29.04.2014

Yağmurlu Bir Dündü




İşten eve döndüğümde genellikle beni heyecanla bekleyen bir Aren ile karşılaşırım; hemen benimle dışarı çıkmak ve bakkala gitmek ister. Hem yürüyüş olur hem de temiz hava alma vesilesi. 

Dün de böyleydi; gelir gelmez dışarı çıkmak istedi, karpuz kalmamışmış karpuz almalıymışız. Biz dışarı çıktığımızda yağmur yağmaya başladı, evet ıslanacaktı, evet sırılsıklam olacaktık ama mutlu olacaktı biliyorum. En fazla zaten nezleden hallice haliyle grip olabilirdi veya ateşi çıkabilirdi. Olsun yine olsa yine yapardı biliyorum. Onu bundan mahrum etmek istemedim. 

Ben Aren'e bir şeyi yapmamasını söylemeden önce hep düşünüyorum bunu yapmamamasını isteme sebebim kendi rahatlığım veya rahatsızlıklarımdan mı ibaret. Cevap ben ise izin vermeyi seçiyorum

Şimdi siz buna çocuğuna eşlik etmek mi dersiniz, sınır koyma problemi mi dersiniz orasını bilemiyorum ama umarım fotolardan o mutluluk o heyecan o çoşku size de geçer. 












MUTLU SON



28.04.2014

"Yavaş Ebeveynlik"




Hayatınızda yavaş yavaş yaptığınız ne var, sıralayabilir misiniz? 

*Yavaş yürümek
*Yavaş yemek yemek
*Yavaş duş almak
*Yavaş kitap okumak
*Yavaş iş yapmak 
*Yavaş konuşmak 

Yoksa; "Ay ben tez canlıyım öyle yavaş hareket edemem" mi dersiniz? 

Peki hayatınızda içinize sindire sindire yaptığınız neler var diye sorsam? Eminim oturup bir liste çıkarsanız, içinize sindire sindire yaptığınız şeyler ile yavaş yaptığınız şeyler aynı kümede birleşecektir. 

Peki ya ebeveynliğiniz nasıl diyeceğim; yavaş yaşıyorsanız eminim ebeveynliğiniz tadına varıyorsunuzdur; mesela çocuğunuzun bir yere giderken 1 saat kapıdan çıkmaması sizi rahatsız etmiyordur, aksine keyifle ve farklı bir şeyi keşfediyormuşcasına bu süreçten zevk alıyorsunuzdur; yemek saatlerinin uzunluğu sizi strese değil keyife boğuyordur;20 dakikada bir dilim ekmeği bitiremeyen çocuğunuzu izlemek size zevk veriyordur; ama yavaş değilseniz o 20 dk'da ya tırnaklarınızı yiyorsunuzdur ya da içiniz içinizi yiyordur. 


Yukarıdaki tüm satırları bana yazdıran, bu beyin jimlastiğini yaptıran bir kitap var; sevgili Klinik Psikolog Pınar Mermer'in kitabı, Yavaş Ebeveynlik.  Pınar, kitapta şöyle yazmış; 

"Çünkü ebeveynlik tüm zorluklarına rağmen keyifli bir yolculuktur. Bir çocuğun büyümesine eşlik etmek hayatın size verdiği bir hediyedir"


Hayatın tadı yavaşken çıkar diyorum ben de; içinde yavaşlayabilirsen bu en çok dışına yansır ve böylece gerçekten yaşadığını hissetmeye başlarsın. Türkiye dışına çıktığımda, seyahatlerde en yalın ve derin hissettiğim duygu yavaşlıktır benim. Etrafıma bakarım karşıdan karşıya geçerken tek koşarak geçmeye çalışan bizizdir, sıra beklerken dikkat ederim, huzursuz huzursuz hızlıca ilerlemeye çalışan bizlerizdir, yemek 10 dk gelmese, tatilde ne acelemiz olacaksa, öfkelenmeye başlayan yine bizlerizdir; sonra tatilden yorgun dönüveririz oysaki dinlemek  içindir tatiller. 

Ve yavaşlamayı öğrenebileceğin en etkili faktör çocuğundur; Pınar'ın dediği gibi hayatın sana verdiği en güzel hediyedir o! Yavaşlamayı öğrenirsin ve hayatın keyfine varabilirsin bir çocuk sayesinde. 

Peki nasıl öğreneceğim bunu diyorsan; Yavaş Ebeveynlik kitabı bunu öğrenebilmek için çok iyi bir rehber. Bence sadece ebeveyn olanların değil, herkesin okuyabileceği cinsten bir kitap; çünkü içinde fazlaca kişisel gelişim öğretileri içeriyor. Kitap kendini de böyle tanıtıyor zaten:
 "Bu kitap ruh ve beden sağlığının önemini vurgulayan; yavaş yemek ve yavaş şehirlerin de içinde bulunduğu "yavaş" (slow) felsefesiyle yoğruldu."

Peki özellikle ebeyevn olduğumuzda neden yavaşlıyamıyoruz, aksine her şeyi telaşlı ve acele içerisinde yapmaya çalışıyoruz? Alışık olmadığımız için mi bir bebekle yaşamaya yoksa biz zaten hiçbir zaman yavaş olamadığımız için mi, yoksa yoksa Pınar'ın kitapta en çok sorguladığı noktalardan biri olan mükemmel ebeveyn olma isteğimizdendi. Aslında tamamen Pınar'ın sorguladığı nedenden ötürü ebeveynken de yavaşlıyamıyoruz; hatta bu süreç en bi sağlıklı en bi harika hamile ben olmalıyım sürecini bile kapsıyor. Oysa yine hayatımıza Pınar'ın soktuğu kavramı rehberimiz yapmalıyız; yeterince iyiyse yoluna devam et! 

Bu mükemmel ebeveyn olup mükemmel çocuklar yetiştirmek konusunda çocuklarımızı düşürdüğümüz durumlara somut örnekler veriyor kitap; ve şunu soruyor Pınar; bu sen değilsen, bu ben değilsem, bunu sen istemiyorsan bunu ben istemiyorsam hangi ebeveyn istiyor; neden akışa kapılıyorsun da akışı değiştirmek için harekete geçmiyorsun diyor. Yani neden çocuğunu o dershaneden bu özel hocaya göndermek, o aktiviteden bu aktiviteye taşımak yerine yavaşlayıp sistemi sorgulamıyorsun ve neden enerjini oradan oraya koşturmak yerine sistemi değiştirmek için harcamıyorsun diyor? Ne dersiniz çok doğru değil mi?

Yavaş Ebeveynlik; benim kalbime dokundu bir çok sayfada ve beni ağlattı. Ben, bu kitabın gücünü Pınar'ın mesleğinden daha çok insanlığından ve anneliğinden aldığını hissettim; kendisinin de her şeyden önce insan olarak yavaşlamaya ve farkındalığını arttırmaya çalıştığını gördüm. 

Bu kitap sadece ebeveynliğinize değil kişisel yolcuğunuza da iyi gelecektir; ve sanılıyor ki ebeveynlik kitapları annelere yazılır; hayır benim özellikle eşime okuttuğum 1-2 bölüm oldu, bence babaların da mutlaka okuması gereken bir kitap. 


Altın Kitaplardan çıkan Yavaş Ebeveynlik kitabından bana kalan altın bilgiler ise şöyle; 


*Sonuç odaklı değil süreç odaklı olmak istiyorsanız ve süreçten zevk almak istiyorsanız ki hayat boyu sürecek yegane süreç ebeveynliktir; o zaman yavaşlamanız gerekiyor.

Yavaşla! Fark Et! Biraz Düşün! Ezbere Yaşama! Sorgula! Kendin Tanı! Zaman Ayır! Alma! Dur!

*Yavaşlamak istiyorsan; kaygı, endişe yerine insan biriktir, yardım al, yardım et. 

*Sakin mi kalmak istiyorsun; profesyonel destek al, profesyonellere teslim ol, güven!

*Çocuğunu önce doğa ile iyileştir. 

* Çocuğunu yönetme, onu incele, ihtiyaçlarını sana nerelerde ihtiyacı var gözlemle ve yardım et. 

*Çocuğunu her duygusuyla var say! 

* Sıkılmaya fırsat ver, sıkılmayı da sev. 



"Sakin olunca daha mı yavaş akıyor zaman? Yoksa yavaşlamak mı sakinleştiriyor? Bence her ikisi de!" der Pınar Mermer







Kim Olduğunu Öğrenmek İster misin?

Aşağıda video bugüne kadar beni en çok etkileyen video oldu; Türkçe metnini ve videoyu aşağıda bulabilirsiniz. Kim olduğunuzu merak ediyorsanız ve kendinize sıklıkla hatırlatmak isterseniz benim gibi videonun metnini çıkış alıp evinizde görülebilir bir yere asın derim. Ve bence bu hafta gibi her haftaya bu video'yu seyrederek başlayabilirsiniz. 





Video'yu Türkçe izlemek istiyorsanız lütfen linki tıklayın:http://dotsub.com/view/15f0467f-d351-4224-acf5-df3f2ba9d5a0#

Kendin hakkında sahip olmus oldugun her hangi bir düşünce, ne kadar olumsuz yada olumluolsa da senin kim oldugunu gostermez. Bu sadece bir düşüncedir. Kim oldugun gerçeği isedusunulebilemez. cünku, kim oldugun butun dusuncelerin kaynagidir. Kim oldugun gerçeğitanimlanamaz yada adi konulamaz. Ruh, ışık, Tanrı, gercek, benlik, bilinç, evrenin akli yadailahi gibi kelimeler gercege ulasmis olmanin mutlulugunu cagristirma yetenegine sahip olsada senin gercekte kim oldugunun enginliginin tanimlanmasinda cok yetersizdirler. Kendini nesekilde tanimlarsan tanimla: cocuk olarak ergen, anne, baba, yaşlı bir kişi, sağlıklı bir kişi,hasta kişi, acı çeken kişi veya aydınlanmış bir kişi olarak- daima, bütün bunlarin arkasında,Kim oldugun gerçegi vardir. Bu gercek sana yabancı değildir. O kadar yakındır ki onun senolduguna inanamazsin. Ne oldugun gerçeğine,senin tanimlayan hicbir kavramla ulasilamaz,cahil veya aydın, değersiz ya da muhtesem. Kim oldugun gerçeği butun bunlardan ozgurdur.Sen zaten özgürsün ve bu özgürlüğu farketmene engel olan sey kim olduguna dairbelirledigin fikre bagimliligindir. Bu dusunce, bu fikir, kim oldugun gerçegininden senialikoyamaz. Sen zaten osun. Ama bu düsünce, senin kim oldugunun farkina varmani engeller.Seni, dikkatini daima burada olana yonlendirmeye davet ediyorum kendi kendisinin farkinavarilmasi icin apacik bekleyen seye. Sen kimsin, gercekten? Kafanda beliren herhangi birgörüntü müsün? Vücudunda beliren bazı hisler misin? Beden ve zihinden gecen bazı duygularmisin? Bir başkasınin senin ne olduğunu söyledigi misin? ya da başkasınin senin neolduğunu söyledigi şeye karşı isyan misin? Bunlar farkindaliligi engelleyen birçok yollardanbazılarıdir. Bütün bu tanımlamalar gelir ve giderler, doğar ve ölürler. Kim oldugun gerçeğigelip gitmez. Doğumdan önce, bir ömür boyunca ve ölümden sonra varolandir. Kimoldugunu kesfetmek, sadece mümkün olmakla kalmayip o senin dogum hakkindir. Bu kesfinsana göre olmadigi seklindeki düsünceler, şimdi zamanı değil, layık değilsin, hazır değilsin,sen zaten kim olduğunu biliyorsun, bunlar sadece zihnin aldatmacalaridir. Bu BEN-düşüncesini incelemenin ve gerçekte ne geçerliliginin oldugunu gormenin zamanidir. Buincelemede, bilincli zekaya, ki bu sensin, sonunda kendi farkindaligina varmasi icin bir kapivardir. Kendine sorabilecegin en önemli soru: Ben kimim? Bir sekilde, bu hayatınin heraşaması boyunca dolayli yollardan sorulmus bir sorudur. Her etkinlik, ister bireysel olsun,ister kolektif, kokeninde kendi farkindaliligini arayis gudusudur. Genelde, bu soruya olumlu biryanıt ararsin ve olumsuz bir cevaptan kacarsin. Bir kez bu soru belirginlestimi sorunun hizi vegücü gercek cevap icin arayisa yonlendirir, gercek cevap sinirsiz ve canlidir ve durmadanderinleşen kavrama yetenegiyle doludur. Başarıyi da ve başarısızlıgi da tattin. Belirli biraşamadan sonra, er yada gec kim oldugunun tanimi ne olursa olsun farkedersin ki bu tanimtatmin edici değildir. Bu soruya, yalnizca geleneksel cevaplarla degil de, tam olarak cevapverilmedigi sürece, sen hala cevabi bilmeye susayacaksin. Başkaları tarafından iyi de olsa kotude olsa nasil tanimlanmis olursan ol ve kendini nasil tanimlamis olursan ol, bu onemsizdir,cunku hiçbir tanım kalıcı kesinlik getiremez. Bugüne kadar hicbir cevabin bu soruyu tatminetmedigini farkina vardigin an cok onemlidir. Bu an cogu zamn manevi erginligin ani olarakadlandirilir, manevi olgunluk ani. Bu noktada, gerçekten kim olduğunu bilincli bir sekildearaştırabilirsin. Gucu ve basitligiyle Ben kimim sorusu? zihni, kişisel kimligin köküne gerigoturur, temel varsayım su dur: Ben bir sahsiyetim. Otomatik olarak bu varsayimi gercekmisgibi kabullenmek yerine, daha derinlemesine araştırabilirsin. Bu "Ben bir sahsiyetim'' baslangicdüşüncesinin, her turlu stratejiye yol actigini görmek zor degildir: daha iyi bir sahsiyet olmak,daha cok korunan bir sahsiyet, daha keyifli, daha rahat, daha kazancli, basarili bir sahsiyet.Ama bu en temel düşünce sorgulandığında, zihin, aradigi seyden apayri oldugu sanilan 'ben''Ie karşı karsiya gelir. Buna ozunu sorgulama denir. Bu en temel soru olan: Ben kimim?sorusu en çok gözden kaçırılanidir. Biz gunlerimizin cogunu kendimize ya da başkalarınaonemli birisi oldugumuzu, önemsiz biri, büyük biri, küçük biri, genc biri, yasli biri oldugumuzusoyleyerek harcariz ve bu en temel varsayim hic bir zaman dogru durust sorgulanmaz, Senkimsin, gercekten? Kim oldugunu nerden biliyorsun? Doğru mu bu? Gerçekten mi? Dikkatiniana soruya yönelttiginde: Ben kimim? belki de senin yüz ve vücuduna sahip bir varlıkgöreceksin. Ama kim o varlığın farkında? Sen o nesne misin? yada o nesnenin farkinda olanbilinc misin? O nesne gelir ve gider. Ebeveyn, çocuk, sevgili, terkedilmis olan, aydınlanmışolan, zaferlerle dolu olan, yenilmiş olan da olsa. Tüm bu tanımlamalar gelir ve giderler. Butunbu kimliklerin, tanimlarin bilinci ise hep varolur. Farkindalik soz konusu oldugunda kendiniyanlis olarak, bir nesne gibi tanimlamak aşırı zevke veya kedere ve bitmez izdirap döngülerineyol acar. Bu yanlis kimlige bir son vermeye ve aslinda senin, bu geçici tanımlar degil de,bilincin kendisi oldugunu dogrudan ve tamamen kesfetmeye istekli oldugunda, düsüncelerde,fikirlerde kendini arayis biter. Kim? sorusu masumca, oldugu gibi ta kaynagina kadar takipedildiginde, muazzam ve sasirtici olarak farkedilen su dur ki: Orada tek basina bir varlik yoktur.Sadece tarif edilemez, sınırsız , diger seylerden ayrilamaz bir parca olarak kendini fark etmevardir. Ozgürsün. Bütünsün. Sinirlari olmayansin. Senin için hiçbir zemin, hiçbir kisitlamayoktur. Kendinde, kendin hakkında herhangi bir fikir belirir ve geri dönerek kendinin icindekaybolur. Sen farkindaliliksin ve farkındalık oz bilinctir. Tüm kimlik tanimlamalarini yok et buana ulastiginda. Birak gitsinler ve geriye ne kaldigini gör. Hic bir zaman dogmamis veölmeyecek olani gör. Kendini tanımlamanin getirdigi yükten kurtulmanin ferahligini hisset.Aslinda yükün gercek olmadiginin tadina var. Var olan sevinci yaşa. 'Ben Fikri' ortayacikmadan once olan, hakiki yapindaki sonsuz huzurda rahatla.

25.04.2014

Şipşak Meditasyon & Nefes Terapisi

my experience exactly



Budha'ya sormuşlar; Meditasyon yaparak ne kazandın diye, o da cevap olarak hiçbir şey demiş! Fakat size neler kaybettim ondan bahsedeyim diye eklemiş; öfke, endişe, depresyon, güven yoksunluğu, korku ve ölüm.Yani tüm korku ve endişelerinden arındığından bahsetmiş. 

Kim istemez öyle değil mi tüm bunlardan kurtulmak. 

Meditasyonun ne olduğunu düşündüğünüzü bilmiyorum ama meditasyon en yalın haliyle an'da kalmak demektir ki yazılması kolay yaşaması en zor şeylerden biri an'da kalabilmek gerçekten o anı tüm benliğiniz ruhunuz ve zihninizle yaşamak. Konsantrasyon dediğimiz şey egzersiz ile güçlenecek bir şey. 

An'da kalabilmeyi konsantrasyonu geliştirmek için en iyi yollardan biri meditasyon. Ben meditasyon eğitimi almadım, nefes terapisine de gitmedim, fakat planlarım içinde en kısa zamanda gideceğim. Ama bu konular üzerine araştırdım ve uzun bir süredir de kendi kendime egzersiz yapıyorum; yararını gördüğüm için de sizinle paylaşmak istedim. Belki sizde bugünden itibaren dener ve faydasını görürsünüz. 


Sunshine House - Thai Yoga Massage, GreeceŞimdi gelelim ne yapacağınıza?  Günün her hangi bir zamanında, ben işe gelir gelmez yapıyorum; yatmadan önce uyanır uyanmaz gün içinde kendinizi  yorgun ve çok yoğun hissettiğinizde kısacası kendinizi dinleyip gerçekten ihtiyacınız olduğu bir anda deneyebilirsiniz. Sessiz ve sakin bir yere geçiyorsunuz; valla isterseniz yandaki gibi oturun ki doğru pozisyonlardan biri bu, isterseniz de klasik oturur pozisyonda olur. İsterseniz baş ve işaret parmağınızı birleştirin isterseniz de ellerinizi serbest bırakın; yani bir rituele ihtiyacınız yok. İsterseniz meditasyon sırasında söylenen ommm ummm gibi kelimeleri öğrenin, evet çok komik ama bu kelimelerinin birer titreşimi var sırf komik olsun diye söylenmiyor ama söylemek zorunda değilsiniz.  Tüm bu işleme başlamadan önce lütfen saatlerinizi 2 dakikaya ayarlayın ve ilk yaptığınızda o 2 dakikanın size nasıl yarımsaat gibi geldiğini deneyimleyin :) 


Şimdi hazır mısınız? Tek yapacağınız şey nefesini dinlemek evet işte bu kadar! Hımm çok mu kolaymış :) Bir deneyin bakalım :) Derin bir nefes alın ve o nefesin vucudunuzdan geçişini hissedin, sokaktan araba geçiyor duydunuz mu, kapı çaldı duydunuz mu? Ay aklınıza unuttuğunuz bir şey geldi, ay dur dur yemeği kapatmayı unuttunuz. Aklınıza bu ve benzer bir çok şey geleceğinden eminim. Aklınıza gelen her farklı düşüncede tekrardan başlamalısınız; tekrar ve tekrar. Ama eğer 2 dakikayı tamamlarsanız eminim farklı hissetmeye başlayacaksınız. 

En iyisi nefesinizi burnunuzdan alıp ağzınızdan vermenizdir bunu yaparken nefesinizi içinize çekerken 5'e kadar sayın 3'e kadar sayıp tutun ve 8'e kadar sayıp bırakın ve en son nefesini tutup 1'e kadar sayın. İşte şimdi doğru nefes alıyorsunuz. 

Dinleyin kendinizi, nefesinizin bedeninizde nasıl hareket ettiğini ama lütfen aklınıza gelen her şeye tamam deyip başa dönün gerçekten sadece ve sadece nefesinizi hissedene kadar. Sonra 2 dakikyı 3'e 5'e ve 10 dakikaya çıkarın, farkı hissedeceğinizden eminim. 

Fırsatınız varsa bence nefes terapisine gidin,isterseniz birlikte gidelim :)

An'da kaldığınız ve anın tadını çıkarabildiğiniz bir haftasonu dilerim. 



18.04.2014

Çocuğunuzu Disipline Etmeyin- Süper Dadı Programından Uzak Durun!



Disiplin Aspirin'le karıştırılıyor sanki; al evladım şunu ağzına bol su ile yut yarım saate disipline oldun bile.

Kim istemez ki söz dinleyen çocuk; yapma evladım deyince yapmayacak, bir şey söylediğinde peki diyecek. 

Konu çocuğu disipline etmek değil iç disiplini oluşturabilmek. Bak onu cezasız, zorlamasız yapabiliyorsan helal olsun, senden her şey olur hayatta; çünkü en ama en önemli ve zor şeyi başarmışsın. İç disiplin nedir; çocuğun anne babanın rehberliğinde sınırların farkında ve sınırlarla uyumlu bir biçimde sınırları zorlamadan hareket etmesidir; yok bu sözlük anlamı değil, uzman yorumu da değil; benim iç disiplinden anladığım bu. 

Geçtiğimiz günlerde hayatımda ilk kez adını sıklıkla duyduğum Süper Dadı programını gördüm; aman allahım görmez olaydım, tahminimden de beter bir program. Program'ı şöyle gördüm; tam uyumak üzere yatmıştım ki, Güray gelsene çok bomba bir program var dedi, ağzı açık seyrediyordu kocam, ki ağzını kapa diyemedim adama benim de ağzım açık kaldı. 

Allahım çocuk mu disipline ediyorlar, köpek mi eğitiyorlar belli değil. Programı çok seven olduğunu biliyorum ama bak 3 günde çocuk mum oldu mum; uyuyor, tükürmüyor vurmuyor ve yemek yiyor yihuuuuu harika bir şey ya! Kim istemez değil mi? uyuyan, yemek yiyen ve sizin istemediğiniz davranışları göstermeyen bir çocuğu! 





Ve programın en can alıcı noktası; mola paspası; yok canım adını yanlış koymuşsunuz siz onun, adı işkence paspası olmalı. Paspas bir de ayaklarımızı sildiğimiz yerde duran bir şeydir oyle değil mi? Pardon köpek mi bu çocuk! çişini eve yaptı; Lucky hemen paspas'a gidiyorsun, kalk diyene kadar kalkmak yok, bir de poposuna gazeteyle vurdun muuuuu hehh oldu; şartlı koşullanma, tamadır 5 kere daha yap buna bak gör bir daha köpek eve çişini yapıyor mu? Ama sonra o sana muhtaç olan köpek bir gün gelir hartttt diye ısırı verir seni ee onun da güçlü yanları var, tıpkı çocuk gibi. 

Bir de programda alt yazı çıkıyor, aslında buna günah çıkarmakta diyebiliriz; mola paspası bir ceza değildir diye; yaaa gerçekten mi? İnandım! Time-out denilen ve bariz bir biçimde ceza olan, çocuğa kendini bok gibi hissettiren, çocuğu geçtim yetişkini bile isyankar edecek bir uygulama. Benim okuduğum tüm uzmanlar bunun ne denli yanlış olduğunu ne denli çocuğu yaraladığından bahsediyor!. Tamamen hemfikrim. 

Efendim programdaki çocuk 4 yaşında anne babasının istemediği davranışlar var; tükürmek, tekme atmak, vurmak ve benzeri. Ee kimse bunları istemez zaten öyle değil mi? Çocuk bunlardan birini yaparsa, mola paspasına götürülüyor ve orada 4 dakika bekletiliyor; ay sonrası daha da beter, annesi çocuğun yanına gidiyor mola bitti diyor göya çocuk o sürede yaptığı davranışı değerlendirecek; sonra annesi neden bu molayı verdiğini söyleyecek; çünkü sen tükürdün! ve çocukta annesinden özür dileyecek! Bravo mutlu son!!!!

Çocuk o paspasta durmamak için böğürerek ağlıyor bu arada ve o sırada 4 dakika başlatılmıyor! çocuğun böğürmesi bitince dakika başlatıyorlar yani aslında 30-45 dakikalık bir süreç ve bence korkunç bir süreç! Emin ol çocuk o paspasta tükürmenin yanlış olduğunu düşünüyordur! 

Bu mu disipline etmek bu mu bir çocuğa doğru ve yanlış davranışlı göstermek! Sıkıyorsa ama gerçekten sıkıyorsa bunu bir de pozitif disiplin ile çocuğa neden doğru yapmadığını anlatarak vazgeçirsenize! Çocuk pes ediyor, adım gibi eminim çocuk kendini boktan bile beter hissediyor. Haaa ama işe yarıyor mu YARIYOR! Lanet olsun böyle işe yarayan sisteme diyorum ben de! Evet çocuğun pısıyor sınıyor ama sana göre disiplin oldu; bak bir daha tükürmüyor. Bekle ve gör ama o çocuk büyüyecek senden fiziken daha güçlü hale gelecek, unutacak mı sanıyorsun bu yaşadıklarını, unutacak mı sanıyorsun mola paspaslarını, çok yanılıyorsun hem de çok! 

Sonra çocuğun isyankar olunca hiç ağlama oldu mu? Sonra çocuğun büyünce ezik olunca hiç ağlama olur mu? Sonra kızın ona hakaret eden bir adama aşık olunca onu ezen bir adamı sevince sakın ama sakın üzülme olur mu? Sakın çocuğun kendini yetersiz, kötü ve sevilmeyen biri olarak gördüğünde üzülme!Hatırla!!!! bu çocuğu  daha 4 yaşındayken sen ezdin, daha 4 yaşındayken bu çocuğa psikolojik baskıyı sen uyguladın!!!!! Haaa ama çocuğun itaati öğrendi, çocuğun disipline oldu! Aferin sana kocaman aferin! Söylediğimiz, yaptığımız her şey çocuklarımızın iç sesi haline geliyor. Ve bu uygulamaya maruz kalan çocuğun iç sesi ne diyor biliyor musun? Sen kötü bir çocuksun!!!! Kötü ya senin çocuğun kötü mü????


Peki gelelim asıl mevzuya çocuklarda nasıl iç disiplin oluşturulabilir, asıl bunun için ne yapılmalı. O da başka bir yazının konusu olsun mu? Daha doğru, daha pozitif, daha güzel şeylerden bahsettiğimi yazının konusu. Şimdilik mola veriyorum haydi bakalım paspaslarımıza gidip bekleyelim :) Şaka şaka kafamızı dinginleştirelim şöyle bir düşünelim çocuğumuzu disipline mi ediyoruz yoksa kendi iç disiplini mi oluşturmaya gayret ediyoruz. 






17.04.2014

Çocuğuma Bırakacağım Tek Miras



İnsanlar 70-80 yaşlarını görürse evlatlarına, insanlığa mektup yazıyorlar ya hani; işte ben onu şimdiden yapmak istedim, yaşım 37'yken. Ne kadar yaşayacağımız belli değil ki ben uzun bir yaşam sürmek istiyorum, 80-90 yaşımı sağlıkla, sıhatle, akıl ile görmek istiyorum; çünkü merak ediyorum, dünya nasıl bir yer olacak, evladım veya evlatlarım nasıl insanlar olacak falan filan. Gerekirse o yaşları görmek nasip olursa bu mirası yenilerim :) 

Anne ve babalar çocuklarının evlenmesi ve çocuk sahibi olmasını ister; çocuklarda nedense bunu hiç anlamaz, tıpkı biz gibi. Şimdi ebeveyn olunca anlıyorsun ama. Ben de Aren'in evlenmesini, aslında resmi olarak evlenmesi hiç önemli değil, biriyle sadakat, sevgi, aşk, huzur ile birlikte hayatı paylaştığını görmeyi, çocukları olduğunu görmeyi çok isterim. Neden mi? insan merak ediyor çünkü yetiştirdiği evlat nasıl birini seçiyor, nasıl birini nasıl seviyor ve nasıl bir ebeveyn olacak. Çünkü tüm bunlar aslında kendi gerçekliğin ile yüzleşmek olacak; evet kendine has ve nazir bir karakteri olacak daha bebeklikten itibaren oluyor ama olsun bir anlamda sen şekillendiriyorsun onu, temellerini sen atıyorsun. 

Yıllarca evlenirsem babamın soyadından asla vazgeçmem dedim, bana babamdan kalacak en önemli miras dedim; hayat işte esnemezsen asla'lar ile konuşursan gelir demir olsan çelik olsan büker ve eğer seni. Aşık olduğum adam soyadımı almayacak kadınla evlenmem ben dedi; çok aşıktım, çok evlenmek istiyordum; eğildim ve büküldüm ve soyadımı değiştirdim. 

Babam ve annem çok şükür hala hayattalar; maddi anlamda büyük bir miras bırakmayacaklar bize ama şimdiden çocukluğumdan beri bana miras kalan çok önemli değerler ve öğretiler var. Bilemiyorum şimdi benim yapacağım gibi bir miras bıraksalardı ne yazarlardı; aileme sonsuz müteşekkirim bana kattıkları her bir değer için. 

Gelelim benim Aren'e bırakacağım miras mektubuna:

OĞUL, 

ŞÜKRET... Hayatına her gün şükürle başla ve şükürle bitir. Kanıksadığın, doğal saydığın ve rutin gelen her şeyi mucize olarak adlet ve öyle yaşa. Her sabah uyandığın için görebildiğin, duyabildiğin, koklayabildiğin, tadabildiğin, yürüyebildiğin kısacası yapabildiğin her şey için şükret. Yaradan'a şükranlarının iletmeyi her gün ama her gün hatırla. 

GÜÇLÜ OL... Başına her ne gelirse gelsin; güçlü ol, bundan ne öğrenmeliyim ben şimdi diye bak. Yenilgiye de başarıya da kocaman bir eyvallah çek ve geç. Yenilginin de başarının da geçici olduğunu, kader olmadığını belle. 

SÜRDÜR....İyiliği, dürüstlüğü, erdemli olmayı, vicdanı büyüklük olarak görme; bunların olması gereken özellikler olduğunu bil, bunlarla gururlanma sadece bu özelliklerini daha da geliştirmeye daha da göstermeye gayret et. 

SEV....Sev oğul herşeyi sev; herşeye sevgiyle yaklaş, herkeste ve her şeyde sevilecek yanı görmeye bak. Önce kendini sev, her halini kabul et. Daima hatırla en sevilmeyecek insanlar aslında sevgiye en çok ihtiyacı olanlardır. Sen sev onları. 

AKIŞA BIRAK... Hayatı akışına bırak oğul. Ne bir beklentin olsun hayattan ne de insanlardan. Sen iste, sen ümit et ve gerisini hayata bırak o zaman sana her şeyin nasıl da aktığını göreceksin oğlum.

KENDİN OL... Fikrini, düşündüğünü daima söyle; ama uslübuna dikkat et, naif ol. 

SAKİN KAL... Daha şimdiden kulağın çok aşina değil mi bu kelimeye; sakin sakin. Sakin kalmaya gayret et oğul; öfkeye, sinire geçit verme. Sakin kalırsan her şeyi çözersin. 

YAVAŞLA... Kaplumbağa misali yaşa oğul; daima yavaşla, adımlarını yavaşlat, düşüncelerini yavaşlat. Ruhunun ve zihninin bedeninden daha geride kalmasına fırsat verme oğul. Daima birlikte hareket etmelerine fırsat tanı. Acele etmeni gerektirecek hiçbir şey yok oğul bu hayatta. Bunları yap ki iç sesini duyabil, egonu susturabil. 

FARKINDA OL&KAL... Oğul nefesini farkederek başla gününe ve farkederek bitir, gün içinde nefesini dinle,zihnini dinle, ruhunu dinle ve dingin kal. Kendini, duygularını farkederek başla güne ve sonra etrafını farket, insanları farket. Bakarken gör, duyarken işit söylerken hisset.... 

SORGULA... Yaradan hariç bu evrendeki her şeyi sorgula oğul... Duyduklarını, gördüklerini ve işittiklerini önce kendi süzgecinden geçir.

ÖĞREN.... Bilgiye daima aç ol; değişimin daima bir parçası kal, hep daha fazlasını öğrenmek için heves et oğlum. Herkesin cahil olduğu konular olduğunu bil, o yüzden her insandan bir şeyler öğrenebileceğini de bil. İnsan ayrıma, herkesten bir şeyler öğrenmeye bak. 

ÜRETKEN OL... Çalış oğlum; işleyen demir paslanmaz bunu sakın daima hatırla; sana ne güç verecekse, seni ne tatmin edecekse onu yap ama mutlaka ki üretken ol! Kendine, milletine, evrene karşı cömert ve hayırlı ol. 

TEŞEKKÜR EDERİM & ÖZÜR DİLERİM...  Bu cümleleri kurmakta rahat ol; en ufak bir şey için bile teşekkür et ve gerektiği yerde özür dile, affedilmeyi dile ve iste. Bunlar sana daima iyi gelecek. 

TESLİM OL...  Gerektiğinde teslim ol! Mücadele etme,  her şey ile mücadele etmek zorunda olmadığını bil, belki o zaman kazancaksın. 

YARDIM İSTE...  Yardıma ihtiyacın olduğunda yardım iste, bundan çekinme; ve elbette yardımına ihtiyaç duyulduğunda orada ol, ve hatta bu senden istenmeden orada ol. İnsanların sana rehberlik etmesine, yardım etmesine fırsat tanı. 

ve son olarak; 

YAŞA... Oğul, yukarıdakilerin rehberliğinde hayatını gönlünce yaşa! Çok yaşa, iyi yaşa e mi sen Oğul. 


37 yaşımda oğluma miras olarak bu öğütleri bırakabilirim. Elbette başka maddelerde vardır ama isterimki cebinde bunlar daima olsun ve her adımında eli cebinde bu cümlelerden birine değsin.