27.10.2011

Son Günlerde

Yazmaya korkuyorum, gündem de önce şehitler vardı ki hala olmalı bence ve şimdi de insan gibi insan olan herkesin kalbinin sızlatan Van Depremi. Gündem de bunlar varken insan kendi hayatındaki ıvır gıvır sorunlardan bahsetmeye korkuyor veya güzel birşeyler yazmaya da çekiniyor. Sosyal medyanın bunda etkisi çok fazla. Bir grup var ki yemek yedim desen üzerine sıçrayacak nasıl yersin diyecek. Ben de üzerimde bu baskıyı çok fazla hissettiğim için suskun kalıyorum blog'umda.

Son günlerde ne mi yapıyorum nasıl mı geçiyor günlerim. Emziriyorum evet sadece emziriyorum. Emzirmediğim ve canım oğlumun uyuduğu dakika veya saatlerde de tuvalete giriyorum, yemek yiyorum, cevapsız çağrılara dönmeye çalışıyorum, şirketle iletişimim kesmemek için maillerimi kontrol ediyorum. Bazen de uyumaya çalışıyorum. Ve diğer emme saati geliyor. Memeyi kaptı kapmadı, uzun emdi, kısa emdi. Emdikten sonra gazı çıktı çıkmadı emdikten sonra hemen uykuya daldı dalmadı derken gece oluyor. Ve benim pilim bitmiş oluyor.

Evet bu rutin beni sıkıyor hele gece oldu mu cinler etrafımdaymış gibi geliyor bana. Oğluma kıyamıyorum ağladı mı o dudağı büktü mü memelerim sızlamaya başlıyor. Ne olursa olsun emziriyorum. İsterdim ki şu emzirmekten deli gibi zevk alan kadınlardan olabileyim. Olamadım. Canım çok acıyor, yoruluyorum ve 15 dk'dan sonra sıkılmaya başlıyorum. Dualara sığınıyorum o vakit. Allah aklımı korusun sabır ve enerji versin diye. Oğlum memeyi emerken bir yandan da enerjimi emiyor sanki enerjim tükenmiş oluyor.

İşte böyle bir kısır döngüyle yaşıyorum. Biliyorum işte buna Lohusalık deniliyor. Elbette her anım şükür dolu. Zaten böyle hissettiğim için de bol bol vicdan azabı çekiyorum. Oğluma bakarken içim gidiyor 1 saatten fazla uyuduğunda özlemiş oluyorum onu. Biliyorum ki derdim kesinlikle o değil. Benim derdim uykusuzluk ve her gün aynı rutini yaşamak, emzirirken canımın ciddi manada çok mu çok acıması.

Kendime kızıyorum şımarık mısın sen diyorum neden düşünce gücünü kullanmıyorsun neden güzelliklere odaklanmıyorsun diye ama bunun için enerjimin olması lazım. Enerjiye gerçekten çok fazla ihtiyacım var.

Bebeğine tek başına bakan annelerin elinin öpülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bravo gerçekten, nasıl kadınlarsınız siz öyle harikasınız gerçekten. Ben tek başıma sanırım sadece 2 gözümle bakabilirdim çocuğuma.

İşte böyle son günlerim benim...

21.10.2011

Kişiye Özel Doğum Hikayesi

İtiraf edeyim bu yazıyı yazmaya 3 gün önce başladım. Sadece 1 cümle yazmıştım ki sanırım meme saati gelmişti bilgisayarı kapamamıştım bile o 3 gün içinde kendisi kapanmış. Ve şu an tam da yazarken cennet kokulu oğlumun mıykkk mıyyk sesi geliyor sanırım yine uyanacak ve belki bugün yine bitiremeyeceğim ama olsun herşeyden önce kendimden önce bile o geliyor artık. Ve onun gelişi beni inanılmaz huzurlu ve mutlu kılıyor. Bir bebek hayatı gerçekten her anlamda değiştiriyor. Hani Mevlana demiş ya hayatım alt üst olacak diye korkma ne biliyorsun belki altı üstünden güzel. Evet hayat tepetaklak oluyor ama altı da güzel emin olun buna çok emin olun. Evet ben biraz şuursuzmuşum annelik zor iş gerçekten ama zorlukları zorluk değil de deneyim ve fırsat olarak görürseniz yani bakış açınızı hep olumluya göre ayarlarsanız zorlukların üstesinden gelmek de kolaylaşıyor. Bir de insanın evladı sağlıklı olunca yanında olunca ve bir çok anne çok taze evladını kaybetmişken bu da birşey mi diyorsunuz ve ağlarken bile bazen şükür yanımda kollarımda ağlıyor diyorum. Bir çok bebek kimsesiz ağlarken sarılanı geliyorum şimdi diyeni meme vereni yok. ŞÜKÜR O YÜZDEN ŞÜKÜR. Anneliğimin her anı şükür dolu.

Gelelim benim doğum hikayeme. Şunu altı çizili ve koyu bir şekilde belirtmek istiyorum: Doğurduktan sonra anladım ki her doğum kişiye özel bir başkasına ne fikir verebilir ne yol gösterici olabilir. Bu benim hikayem sadece paylaşıyorum. Ve siz de doğurduğunuzda böyle hissedeceksiniz eminim her doğum kendine has kendine özel.

Biliyorsunuz doğumumun kendi kendine başlayıp başlamayacağı belirsizdi ve 14 Ekim Cuma günü hastaneye yatıyordum suni sancı ile doğumum başlatılacaktı. O sabah uyandık hazırlandık ve hastaneye gittik. Yoldayken nişan geldi. Hastaneye gittiğimizde saat sabah 8:00 idi. Kontrolde doktor doğumun kendiliğinden gerçekleşecek bugün başlıyor dedi. İnanılmaz mutlu olmuştum çünkü oğlumun kendi isteği ile gelmesini istiyordum. Sürekli konuşuyordum onunla. Mutlu mutlu yatış işlemlerimizi yaptık ve odamıza çıktık NST bağlandık ve süreç başladı herşey yolunda gidiyordu. Kalp atışları sancının şiddeti. Kalkıp yürüyordum keyifliydim. Gelen her sancıyı memnuniyetle karşılıyordum oğluma yaklaştırıyor ya beni. Sancılar 50-60 arası seyrederken bile gülümsüyordum. Akşam üstü 5:00 gibi doğururum diye düşünüyorduk. Lakin saatler geçiyor rahimde hiç bir açılma olmuyordu. 2 cm 3 cm ki bu açılmayı 4-5 saat içinde yakaladık. Aslında o gün planlı olarak hastaneye gitmeseydik evde bailayacaktı bu sancılar ve hastaneye daha geç gidip bekleme süremizi kısaltmış olacaktık.

Akşam üstü oldu dediğim saatler 5:00-6:00 doğumuma girmesini istediğim ebe de geldi tamam herşey hazırdı. Sancılar düzene girdi açılma artmaya başladı. Pilates topuyla çalışmaya başladık. Ebe geldi hadi ılık bir duş alalım dedi. ılık duşa girdim duşta da sancılar devam ediyordu ve bunun doğum için güzel birşey olduğunu biliyordum yalancı sancı olsaydı duşta devam etmezdi çünkü.

Ve sonra kabus başladı. Duştan sonra doğum durdu. Sancılarım azaldı. Sanırım oğlum rahat etmesi gerekenden daha fazla rahat etti. Ben de hiçbir şey hissetmemeye başladım sancıların şiddeti de azaldı düzeni. Doktorumun hiç hoşuna gitmedi bu elbette. Suni sancı vermeyi teklif etti eğer şimdi verirsek 1-2 saatte doğum olur dedi. Kabul etmedim.

Bu aradaki süreçte doktorum epidurale bile gerek olmadan doğurabileceğimi düzenli gelen şiddetli olan sancılara dayanmamın gayet iyi olduğunu söyleyip duruyordu. Herkes mutlu herkes heyecanlı ve hazırdı yani.

Suni sancının o anda verilmesini kabul etmeyince bekleyeceğiz o zaman dedi doktorum. Beklemeye başladık kah NST takılı kah değil. Pilates çalışmaları yürüyüşler. Tüm bu süreçte en büyük yardımcım ciddi manada bana koçluk yapan kişi sevgili kocamdı. Şu doğumla birlikte aşık olduğum adama bir daha bir daha bir daha aşık oldum. İçimden oğlum çıktı içime 2 aşk düştü biri oğlumun aşkı biri kocamın aşkı. Biz o gün o doğum sırasında çoğalmakla kalmadık çoştuk kenetlendik.

Hikayemiz öylesi uzun ki saatleri yazmam mümkün değil. 22 saat süren bir doğum hikayesi benim ki.

Ve saatler geceyi göstermeye başladı. Suni sancıyı kabul ettim. Benim suni sancı hikayem pek güzel değil. Nefes almana bile izin vermeyen cinsten derim ben suni sancı nasıl birşey derseniz .50-60 şiddetinde kendiliğinden ve düzenli gelen sancıları mutlulukla karşılayan ben şiddeti 30 olan suni sancıyı çığlıklar eşliğinde karşıladım. Dayanamıyordum. Epidurel takıldı ama normal doğumu beklediğimiz için öyle belden aşağının tamamen uyuştuğu bir epidurel değildi. Ve ben niyee bu etki etmiyor neden bağladınız madem bu sancıları çekeceksem niye deyim yerindeyse hönkürüyordum.  Yapacak birşey yok diyorlardı.
Koridor boyunca volta atıyorduk kocamla suni sancıyı sıklıkla kapattırdım dayanılacak gibi değildi çünkü.

Sonraa saatler gece yarısına yaklaştığında ve doğum için gerekli açılma olmayınca ve bir de üzerine oğlam kafasını yan çevirince kabus dakikalar başladı. Sezeryan seçeneği önüme alttan alta sunulmaya başladı. Ama doktorum Cem Batukan öylesi hastasını düşünen ve normal doğumu destekleyen kimselerin normal doğum yaptırmayacağı kadınları normal doğum yaptırmış biri ki benimle bekleyeceğini söyledi.

Bu arada yazmayı atlamışım. Öğleden sonra suyum da geldi kendiliğinen hem de ne gelme tamamen boşaldı. Heh dedik işte doğum şimdi 1-2 saate kalmaz başlar. Ama suyumun gelmesinin üzerinden 12-13 saat geçmişti ve istenilen açıklık kesinlikle yoktu.

Saatler gece yarısı 2:00'yi gösterdiğinde ise doktorum geldi  başka uzman doktorla birlikte muayene edildim ve başının yan durduğunu bu şekilde gelmesinin zor olduğunu gelirken bir çok soruna sebeb olabileceği söylendi. Bebek için çok uzun süre susuz kaldığı için sorunlarda başlamaya başlamıştı. Ben bitiktim ama vazgeçmiyordum. Doktor bize olabilecek riskleri anlattı doğumda omuz ile gelirse veya kafası sıkışırsa olabilecekleri de belirtti ve seçimi bize bıraktı. Eşimle yanlız kalmak istediğimi söyledim. Eşim tamam artık dedi daha fazla 2'imizi riske atamayacağını daha fazla direnmememi söyledi. Öylesi bitik bir haldeydim ki her gelen lütfen riske girme deyip duruyordu. Pes ettim madem risk bu kadar fazla tamam dedim. Doktor her geçen saniye riskin çok fazla olduğunu söylüyordu.

Kocam da odadan çıktı. Tek başıma kaldım. Dua ettim, oğlumla konuştum. Kocam geldi doktorun son bir kez muayene edeceğini söyledi. Veee son kontrol! Kafa dönmüştü açılma artmıştı 6 cm doğum başlıyordu. Kocam o anın eşsiz olduğunu söylüyor gözlerim parlamış yüzüm ifadem herşeyim değişmiş. O saatten sonra ebe ile odada yanlız kaldık. Pilates ve çömelme hareketleri yapıldı 2 saat boyunca. Arada kontroller devam etti. Saat 4:30'da acil doğumhaneye gidildi. Eşim doktorlar ve ebeler sayesinde kafasının sıkışmasına suyumun bitmesine ve tüm olumsuzluklara rağmen oğlum benim hayatımın kahramı saat 5:05'de kucağıma düştü. Allahım o çıkış anı o ilk bakış o ilk göğüse yaslanış tarif edilemez bir duygu. Sevgili eşim yanımda ağlıyor bebeğim ağlıyor ben şaşkınım.

Sonrası mı orası da kolay değildi. Anlatmayacağım hiç.

Velhasıl kimseye normal doğum yapmalısın veya yapmamalısın diyemem ben. Sadece şunu söyleyebilirim normal doğum süreci için psikolojik olarak hazır olmanız gerekiyor. Mutlaka ama mutlaka size destek verecek bir eşiniz veya çok yakınınız olması gerekiyor. Doktorunuzun da en az yakınınız kadar destekleyiciğiniz olması gerekiyor.

İşte böyle benim, bizim hikayemiz.





13.10.2011

Müsadenizle Ben Bir Yavrulayıp Geleyim

Evet sevgili okur bugün oğlum bir anda fikrini değiştirip kendi kendine gelmezse yarın sabah 6:00 itibariyle planlı normal doğum sürecine gireceğiz. Ve bir hamile macerası daha burada sona eriyor. Ama annelik serüveni başlıyor yani benden kurtuluş yok yazacağım onu da yazacağım hiç merak etme öyle uzun süre sessiz kalmaya niyetim yok ;)

İçim, zihnim,ruhum karmakarışık duygularla dolu. Bildiğim tek şey hala şuursuz olup masal tadında yaşayacağımıza olan inancım. Yarınla ilgili bildiğim tek şey çok stresli çok heyecanlı ve çok sulu gözlü olacağım. Yanımdakilere acıyorum biliyor musun :) Hele doktorum 9 aydan sonra içimdeki cadıyla tanışacaktır sanırım. Sevgilim, kocam yarın beni boşamazsa sanırım bir daha da boşamaz. Çünkü ben stres altında acaip bir kadına dönüşürüm anlatmakla olmaz görmen lazım ki sakın görme.

Oğlum Aren Mir'i öylesi özledim ki koynuma düşeceği anı kafamda kaç kere tasavvur ettiğimi anlatamam sana.

Senden tek dileğim var sevgili okur bana dua et bir avazda doğurayım oğlumu. Sağlıkla alayım kucağıma.

Geçen gün de demiştim eğer bana dua etmezsen olumlu enerjini göndermezsen çektiğim sancınınaynısı çek derim hem lohusanın duası kabul olur bilirsin :) Eğer dua edersen, olumlu enerjini gönderirsin de Allah ne muradın varsa versin diye dua ederim her emzirme seansında.

Hadi bakalım bana müsade yavrulayıp geleceğim.

10.10.2011

Söz Veriyorum



İnsan hayatın akışında bazı şeyleri unutabiliyor oysa ki bazı durumlar var ki kendine daima hatırlatmalı. Hatırlamanın kendine hatırlatmanın mucizesine güzelliğine daima inanırım. Örneğin ikili ilişkilerde, aşık olursun çok seversin evlenirsin ve rutin giden bir hayat başlar. Kavgalar olur anlaşmazlıklar olur karşındaki insanın değiştiğini düşünürsün ki değişim güzel birşeydir iyi olmayan bir değişimse bile bu bile bir umuttur sonuçta iyi yönde de değişim olabileceğinin işaretidir çünkü önemli olan değişebilmektir. Böyle anlarda durup düşünmek gerekir kendine hatırlatması gerekir insanın ben bu adamın, kadının nesini çok severdim en güzel anları kafasında yeninden yaşatmalı. Olmuyorsa gidip eski güzel günlerin resimlerine bakmalı. Hani evlerde o evlilik resimleri koyulur mutlu aile resimleri aslında boşa değildir, o süs diye değildir insan baktıça o günü hatırlar çünkü zihni hatırlatır o resmi ve bilinçaltnın zamanı yoktur çok dalıp gidersen o resme o günü tekrardan yaşar beynin ve o gün hangi hormonu salgılasıysan ki muhtemelen mutluluk hormonudur yine salgılamaya başlarsın.

Ben bunu hayatımda uyguluyorum ve hep işe yarıyor.

Gelelim kendime şu son gebelik haftamda neyin sözünü veriyorum. Bebek nasıl bir mutlulukla ve heyecanla bekleniyor öyle değil mi? İçinde kırıntı tanesiyken daha mutluluktan uçuyorsun hayaller kuruyorsun koklayacağın günü sık sık düşünüyorsun ve daha bir sürü güzel duygu. Ama en önemlisi isteyerek hamile kaldıysan çok ama çok istiyorsun bebeğinin kollarına düşeceği günü. Ve hep mutlu olacağına inanıyorsun bebeği zihninde mutlulukla bağdaştırıyorsun. Benim için aynen böyle en azından.

Sonra bebek doğuyor. Zorluklar başlıyor. Tıpkı diğer ilişkilerde olduğu gibi. Bebeğinle ilişkin başlıyor ve zorluklar yaşanmaya. Uykusuzluk, emzirme problemleri tahammül sınırı zorlama halleri ve daha bir sürü şey.

İşte şimdiden kendime söz veriyorum ben de bebeğimle ilişkimiz dışarıda da başladığında en zor anlarımda onu nasıl istediğimi nasıl özlediğimi ve içimdeyken ona kavuşmanın özlemini kendime daima hatırlatacağım. Ve eminim kendime bu duyguları hatırlattıkça tüm zorluklar kolaylaşacak.

Bu arada sevgili okur benim için dua edersen güzel enerjini gönderirsen çok sevinirim bak göndermezsen dua etmezsen doğum sancılarımın aynısı çek derim görürsün :)

9.10.2011

Karar Vermek

En yanlış karar bile karar verememekten iyidir öyle değil mi? Insan kendi adına karar veriyorsa bence öyle. Ben şimdi oğlum için bir karar verme aşamasındayım ve kendimi inanılmaz huzursuz hissediyorum. Onun adına karar verecek olmak beni rahatsız ediyor ama sanırım anne&baba olmak böyle birşey öyle değil mi? Sorumluluğu dibine kadar hissetmek.

Oğlumun kendi kendine gelmeye niyeti yok gibi duruyormuş. Gebelik şekerim olduğu için de doktorum 40. haftayı geçirmemek istiyor ve suni sancı ile planlı normal doğumu öneriyor bana. Zaten yüreğimde kalbimde hep normal doğum oldu sezeryanı hiçbir zaman düşünmedim ta ki bebek risk altında olana kadar.

Her ne kadar normal doğum bile olacak olsa bu bebeğimin kendi kararı olmayacak dışarıdan bir müdahale olacak ve ben bu yüzden feci rahatsızım. Kendi haline bıraksam 2 hafta daha beklesem 42. haftayı kendi gelir mi nasıl gelir o süre içersinde gebelik şekerimden gerçekten etkilenir mi onu da bilemiyorum. İşte böyle oturmuş kukumav kuşları gibi düşünüp duruyorum. İç sesimi dinleyeyim diyorum lakin içeride bir orkestra var ve sesleri ayırt edemiyorum.

Doktoruma teslim olayım diyorum ona da gönlüm elvermiyor çünkü teslim olmam gerekenin oğlum olduğunu düşünüyorum bu noktada.

Bir de dün şunu düşündüm. Hayatım boyunca planlı programlı bir insan olmayı sevdim. Planların dışına çıkıldığında çok huysuz bir insan oldum hemen asabileştim. İş hayatında bu yönümü törpülemeye çalıştım ama o zaman bile planın dışında neler olabileceğini en ince ayrıntısına kadar düşündüm ve bir şekilde aklımda B C D planları yaptım. Keza BCD olmayıp E ile karşılaştığımda iş hayatımda da sakinliğimi çok koruyamadım. Hep en övülen tarafım planlı olmam öngürülerimin kuvetli olması oldu.

Acaba diyorum bu planlı olma takıntım bilinçaltımda hep olduğu için planlı doğuma kendi kendimi mi sürükledim ben. Çünkü evden hazırlıklı çıkacağım hastaneye gideceğim kendi adıma herşeyi planlayacağım sancının verileceği saat belli vb. ama her konuda planı seven ben aslında şuan bu planlı halden rahatsızım. Halbuki bu bir ameliyat olsaydı ya da başka birşey şuan inanılmaz huzurlu olurdum.

Bu konunun bir BCD planı da yok. Hiç birşey düşünemiyorum oğlum bundan nasıl etkilenir onu da bilemiyorum. Hala kendi gelsin diye dua ediyorum.

Bu bir başlangıç öyle değil mi? Hayatta daha evladım için ne çok şeye karar vermek zorunda kalacağım, kalacağız. Ve hep yaşayıp göreceğiz verdiğimiz kararlar doğru mu değil mi diye. Bir gün gelecek o evlat büyüyüp yanlış karar vermişsiniz diyecek biz yapmadık mı yaptık. O gün içimiz ezilecek eminim. Açıklamalar yapmak isteyeceğiz ama o gün için en doğru karardı oğlum diyeceğiz. Sen de baba olunca anlarsın diyeceğiz.
Başak bir gün iyi ki böyle karar vermişsiniz diyecek o gün bizden mutlusu olmayacak belki de kibirle kendimize pay biçeceğiz.

Velhasıl anne&baba olmak nasıl bir sorumluluktur şu son günlerimde daha iyi anlıyorum. Bir yanın hep suçlu bir yanın hep mutlu.

Oğlum seni çok istedik sen de geldin içime düştün. Şimdi biz seni kucağımıza almayı hayatımıza katmayı istiyoruz nasıl ki içime düştün öylece kollarıma kendi isteğinle düş bana sadece seni güzelce doğurmak sana içeriyi aratmamak düşsün. Seni çok seviyor ve özlüyorum hergün.


4.10.2011

Hayatı Güzelleştiren Kadınlara...




Zaman zaman ben de burada yazmışımdır ve genel anlamda da kadının en büyük dşümanın yine kadın olduğunu düşünürüm.

Ama bazen öyle güzel insanlar oluyor ki güzel insan güzel kadın da oluveriyor zaten. Sanal alem bazen gerçek hayattan çok daha gerçekçi oluyor. Bazen yakınızdaki insandan gördüğünüzden göreceğinizden çok daha fazla yakınlık ilgi ve içtenlikle karşılaşabiliyorsunuz.

İşte sanal alem sayesinde benim de hayatıma böylesi girmiş kadınlar var. Kadın gücüne, birliğine, işbirliğine yeniden inandığım insanlar bunlar. Nasıl ki yeni doğan her bebek Allahın insanoğlundan vazgeçmediğinin göstergesi ise böyle kadınlar da dediğim gibi benim  kadına olan inancımı pekiştiriyor.

Örneğin bugün Beyhan Numan günümü güzelleştiren o harika enerjisini hayatıma yayan kadın. Beyhan Numan'ı sanal alemden biliyordum. Emzirme Danışmanlığı konusunda namı ve profesyonelliğini anne olan anne adayı olan herkes bilir sanırım. Kendisiyle yüzyüze tanıştığımda da oldukça etkilenmiştim enerjisinden, profesyonelliğinden, insanlığından ve kadınlığından. Hani bazı insanlar vardır nüvesi güzeldir, Beyhan Numan onlardan biri bana kalırsa. İşini severek yapması bunu hissettirmesi enerjisinin yüksekliği ve müthişliği insanı sarıyor resmen. Ondan danışmanlık alan kişilerin sütünün profesyonelliğin yanı sıra enerjisi sayesinde geliyordur eminim. Bir insandan yardım beklemeden size yardım teklif etmesi bilgisini tecrübesini paylaşmaya gönüllü olması paha biçilmez bir şey. Bugün Allaha bir kez daha şükrettim etrafımda böyle insanlari kadınlar olduğu için.

Başka bir örneği Elif Doğan nam-ı diğer Blogcu Anne.  Hiç beklemediğim anda kendisinden "nasılsın, nasıl gidiyor diye" bir mail aldım. Ve yine inanılmaz mutlu oldum. Tıpkı Beyhan N gibi o da gönüllü olarak benimle tecrübesini, bilgisini paylaşmaya hazırdı. Yine şükrettim Allaha, onun gibi bir insan, kadın hayatıma bir şekilde değdiği için.

Ve Zeynep, leileo Zeynep sipariş verdiğim günden bugüne güzel enerjisini yardıma hazır oluşunu hep yanımda hissettiğim güzel insan, güzel kadın.

Tüm bunların dışında  Görkem (rüzgarlı günler ve geceler), Mümine (Deli Anne) Asya (Bap Blog)  Tanya (leimio), Tuğba (defneyle yaşamak)   ve daha nicesinin iyi niyetini, güzel enerjisini o kadar çok hissediyorum ve günlerim güzelleşiyor ki iyi ki diyorum iyi ki böyle kadınlar var.

(Bu yazıyı bir çırpıda yazdım elbette atladıklarım vardır aman sakın kimse kırılmasın, hep diyorum hamilenin beyni küçülüyor hafızası balık hafızası oluyor. Aaa ama olmadı beni unutmuşsun desin hemen özürlerimi sunup kalbini kazanayım tekrardan )

Tüm bu kadınlara ve böyle olanlara bin teşekkür.