9.04.2014

Üstün Dökmen'le Zaman İçinde Çocukla Yolculuk



Sevgili arkadaşım Gamze'nin @gamzecihan81'in oğlu Uzay Florya Küçük Şeyler Anaokuluna gidiyor; bu okul Üstün Dökmen'in kurucusu olduğu zincir okullardan. Gamze, Üstün hocanın Zaman içinde Çocukla Yolculuk semineri olacak gelir misiniz dediğinde Merve @balyanaginhikayesi ve ben hemen kocaman bir eveeettt dedik.

Üstün hocayı daha önce defalarca kurumsal organizasyonlarda dinlemiştim ama bu seferki farklıydı; stand-up yapıyorum dese yeridir bence. İnsanın zekası bilgisiyle ve yaşanmışlıklarıyla birleştiğinde ortaya muazzam şeyler çıkabiliyor.

Seminer'in adı Zaman İçinde Çocukla Yolculuktu, belki siz de şimdi çocukla ilgili Üstün hocanın formüllerinden bahsedeceğimi sanıyorsunuz; biz de bu beklentideydik, üstelik böyle bir bekletimiz olmaması gerektiğini söylediği halde en başında. Sonunda şimdi size ebeveynlikle ilgili bazı stratejiler vermemi ister misiniz dediğinde çoğumuz el kaldırdık :) Çünkü aslında hepimiz ebeveynlik yolculuğunda tarif bekliyoruz; iki yumurtayı sütle çırp çocuğun kafasına sür gibi :)

Dünki sohbetten bana geriye kalanlar şöyle;

* Hayatta herşey göreceli. Nereden baktığın ve nasıl baktığın çok önemli. Üstün hoca zamanla uzay ilgili bir çok örnek verdi; üzgünüm o örnekleri yazamayacağım çünkü benim kafam matematiğe uzay bilimine falan basmıyor.

* Çocuklarımızın bizden geride olmadığını sadece genç olduğunu defalarca vurguladı Üstün hoca. Çocuklarımız bizlerden çok daha fazla şey bilerek bu dünyaya geliyorlar, bunun aksini iddia edebilecek ebeveyn olduğunu düşünmüyorum.

* Eğitim sistemimizin nasıl ezberci bir sistem olduğunu bugüne dek, ki bence hala öyle; ve nasıl yanlış bilgileri sorgulamadan iki farklı bilgiyi zihnimizde nasıl bir araya getiremediğimiz bir sistem olduğundan bahsetti. Örneğin Türk hamamı Türklere mi aittir diye sordu; evet dedik doğal olarak, oysaki Türklerden çok önce yaşamış olan Arşimet'in suyun kaldırma gücünü hamamada bulduğu bilgisinden bahsetti ve Arşimet Roma'lıydı gibi.  Suyun kaldırma gücünü Arşimet'in hamamda bulduğunu biliyoruz hepimiz ama hiçbirimiz bugüne dek ee o halde nasıl oluyorsa Hamam Türk'lerin buluşu oluyor bunu sorgulamıyoruz.  Ben bunun çok mühim olduğunu düşünüyorum; sorgulamak biz de çocukluktan itibaren yasaklanmıştır; bir çocuk çok soru sorarsa amma çok soru sordun denilir, o kısmı seni ilgilendirmez denilir ve daha nicesi.... 

Bir başka verdiği örnekte şu oldu Üstün hocanın: 6X6=36 mıdır diye sordu biz de pek tabii ki evet dedik; işin içinden bir iş olduğunu anladığımız halde. 10'luk sistemin alışılagelmiş olduğunu ama 6'lık sistem kullanılsaydı 6X6= 0 olacağından bahsetti ve kendi kurumlarında çocuklara bu bakış açısını bu sorgulamayı öğrettiklerini belirtti. Çocuğunuza 6X& kaç eder diye sorduğunuzda size geri dönüp hangi sistemde diye sorabilmeli dedi ki buna şapka çıkarırım; böyle sorgulayan ve böyle zihin çalışması yapabilecek bir evladım olmasını çok isterim. 

*Çocuklarımızın yara bandı olmadığını; bizim yaşadığımız ve yaralandığımız noktaları çocuğumuzla iyileştiremeyeceğimizden bahsetti. Bunu örneği meslek seçimine karışmak kısmında verdi; ama ben genel olarak çocuklarımızın gerçekten yara bandımız olmasına karşıyım, aslında bir çoğumuz çocuğumuzu bu anlamda kullanıyoruz bilinçli veya bilinçsiz. 

*Bilgiyi evcilleştirmek gerektiğini söyledi ki en doğru bulduğum söylemlerden biriydi. Aşkla yatıp kalkan ortaokul-lise öğrencilerinin Fuzuli'ye burun kıvırmasını anlamadığını söyledi ki haklı; hangimiz aşıkken Fuzuli okuduk, hangimiz Edebiyat dersinde Fuzuli anlatılırken ilgilendik? muhtemelen hiçbirimiz çünkü bilgi evcilleştirilmemişti, olduğu gibi aktarılmıştı bize ve ilgimizi de çekmedi. Ben tüm derslerin hayatın içinde olması gerektiğine inanan biriyim; hayatın içinden örneklerle anlatılan ve hatta yaşamasına vesilen olunan her bilgi hazinemizde yer alır. 
" HER ZAMAN MUTLU OLAMAYIZ AMA HER ZAMAN GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIZ"

Yukarıdaki bu cümle beni için sohbetten geriye kalan yegane altın bilgiydi; çoğu zaman bunu söylemek istedim ben de önce kendime sonra tüm sevdiklerime. Mutlak mutluluk diye bir şey yok ama her koşulda güçlü olmak zorundayız bu da bir gerçek; gerek mental, gerek duygusal; gücün fiziksellikten çok daha öte olduğunu düşünüyorum. 

"ÜRETKEN OL VE ÜRETTİĞİNLE MUTLU OL"

Üretkenliği öyle güzel tanımladıki Üstün hoca; hayvanları mı seviyorsun; git kapının önüne bir kase su koy al sana üretkensin işte dedi ve ne iş yapıyorsan ne üretiyorsan bunun sonucundan mutlu olmayı bil dedi. Ne çok hayvan savunucu görüyorum; doğru bir şeyi savunurken öfkeli dedi; öfkeli insan mutlu olamaz arkadaş! bu çok doğru. Hayatında öfke varsa güzel olan her şey aslında hiç yoktur diyorum ben de!

"HAYAT AMACIN MUTLU OLMAK OLSUN"

İstersen olabilirsin yeter ki iste!




Hiç yorum yok: