21.09.2012

Zaman Sadece Zaman


Daha tam olarak 1 yıl geçmedi ama çok az kaldı. 11 aydır aktif olarak annelik yapıyorum. Sanırım geçirdiğim en farklı 1 yıl. Ve ben daha yeni yeni üzerimdeki ölü toprağını atıyorum. Yeni yeni kendime geliyorum. Anneliğin ilk yılı insanın hayatında ciddi bir mihenk taşıymış, önemli bir dönemeçmiş. Benim için öyle oldu.

Neler olduğunun nasıl bir süreçten geçtiğimin daha yeni farkına varıyorum. Olaya yeni dışarıdan bakabiliyorum. (Evet bu yazıda yeni kelimesi çok fazla kullanılacak) Bilmiyorum her anne olan için böyle mi? Ama benim için şu aya kadar çok zorlu bir süreçti annelik. Tüm sıfatlarımdan sıyrılmış üzerlerine toprak atmışım öyle gömmüşüm ki onları ancak yeşermeye tekrardan canlanmaya başladılar.

Tüten olduğumu hatırlıyorum tekrardan. 9. ayda bebek anneden farklı bir birey olduğunu anlamaya başlarmış ya hani aslında işte o aylar itibariyle anne de tekrardan kendini hatırlamaya başlıyor. Müthiş bir süreç müthiş bir gelişim aslında. Bebek anneden farklı bir birey olduğu gerçeği ile yüzleşip bir yandan sancılı bir sürece girerken bir yandan da yeni keşiflerin tadını çıkarıyor ya hani. Bende de aynen öyle oldu. Bir yandan sancılı bir süreç yaşamaya başladım. Ölü toprağı ağırdır üzerinden atmak kolay değildir. Ama bir yandan da attığın her toprak katmanında biraz daha canlanır biraz da hava alırsın. Yüzeye yaklaştıkça oksijenin de etkisiyle sarhoşluk yaşarsın ya işte öyle...

Kadın olduğumu hatırlamaya başladım. Kadın olmaktan ne çok zevk aldığımı aslında. Misal topuklu ayakkabı giymek, kuaföre gitmek. Güzellik telaşına düşmek de diyebiliriz kısacası. Anneliğim ilk aylarını hatırlıyorum da kadın olmak mı o ne? Ama belki de kadın olmanın en saf en yalın haliydi çünkü kucağında bir bebek tutarken ona memeni sunarken aslında bir yandan da kucağında tuttuğun içindeki bebek. O bebekle birlikte sen de küçücük oluyorsun. Ben öyle oldum. Ne kadınlık ne de başka şey vardı gözümde. Herşeyi bir kenara bırakmıştım. Herşeyi bir kenara bırakmak beni daha mükemmel bir anne mi yaptı, kesinlikle hayır. Hiç böyle birşey olmadı.

Elbette bu süreci farklı yaşayanlar var. Elbette kadın olduğunu, kendi kimliğini unutmadan bu süreci atlatanlar var. Ben onladan olamadım. Sadece kadınlık da değil konu dedim ya Tüten olarak hayattan beklentilerim, planlarım, hedeflerim hepsini bir kenara bırakmıştım. Dahası hepsi bana son derece anlamsız ve saçma gelmeye başlamıştı; hepsini dünyevi hırslar dünyevi işler olarak görmeye başlamış içimden salla gitsin ya hepsini diyordum. Şimdi yine yeniden hepsini anlamlı bulmaya başladım. Hala hedeflerim var hala askıda beklemekten tozlanmış olan planlarım var. Ve hatta yeni hedefler yeni planlar...

Geriye dönüp baktığımda aslında zor olan sürecin kendisi değil benim anne olana kadar şekillenen halimdi.  33 yaşında anne oldum ben. Hayattan ne istediğimi bildiğim, karakterimin oturduğu, her anlamda yani maddi&manevi özgür olduğum bir yaşta anne oldum ben. Ve bir anda hayatım değişmişti. Özgürlük denilen kavram yitip gitmişti çok bocaladım çok hem de. 20'li yaşlarda anne olmakla 30'lu yaşlarda anne olmak arasında ciddi farklar olduğunu düşünüyorum. Biri birinden daha üstün daha zor veya kolay demiyorum sadece farklı olduğunu düşünüyorum. Maddi&manevi özgür olduğun bir dönemde anne olmakla bu özgürlüğü hiç yakalamadan anne olmanın da farklı olduğunu düşünüyorum.

Sonra anne olmaya biçilen sıfatlar, toplumda annenin yeri, kulağına dahası kulağını geçip içine içlemiş olan annelikle ilgili söylenenler. Kalıplar ve o kalıpların hiçbirine sığamamak. Kendini sorgulamak, kendinle çelişmek. Bunlardı birazdı zorlaştıran. Sıyrılamadım ben bunlardan tam olarak kabuğuma çekildiğimde bile...

Şimdi kendi kalıbımı buldum ben. Annelikte kişiye özel kalıp çıkarmak gerekir. Anneliğe ait kavramlar ve sıfatlar hazır alınmıyor,özel terzi gerektiriyor. Ve terzinde kendisin. Bugüne kadar hiçbirşey dikmemiş eli makas, iğne&iplik tutmayan ben için çok zordu kendi kalıbımı çıkarmak. O kalıba uygun kumaşı bulmak. Ama başarıyor, her anne başarır bunu. Terzi kendi söküğünü dikemez derler ya işte bazen terzi olan anneler kendi söküğünden çok başka annenin söküğünü dikme telaşında ben çok güzel dikerim diyor bak sana uygun bir kalıbım var diyor...


Velhasıl benim için öyle güzel bir süreç başladıki içim içime sığmıyor. Yine bazılarının büyüyünce işler daha da zorlaşıyor söylemine inat işler güçler öyle güzelleşti ki hani bana 2. bebeği düşündürecek kadar diyeyim size. Hele bir yürüsün de gör derlerdi mesela. Yürüyor ve herşey daha keyifli. İtiraf edeyim evladımın anlamıda sevgisi de ilk günden çok çok daha anlamı çok çok daha güzel. Ve biliyorum yıllar geçtikçe artacak bu duygu yıllar geçtikçe daha da güzelleşecek benim için bizim için böyle olacağına eminim....

Şükran, mutluluk,heyecan doluyum ben 1 yılı arkamızda bırakmak üzereyken. İçimin çok buruk kısmı da var, gözlerimden yaşları süzdüren ama onları bile seviyorum. Anne olmak beni daha da ben yaptı.

Yeni anne olanlara henüz bu dönemeçleri dönmeyenlere diyeceğim o ki, zaman sadece zaman...




19.09.2012

Neler Oynuyoruz Neler




Oyunun çocuğunun hayatındaki önemi herkes tarafından biliniyor artık. Oyun ile oyuncak arasında organik bağın olduğu bir gerçek ama her zaman oyuncağa da gerek yok diye düşünüyorum. Bir de özellikle gıpta ettiğim bir durum var, çocuklarına oyuncak yapan hatta çocuğunu da işin içine katanlar. O beğenilmeyen ecnebi anne&babalar var ya hehh işte onlar bu işte çok ustalar.

Bir bebekle ne oynanırki denilebilir. Bunu zaman zaman benim de demişliğim vardır. Geleneksel sırf oyun olsun diye oynadığımız oyunların da aslında gelişim için faydası çok(muş). 1 yaş için fiziksel, duygusal, duyusal gelişim için neler yapılabilir üzerine birşeyler araştırdım,  yakın zamanda onu da sizinle paylaşırım çünkü aslında farketmeden yaptığım ve eminim bir çoğumuzun yaptığı şeyler var. Farkederek yapmak insana kendini daha iyi hissettirir eminim.

Anne&Bebek Birlikte Neler Oynayabilir


Beraber Dışardayken:Sokağa beraber çıktığınızda etrafta gördüğünüz herşeyi ona anlatabilirsiniz. Evet çok komik oluyor bu bir gerçek şahsen ben kendime yabancılaşıyorum ama yine de yapıyorum. Bunun neresi oyun derseniz evet bu da bir oyun mesela şöyle: "Bak Aren bu bir çiçek, çiçekler renkli olur ve çok güzel kokarlar. " Bazen de Aren'le bir yere gittiğimizde ve Aren dikkatlice birine baktığında ben de bakıyorum ne'si ilgisini çekti diye. Evet o gözlüklü bir abla evet o bıyıklı bir abi Aren gibi. Sonra aynı şeylere bir kitapta rastlarsak şöyle söylüyorum:  Aaa bak burada da gözlüklü bir abla var hani kafede de görmüştük ya.
Dinliyor mu derseniz bilmem bazen ben bunları söylerken kendisi meme meme emme dediği oluyor veya tam o sırada parmağımı haince dişlenebiliyor da

Muhabbbet: Büyüyünce bu çocuk neden geveze oldu demeyecekseniz evin içinde kendi kendinize konuşacağınıza çocuğunuzla konuşun muhabbet olsun işte. İşin uzmanları diyor ki; Anne sesi çocuğu sakinleştirmeye yardımcı oluyor (Tabii sanırım uzmanlar delirmiş evladımmmm diye bağıran anne sesini kastetmiyorlardır eminim) bebekle konuşmak bebeğin sinirsel gelişimine yarar sağlıyor (muş)
Benim Aren'le can sıkıntısından aptal aptal konuştuğum çok oluyor. İşten eve döndüğümde de şimdiden alışkanlık kazansın diye de klasik muhabbetimi yapıyorum, şöyle;

T: Merhaba canım nasılsın günün nasıl geçti?
A: ııııhhhhh ardından yardımcımıza bakıp gülümseme (O zaman anlıyorum ki iyi bir gün geçirdik kadına dönüp iyiyiydi di mi der gibi bakıyor onay alıyor sanki ondan. Canı sıkkın olduğu günler dişi falan ağrıyorsa veya keyifli geçirmediyse dünya umrunda olmuyor vallahi ne dönüp yardımcıya bakıyor ne de bana pas veriyor)
T: Ben seni çok özledim çok hem de
A: memme memme emme
T: (Memedeyken) Aren ben bugün iş yerinde çok çalıştım bir de bir iş arkadaşımla çok eğlendik hahaha hahaha diye güldük (gülen surat yapıyorum) ama sonra bir işte aksilik çıktı canım çok sıkıldı (somurtan sıkılan surat yapıyorum )

Gibi. Yine derseniz ki Aren o sırada napıyor. Vallahi emiyor ilgileniyor gibi gözükmüyor bazen ilgileniyor. Ben gülerken o da gülüyor falan. Yararı var dediler yapıyoruz işte uzmandan daha iyi bilecek değilim ya.


Topla Oynama– Toplar bizim ana oyuncaklarımızdan. Çok güzel zaman geçirtiyor bize. Ooo bir sürü oyun oynanabiliyor. En klasiğinden birbirimize atmaca oynuyoruz. Topları atarken anne sarı topu aldı Aren'e atıyor diyorum: Elinde iki top tutar ve birini yemeye kalkarsa Aren sarı topu ağzına götürdü mavi topu elinde tutuyor diyorum. Sonra topları alıp aynısını yapıyorum gülüyor. Şapşal aynısını sen de yaptın naber diyorum ? Böyle de bir konuşma biçimim var çocukla. Büyüyüp bana şapşal derse kime kızayım ben.
Bir de ben arada topu koltuğun altına kaçıyorum Aren'e söylemeyin o yanlışlıkla kaçırdım sanıyor halbuki ben bilerek kaçırıyorum :) neden mi? çünkü koltuğun altına eğilip bakmasına bayılıyorum hele bir de topu göremeyip eliyle yok yapmıyor mu işte o anda onu yiyesim geliyor. Bu çok basit görülen hemen hemen hepimizin oynadığı oyun topu birbirine itme atma vb eylemler çocukların kas gelişimine ciddi anlamda katkı sağlar(mış)


Cee-ee- Bu oyunu oynamayan var mıdır acaba? Yastığın arkasından cee-ee, odanın kapısından cee-ee, mama sandalyesinin altına eğilip cee-ee, eline kağıt alıp cee-ee daha sayayım mı :) Bu oyunu sevmeyen bebek&çocuk var mı peki? Hiç sanmam. Ben arada oyuna renk gelsin diye Peek-a-boo'da diyorum maksat renk katmak olsun.
İşte bu çok basit oyunun bir çok yararı varmış. Öncelikle annesinin sesini neşeli duymak gülen yüzünü görmek (neşeli oynuyoruz di mi bu oyunu öyle somurtarak cee-ee demek yok ona göre) çocuğa iyi gelirmiş. Sonra süpriz kavramını öğrenmek sonraki adımı beklemek. İlk yapıldığında tüm bebekler bir şaşkınlık yaşar ya yahu daha demin burdaydı bu kadın şimdi nerde hee hoo noluyoruz cee-ee mi? Aaa yastığın arkasındaymış :) İlk seferden sonra hazırlıklı oluyor tabii suratınızı kapatınca arkasından ne geleceğini merakla bekliyor yoo yoo yine mi Cee-ee :) İşte bu basit oyunla sebeb-sonuç ilişkisine adım atmış oluyorlar. Ah be yavrum daha hayatında ne sebeb-sonuç ilişkileri olacak. Ahh ahh ne sebeblerini anlayacaksın ne sonuçlarını.

Işık aç-kapa Bu oyunu oynamayan var mı peki? Bu çok basit oyun biz yetişkinlerin gün içinde sayısız kere yaptığımız şey bebekler için büyük hayranlık uyandıran bir durum. Boşuna demiyorlar bazı şeylere çocuk gözüyle bakacaksın. Lambayı kapatıp açıyoruz ve çocuğun gözlerinde yüzündeki o muazzam heyecanı çoşkuyu şaşkınlığı izliyoruz. Yahu nasıl oldu bu aaa aydınlık aaa karanlık. Aaa birşeye dokunuyor bu kadın ve pat aydınlık. Anneye babaya hayran olma anneyi babayı ilah sanma böyle başlıyor olabilir. Adama bak be bir dokundu her yer aydınlandı :)Aynı zamanda tutturma anlarında da süper dikkat dağıtıcı. İlerleyen aylarda madem bu kadar seviyorsun hadi kendin yap diyoruz ve o yiyilesi parmağı alıp düğmeye değdiriyoruz. Aaa Aren lambayı açtı aaa Aren lambayı kapadı.
Aç&Kapa Aç &Kapa. Peki tamam sıkıldın sıradakiiiiiiiiii


Ayna- İşte bir hayat kurtaran oyun daha. Vallahi yararı da çokmuş. İster aynanın önüne oturt benim gibi aa bak bakalım kim var orada Aren mi? Hani burnu hani gözü de. İstersen ver eline bir ayna kendi kendine baksın dursun. Biz arada aynayla yansıma oyunu da oynuyoruz hatta yakalamaca bile. Nerden baksanız bir 10 dk oyalanma garantisi var.

Oyuncak Saklamaca- Bebekler onları şaşırtan küçük süprizlere bayılırlarmış. Oyuncaklarını gözlerinin önünde saklıyoruz ama lütfen bu oyuna ruhunuzu da katın evet tamam orda hatta ucundan gözüküyor bile ama görmüyorsunuz tamam mı? Sonra oyuncağın üzerini neyle kapattıysanız onu büyük bir heyecanla açıyorsunuz ama açmadan önce de soruyorsunuz (Yanlız bir dakika ben neden bu oyunları böyle anlatıyorum ki sanki hiç oynamamışssınız gibi daha önce işte yaşayarak yazıyorum da ondan :)) Aren ayıcık nerede? Aren o sırada annesinin suratına bile bakmaz ama olsun annesi oyunu sonuna kadar götürür. Aaaa mendilin altındamıymış. Evetttt burada.

Tüm bu basit oyunlarda göz teması kurmanın önemi vurgulanıyor. Ve tüm bu basit oyunları oynarken çocuğumuzun gelişimine büyük katkıda bulunduğumuzu düşünüp gerçekten sıkılmaktan vazgeçmeliyiz. Yani siz sıkılmıyor olabilirsiniz itiraf edeyim ben bazen çok sıkılıyorum.

Delikten bakmaca- Tuvalet kağıtlarını atmıyoruz onlarla yapılabilecek çok fazla şey biri de deliğinden bakmaca ve baktırmaca. ve hatta yerde top gibi oynamaca elle ezmesini sağlama. Bunların hepsinin içinde Aren'in en sevdiği şey eliyle ezmesi yumuşak olunca daha da keyifli tabii sonra o ezdiği bir güzel ağzına götürmece. Elle yapılan tüm oyunlar aktiviteler sinir gelişmi oldukça faydalı. Hatta el masajının konuşmayı hızlandırdığı da söylenir.

Otobüsün Tekeri- Şarkılar ve oyunlar. PAS :) Ben beceremiyorum bunu beceremediğim için de Aren'in hiç ilgisi yok. Birincisi şarkıyı söylemeyi beceremiyorum ikincisi şarkıyla hareketler arasındaki ritimi sağlayamıyorum. Ama gerçekten faydaları çok. Hem şarkı söylemek hem de şarkıyla beraber hareket yaptırmak. Yeşim nam-ı diğer Nil's Mum bu işi iyi biliyor işallah Aren'le de oynayacak bir gün.


Sportif Faaliyetler- Alt değiştirirken bacakları bisiklet çeviriyor gibi hareket ettirmek hem dikkatini bir 2-3 dakikalığına da çeker hem bacakları için çok faydalı hem de alt değiştirme sürecini anne için daha kolaylaştırabilir. Elinizi çabuk tutun ve pratik olun da ilgisi bacaklardayken yeni bezi takıverin. Bir yandan da konuşursanız ooo çocuğunuza ciddi fayda sağlamış olacaksınız.

Ciddiyim yabana atmayın bunları. Bir daha çocuğum için hiçbirşey yapmıyorum ki demeden önce bunları düşünün.

Pilates topu- Ben de bir Ebru Şallı karnına sahip olabilirim diye aldığınız pilates topu var ya hani hiç kullanmadığınız üstüne 1-2 yatıp yok be dediğiniz aman çok sıska zaten ben daha güzelim dediğiniz ve kullanmadığınız pilates topu var ya işte kime niyet kime kısmet derler ya heehh bebeğiniz için kullanacaksınız onu hadi çıkarın. Uyarı: Sakar biriyseniz lütfen babası denesin :) Topun üzerine bebişi karın üstü yatırıyoruz ayakları da sabit tutuyoruz ellerinin önlerinden olduğundan emin olmalıyız ve topu ittiriyoruz ileri geri ileri geri. Siz eğlenir misiniz bilmem ama bebeğinizin adı Aren değil ise eğlecektir. Bizim velet böyle şeylerde aktivitenin kendisinden çok o aktivite nasıl oluyor da oluyor onunla ilgili. Yani misal ben babasını yatırıp pilates topuna bu hareketleri yaptırsam Aren bayılır bayılır :) Bu oyun paraşüt refleksi denilen refleksin gelişmesine katkı sağlıyormuş ve yürüme zamanında da bu reflekse çok ihtiyaçları varmış


Tünel Yapmaca- Ay nasıl olsa koltuğun tüm yastıkları aşağıya inecek o indirmeden siz indirin. İster tünel yapın ister İstanbul yollarına benzeyen yollar inşa edin salın üzerine emeklesin altından üstünden geçsin o sırada 2 tweet atarsınız 1 telefon görüşmesi yaparsınız.  Emeklemenin faydalarını yazarım da yaz yaz bitmez o yüzden yazmıyorum.

Fış Fış Kayıkçı- Ya bak beğenmediğiniz aman o da ne be anneannemden kalma dediğiniz oyunun gelişime katkısı ne çokmuş. Hepsi bir 5 dk ilgi duyar bu oyuna. Nasıl oynandığını yazmayayım artık hani aramızda 90'lılar falan var da bilmiyorsa gitsin annesine anneannesine sorsun öğrensin.


Biraz da Yanlız Oynama Saati (Ne saati dakikasi demeliydim)

Bebeklerin yanlız başına oynamasını öğrenmeleri gerekir çünkü annelerin de nefes almaya hakkı vardır. Şaka bir yana bebeklerin kendilerini eylemesini öğrenmesi gerçekten büyük bir kazanım. 5 dk bile bunu başarıyor olsalar gerçekten büyük bir şey başarmış olacaklar.
Dağıt&Topla- Koyun önüne bir kutu oyuncak hadi dağıt değin. Topla kısmı size kalabilir söz veremem. Ama dağıtırken kendiyle vakit geçirecek müdahale etmeyin bırakın dağıtsın toplamak dediğin nedir ki (ciddi olarak yazıyorum burasını gerçekten. Ya olmadı akşam eşiniz gelince çok yorgunum ama kaçıncı toplayışım bu odayı oyuncak toplamak nedir ki deyip ona da toplatabilirsiniz hala ciddiyim)


Valla benim çocuğumun kendini eyleme özelliği olmadığı için gördüğünüz üzere tek birşey yazabildim. Topla kısmına bile geçemedik daha.

Elbette burada yazan herşeyi siz de biliyorsunuz ve uyguluyorsunuzdur. İçimden geldi yazdım üzerime gelmeyiniz lütfen vallahi pilates topu fırlatırım :)

Şunu bilmemiz gerekir ki, aslında çocuğumuzla ne yaparsak yapalım içtenlikle yaparsak işin içine kendi ruhumuzu katarsak yanındayken bedenimiz ve zihnimizle orada olursak bunun çocuğa faydası mutlakaki olacaktır. Sakın sakın ben nasıl anneyim ya ben bu çocukla oynamasını beceremiyorum falan demeyin duymayayım ağzınızdan. Doğru iletişimin etkileşiminin her türlüsü çocuğumuza katkı. Okuduğunuz üzere Cee-ee oyunu bile içtenlikle yapılırsa fayda sağlıyor.

Hepinize oyun dolu günler sağlıklı bebekler!

18.09.2012

İlk Adımlar



Canım oğlum dün babanla evlilik yıldönümüzde bize en güzel hediyeyi sen verdin. İlk özgür adımlarını atarak bize gelerek bacaklarımıza sarılarak peşimizden pıtı pıtı yürüyerek. Artık 17 Eylül daha da anlamlı bir hal aldı. Senin ilk adımlarının da tarihi daima hatırlanacak böylece...

Bir süredir elimizden tutarak yürüyordun zaten. Hatta buna bayılıyordun. Sonra yavaş yavaş elimizi bırakıp bir kaç adım atıp yere oturuyor hiçbir şey olmamış gibi emeklemeye devam ediyordun. Çevrende yürüyen diğer bebekleri görmek seni çok fazla heyecanlandırıyor ayaklarına kitleniyor nasıl yaptıklarını anlamaya çalışıyordun ve peşlerinden yurumek için can atıyordun. Zaten elimizden tutup kendini yürüttürüyordun hemen.

Seni ne oturmaya ne emeklemeye ne de yürümeye zorlamadık bu gelişimlerin erken ya da geç olmasının ciddi anlamlar taşımadığını biliyorduk. Ama sen hepsine çok meraklıydın. Sanırım özgür olmayı seveceksin ve birşeyileri kendi kendine yapabilmek tıpkı her bebek gibi sana da büyük zevk veriyor.


Bu resimde yer elması benden kaçıp koltuğa tırmanya gidiyor :)


Dün eve geldiğimde elimden tutuğ kendini yürüttün sonra odanda oynuyordun sana ben mutfağı gidiyorum su içeceğim, gelir misin dedim.  Buu dedin, evet su içmeye gidiyorum dedim; baktın, güldün ve oynamaya devam ettin. Suyu içerken bir ses duydum mutfağın kapısına çıktım sen oradaydın yürüyerek gelmiştin. Gülümsedim sana sen yürüyerek mi geldin buraya yer elması seni yerim dedim güldün bana ve alkışlamaya başladın kendini. Aldım seni kucağıma canımsın sen benim hadi şimdi salona yürü, koltuğa çık ve bekle beni dedim. Yüzüme baktın, indirdim seni hooop yukardaki fotoğrafta olduğu gibi yürüdün, tırmandın ve seni gıdıklamamam için bekledin.

Akşam baban geldi. Elbette ona da marifetlerini gösterdin. Yüzündeki gülümseme gurur, heyecan, haylazlık hepsini barındırıyordu. İlerleyen saatlerde hafıza kaydettiğin herşeyi yapmaya koyuldun. Çamaşır odasına gittin kapıyı açtırdın süpürgeyi çekip indirmeye çalıştın olmadı, viledayı aldın eline temizliği çok seviyorsun çok komiksin :) Oradan ayakkabılığa yöneldin çekmeceleri açmaya çalıştın. Hızını alamadın salona gittin oradaki dolapları açp ne var ne yok indirme telaşına kapıldın.

Yeni bir dönem başladı hepimiz için çok keyifliyiz biz hele senin keyifli hallerini gördükçe daha da keyifleniyoruz.

Bebeğim (sana doya doya bebeğim diyeyim ileride yaa anne ben bebek değilim yaa anne ben erkeğim bebek deme bana demeye başlarsın ama bilmezsin ki çocuklar anneleri için hep bebektirler ve öyle de kalacaklardır) canım oğlum paytak adımların sağlam adımlara dönüşsün ve adımların hep iyiliğe, doğruya, güzele atılsın. Allah yolunu daima açık etsin.

Seni seviyorum Aren daima...

17.09.2012

Evlendik de Ne Oldu?




2 sene önce bugün evlendik biz. Tüm kalbimizle evet dedik. Ne mi oldu işte yukardaki eşsiz tablo oldu. Aile olduk biz. Bugün Aren olmasaydı daha farklı kutlardık ama şimdi Aren var ne yemeğe çıkıyoruz ne birbirimize özel bir hediye aldık, gerek görmedik. Eve gidip o yer elmasıyla vakit geçirmek birbirmize sarılmak bize çok keyif verecek. Aman yanlış anlaşılmasın bizim artık çocuğumuz var sevgili değiliz ki demek istemiyorum. Aksine eşlerin birbirine vakit ayırması sevgili olmayı sürdürmesi gerektiğine inanıyorum. Biz henüz başbaşa pek kalamadık. Hazır olmayan Aren mi yoksa biz miyiz inanın emin değilim. Hani Areni bırakıp başbaşa takılsak sanırım bundan daha çok etkilenen biz oluruz Aren gayette güzel vakit geçirir. Konuyu dağıtmayayım.

Bugün yine iyi ki iyi ki iyi ki dediğim bir gün. Bu yazıyı yazmadan önce eşimin blog yazısını okudum aynı resmi kullanmayı düşünmüşüz aynı duyguların üzerine kurmuşuz yazıyı daha ne isterim ki demek ki aynı duyguları taşıyoruz. (Merak edenler için yazının bulunduğu blog: dortkenardunya.blogspot.com)


Evlenince hem hiçbirşey olmuyor hem de çok şey oluyor aslında. Hayatın can sıkıcılığına beraber katlanabiliyorsanız aynı zamanda hayatın güzel taraflarından beraber tad alabiliyorsanız arkadaşlıkla sevgili olmak arasında gidip gelebiliyorsanız üzerine bir de aile olduysanız ve bu yükü taşıyabiliyorsanız taşırken yük olduğunu farketmeden ve farkettirmeden daha ne olsun....

Hep oğluma mı sesleneceğim biraz da kocama sesleneyim;

Güray en yanlış zamanları yaşadığımızda bile benim için en doğru adamın sen olduğunu biliyordum. Seni sevmekten hiç vazgeçmedim sanırım artık da vazgeçmem. Beni çok üzdün vakti zamanında; ama bana hayattaki en güzel duyguları da yine sen yaşattın. Areni severken içime sokasım geliyor ya hani bazen seni severken de aynı şeyi düşünüyorum. Evlenmeden aile olmadan ve sana kızdığım zamanlarda amannn ben bu adam olmadan da yaşarım derdim şimdi sana en kızdığım zamanlarda bile ben bu adam olmadan ıhh ıhhh zor yaşarım diyorum. Sanırım sen de böyle düşünüyorsun ki gittin o dövmeyi yaptırdın ve bir kez daha beni çok şaşırttın :)

Bakarsın seneye yok ya seneye çok yakın ondan sonraki sene yıldönümüzü kutlarken 3 yerine 4 olmuşuz sonra 4 derken 5 olmuşuz. Yıllar sonrada torun torba olmuşuz. Bak ama buraya yazıyorum torun falan bakamam tamam Areni bırakamıyoruz ama torunları bırakabiliriz di mi? Gezmek görmek istediğim seninle yaşamak istediğim daha çok şey var be sevgili....



10.09.2012

Elele Verdik Yürüyoruz



9 ay pasif annelikten sonra 11 aydır aktif bir anneyim. Elele verdik yürüyoruz bir yolda ama itiraf etmeliyim ki bu fotoğrafta görülmeyen fotoğrafı çekmekle meşgul olan kişi yani sevgilim, canım, kocam olmasaydı bu yolda  ne Aren ne ben böyle adım atıyor olamazdık. Hayatımda olduğu için oğlumun babası olduğu için sevgilim olduğu için herşey için sonsuz teşekkürler önce yaradana sonra ona... (Tamam arada çok gıcık ama olsun seviyorum onu)

Zaman geçip gidiyor hayal ettiğim gibi bir annelik yaşamıyorum henüz, bundan sonrasını hayal ederken de et et hayal etmek güzeldir bakalım hangisinin yanından köşesinden geçeceksin diyorum.

Şöyle bir düşünüyorum da; kim derdi 2 gün yıkanmadan duracaksın, 2 gün sonra yıkanmaya vaktin olduğunda sadece 10 dk duşta kalacaksın o 10 dk'da konsantre olduğun tek şey dışardaki sesler olacak ağlıyor mu, eğleniyor mu? Her duşta olduğu gibi hamama gitmeliyim deyip kendine komik olma diyeceksin duşa giremiyorsun hamama nasıl gideceksin.  Bu arada duşa girmeden önce 2 haftadan fazladır tırnağındaki ojeleri çıkarma planını yapmış olacaksın ama duş sonrası bir bakacaksın ki ojeler tüm rezilliği ile tırnaklarınla bütünleşmiş. Yine iş yerinde çalışmaya başlamadan önce çıkaracaksın ojelerini yenilerini iş yerinde sürmek üzere. Kuaföre gitmeye vaktin olmayacak zaten içinden de gelmeyecek çünkü evde saçlarını çekmek için heyecanla bekleyen sadece çekse yine iyi yemekleri güzelce kafana süren biri var. Sabah saçlarını sadece kaymış tokanı düzeltmek için açtığında eline saçlar sert sert gelecek anlayamayacaksın sonra bir gece önceyi anımsayınca aklına nasıl da meyveli elleriyle birden bire seni sevesi gelmişti öyle hatırlayacaksın; tamam bitsin şu iş gidip yıkarım demiştin ama amadan sonra neler olmuştu yaz yaz bitmezki.

Uykunu alamayacaksın hatta neredeyse hiç uyumayacaksın 2 saat deliksiz uyursan vay be çok uyudum şükür diyeceksin ve bu hayatının rutin bir parçası olacak. Eskiden nasıl 11'lere kadar uyuduğunu, deliksiz uyku nasıl birşeydi düşüneceksin düşüneceksin düşüneceksin hatırlaman mümkün olmayacak.

Kendine ayıracak 1 günü bırak 1 saatin bile olmayacak kendini tamamen birine adayacaksın.

Sokakta, dışarda tahammül edemediğin haksızlıklar karşısında kavga çıkarmadan kavgaya dahil olmadan önce durup düşüneceksin "Benim bir evladım var artık" diyeceksin içinden.

Gözlerin her daim herşeye dolacak.  Herşeyi bir kenara bırakıp toplantının ortasında bile ağlayabileceksin ve dahası pardon bile demeyeceksin selpağını alıp gözlerini silip kaldığın yerden devam edeceksin

Korkağın teki olacaksın, herşeyden korkacaksın en çok da aileni, sağlığını, sağlığınızı kaybetmekten korkacaksın.

Hep bir yetersizlik, sorgulama duygusuyla yaşayacaksın.

Alışverişe çıkacaksın kendine hiçbir şey almayacaksın ama elin kolun dolu olacak.

Her haftasonu planlar yapacaksın yoo yooo plan dediysek sinema, eğlence, dışarda güzel bir yemek belki güzel bir haftasonu kaçamağı falan değil hangi parka gitsek hangi çocuklu aile ile görüşsek hangi aktiviteye katılsak planı.

Sabrının sınırlarını zorlayan birine sesini yükseltmeden konuşacaksın hatta onu anlayacaksın.

Ve daha nicelerini kim derdi kim dese inanırdın. Hiçbirine inanmazsın değil mi? Çünkü senin bebeğin bambaşka olacaktı çünkü sen öyle olacağına inanıyordun tıpkı bu yoldan gelmiş geçmiş tüm anneler gibi. İtiraf et hadi gülüyodun işte bıyık altından senin bebeğin öyle olmazdı. Dahası sen süper anne olacaktın bebeğin nasıl olursa olsun.

Evet bunları kim dese inanmazdım, inamamazdım. Ama aynı zamanda böylesi bir mutluluğu tüm o kaosun içindeki huzuru, eşsiz tarifsiz ne kadar abartırsan abart duygunun kendisini hissedilen sevginin aşkın yanında sönük kalacak kelimeler cümleler ....

Bir yolda yürüyoruz aile olarak geriye dönüp adımlarımıza bakmıyoruz ama ileriye dönük adımlarımızı nasıl sağlamlaştırırız nasıl izler bırakırız hep düşünüyoruz. Ha yürüdün ya yürüyeceksin elimizi bırakıp adımlarını kendin atacaksın ama bil ki elim ihtiyacın olduğunda hep orada sana uzanıyor olacak. Elele yürümek istersen ne zaman desteğe ihtiyacın olursa gel tut elimi ve benim ihtiyacım olduğunda da senin elini tutmama izin ver... Sadece evlatların değil bazen anne ve babalarında evlatlarının eline tutmaya ihtiyacı olur bunu daima hatırla bebeğim.