı duruyormuş dersiniz; aa benim buyum da mı varış dersiniz; çünkü vermiş olduğunuz mola tekrardan ayrıntıları görmenize vesile olur. Oysa çocuklar yetişkinler onların doğal ritimlerine karışmadıkları sürece hep bu farkındalık halinde kalabiliyorlar. 

Özetle; çocuklar yavaş değil, ebeveynler çok hızlı. Çocuklar ruhlarının hızına ayak uydurabiliyorlarken yetişkinler ruhunu duymaktan oldukça uzak. 


10.03.2015

Çocuğunun Derdi Kiminle?

The Curse of the Terrible Twos
O AN NEYE DELİRDİĞİNİ HAKKINDA HİÇBİR FİKRİ OLMADIĞI :)

Seninle olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun; çocuğunun derdi kendiyle. Ve sen de derdinin çocuğun olduğunu sanıyorsan yine yanılıyorsun; çünkü derdin kendinle.

Çocuk henüz bebekken, ebeveynlerin "dert" diye nitelendirdiği oysaki sadece büyümenin parçası olan hal ve durumları oluyor. Henüz bebekken, akıl ve ruh sağlığı yerinde  biriysen bebeğin haline sadece üzülebiliyorsun; çünkü derdinin seninle ilgili olmadığını çok iyi biliyorsun. Devreye elinden bir şey gelmemek, bazen acı çekmesini izlemek zorunda kalmak gibi durumlar giriyor. Bu bambaşka bir konu. 


Charlie
AĞLAMAKTAN BEN DE BIKTIM :(
Gelelim çocuğun derdinin ne olduğuna. "Terrible 2" dönemi başladığında, bebeğin farklılaşıyor; sık sık nereye gitti benim o uslu, sadece bebeklik dertleri olan çocuğum demeye de başlıyor anne& baba. 2 yaş döneminde çocuğun ego ile tanışıyor; aslında farkına vardığı kendi "ben değil" sahte kimlik sahte benlik hali. Ve birden bire onun egemenliği altına giriyor. O tüm tutturmalar, kendini ispat etme çabaları hepsi aslında sahte ben halinin eseri. Ve aslında çocuk da bu halden oldukça rahatsız. 

Ebeveyn'in bu noktada çocuğuna yapacağı ruhsal rehberlik çok çok önemli. Ama bir çok ebeveyn yani bizler ego'nun yönetiminde olduğumuzun farkında değilsek ve zaten bir çocuğumuz da böyle büyüdüğümüz için; çocuğumuzla derdimiz olmaya başlıyor; dahası çocuğumuzun da derdinin biz olduğu yanılsamasına düşnebiliyoruz. 

İnatlaşıyor, beni deli ediyor, eminim beni sinir etmek için yapıyor, bu çocuğun bizimle kesin bir derdi var cümleleri bu dönemde başlıyor. Bilir kişiler diyor ki; çocuğun henüz seni kasıtlı sinir etmesi mümkün değil; çünkü sinir sistemi henüz bu denli gelişmiş değil. Mutlaka ki altında yatan bir çok neden var. 

Sizi rahatlatır mı bilmem; aynı duyguları hissettiğimde sakin kalmama yarayan yegane cümle şu oluyor; Tüten Aren'nin derdi seninle değil o şuan egosuyla mücadele ediyor; hatırla Tüten sinir sistemi henüz buna müsait değil. İçimden bu cümleyi tekrarladığımda; tüm o aslında beni sinirden delirtip, ona bağırmama ve sözlü şiddet uygulamama neden olacak delirtici hareketleri bir anda yerini sakinliğe ve gel kuzum gel canım benim dememe sebeb oluyor. 

Sanmayın ki her zaman böyle; elbette değil. Ama bu sakinliği koruyamadığım zamanlarda biliyorum ki kendime dönüp bakmam gerekiyor, ben neden sakinliğimi koruyamadım? Ne oldu da sinirlerim zipladı ve bağırdım. O zaman da kendime kızmak yerine önce şefkat göstermeyi deniyorum. Kendime şefkat gösterip, bunu arkadaşlarımdan veya kocamdan da açık seçik istiyorum. Lütfen gel ve durumu sen yönet ben şuan bunu yapabilecek bir iç dinginliğe sahip değilim diyorum; arkadaşlarımla paylaşıp bana destek olur musunuz diyorum. 

Peki asıl konuya gelirsek; çocuğuna bu rehberliği nasıl yapabilirsin, aslında çocuğun için anlatıyorum ama ilk önce kendin için yapabilmelisin bunu, çocuğun delice öfkelendiğinde sinirlendiğinde, ona öfkenin kendisi olmadığını söyle, şuan öfkelisin demek yerine öfkeli hissettiğinin farkındayım diyebilirsin. Çocuğun öfkenin kendisi değil, öfkeli hissediyor çünkü henüz egosunun farkında değil, farkında olduğu tek şey ona bir şeyler olduğu, değişmeye başladığı. Ego daima ister, daima ben der, daima kişiyi zorla, daima kavgacıdır, daima acıyı sever. Bunları hatırla. 

İşe yaradığını söyleyebilirim; böylece çocuğun öfkesiyle özdeşleşmek yerine öfkesini, sinirini farketmeye başlıyor; öfkelendiği anda vurmak veya bir şeyleri fırlatmak yerine durmaya ve çare aramaya başlıyor. Örnek vermemi ister misin? Her öfkelendiğinde tükürmeyi adet edinen oğluma her defasında sakin kalmayı denerek; biliyorum şuan çok öfkeli hissediyorsun ama sen aslında sakin kalabilen ve konuşarak anlaşabilen bir çocuksun, tükürmek güzel bir davranış değil dedim. Zamanla sinirlendiğinde tükürmeden önce duraksadi o durma anında hemen işte bu tatlım sen sakin kalabilen bir çocuksun, öfkeli hissetmen doğal ve anlıyorum bunu dedim. 

Önce bunu kendiniz için uygulamanız çok çok önemli; siz ego'nuzun devrede olduğu anları yakaladığınızda ve kendinize dur diyebildiğinizde emin olun çocuğunuza karşı anlayış, tahammül ve sabır gücünüzde artacak. Ve bir ebeveyn olarak çocuğunuzun ruhsal gelişimine büyük bir katkı sağlamış olacaksınız. 


6.03.2015

İyi Bir Anne miyim?




Anne olup bu soruyu kendine sormayan olduğunu sanmam. Kimisi bu sorunun cevabına, evet ben mükemmel bir anneyim diye cevap verir, kimisi de ben hiç iyi anne değilim der; hatta ne kadar kötü ve yetersiz olduğundan bahseder.

Aslında her iki cevapta doğru değildir; ne mükemmel ne de yetersiz bir annesindir. Çünkü  aslında sorduğun soru doğru değildir. Ya kendini yetersiz hissediyorsundur ve bu soruyu kendine veya etrafına sorma ihtiyacı duyuyorsundur ya da onaya ihtiyacın vardır; sen kendini çok iyi bir anne olarak görüyorsundur ama işte başkalarından da bunu duymaya ihtiyacın vardır.
 
Konu hangi sosyal rol olursa olsun; nasıl olduğunu sormaya kendine bile sormaya ihtiyacın olmadığında anla ki her şey yolunda gidiyor.

 Sadece annesin. Koyacağın sıfatlar iyi, kötü, yeterli, yetersiz hiçbir anneliğini tanımlamıyor sadece kendi hakkında düşündüklerin bunlar. Anneliğinle ilgili değil ama kendi hakkında ne düşündüğünü tanımlayan çok önemli veriler.

Anneliğin önüne ille de bir sıfat getirmeye çalışıyorsan işte o zaman anne olmaya çalışıyorsun demektir ama aslında bu zaten olduğun bir şeyi farketmemek ve ol'ma halinden çıkıp olmaya çalışma haline geçmek demektir.

Sen çocuğunun ihtiyacı olduğu annesin öyle olmasaydı annesi olmazdın; sana değil başkasına emanet edilirdi. 








Nasıl bir anne olmak istediğinizi bilmiyorum ama bunun için çabalamak yerine anne olma halinin o doğasını yaşamak daha huzur verici olacak onu biliyorum. Doğa da bir anne, hayvanlar da anne ve onların kendilerine iyi miyim yeterli miyim diye sorduklarını, sorguladıklarını hiç görmedik. Çünkü onlar olan şeyi sadece yaşıyorlar. Anne olmak zaten yeterince iyiliği beraberinde getiriyor. İyi bir anne olmadığını düşünüyorsan aslında bakacağın şey anneliğin değil, ruh hallerin, kendinle ilgili taktıkların ve psikolojin.

Özetle sadece annesin ve bunun tadını çıkar :)