27.08.2013

Ne Çok İçinde Ol Ne de Çok Dışında Herşey Kararında


Öğrenmek bir armağandır; acı öğretmeniniz olsa dahi!

22 ayın sonunda, yaşadığımız olaydan da sonra şunu, hem kendime hem sizlere itiraf edebilirim ki; ben rahat görünmeye çalışan rahatsız bir anneyim! Aren doğduğundan beri daha korkak, daha panik ve daha evhamlı biriyim. 

En basit örneği; uçaktan hiç korkmayan hatta uçak yolculuklarını seven ben, artık uçak yolculuklarında ciddi panikler yaşayan biriyim. Mesela Güray; ciddi uçak korkusu varken artık daha sakin, daha rahat uçak yolculuklarında. Nasıl olsa ailem var yanımda diyor; ben de ailem var, ya birşey olursa diyorum. 

Etrafımda panik ve evhamlı çok insan var benim; en başta kocam, sonra kayınvaldem, babam ve nicesi; belki de bu yüzden rahat görünme rolü bana düştü. Onlar aman bir şey olacak dedikçe ben bir şey olmaz demeye başladım. Güray hala Arenin boğazına yemek kaçabileceğini düşünür mesela,ben ise o konuda rahatımdır, yok gerçekten rahatım; rahat gözükmeye çalışmıyorum bu konuda :)




Bir yere gittiğimizde ilk yaptığım şey, tehlike ve olası kaza tespiti oluyor. Oraya giderse, düşebilir ve şu olabilir; buraya çıkarsa kesinlikle kötü bir kaza olur. Aren'in sürekli peşinde dolaşan, asla yanlız bırakmayan bir çiftsiz biz. Vardıyali işçi misali, bir ben bir Güray dönüşümlü olarak Aren'e bakıyoruz. En başta annem olmak üzere, bu konuda işitmediğimiz laf kalmadı, örnek vermek gerekirse: 

*Çok üzerine düşüyorsunuz, biraz rahat bırakın çocuğu. 
*Burada ne olabilir çocuğa, en fazla düşer ve kalkar.
* 30'dan sonra anne&baba olmak böyle bir şey herhalde. 
*Çocuğu korkak yapacaksınız. 
*Size güveniyor ondan hiç yerinde oturmuyor, zaten peşinde koşacağınızı biliyor. 


Evet biz böyleyiz; ama Aren fazla hareketli ve gözü kara bir çocuk. Parka gittiğimizde hep kendinden büyük çocukların neler yaptığını gözlemliyor ve aynısı yapana kadar bırakmıyor; tutmak, yardım etmek istersen de ""bıyakkkk beni bıyakkk, ben yapicam" diye çığlık çığlığa bağırıyor. 


Ben sıklıkla Güray'a: Güray kötüğü çağırma bak, bu kadar kurarsan başımıza gelir, sürekli birşey olacak halindesin derim; ama biliyorum ki aslında bu kendime yaptığım bir uyarı; çünkü asıl sürekli kafasında felaket senaryoları dolaşan, Aren'in başına birşey gelmesinden korkan benim. Her gün yardımcımızla telefonda bir kaç kez konuşuruz; telefonumda her adını gördüğümde yüreğim hop eder ve kötü bir haber alacakmışım gibi gelir. Bu hiç normal bir hal değil, biliyorum. 


Son zamanlarda da bu haldeydim; sıklıkla bir şey olursa ne yapmam gerekir, ilkyardım konusunda yeterli miyim gibi şeyleri düşünüyordum; evdeki ilk müdahale kitabını karıştıyor, ilkyardım kurslarını araştırıyordum; biliyorsunuz değil mi, bir filmde silah gözüküyorsa mutlaka patlar. İşte o misal, benim tüm bu olayların içine fazlaca girmem, fazlaca düşünmem ve aklımın hep bir köşesinde bir şey olursa ne yaparım düşüncesi olması.....


Bir başka şey de; babam hep der ki: Başkasının üzüntüsüne, kederine haddinden fazla üzülmeyeceksin, ortak olabilirsin, onun için üzülebilir, derdini, tasasını paylaşabilirsin ama haddini aşmayacaksın. Hele hele ben katlanamazdım, ben yapamazdım demiyeceksin der. Son zamanlarda; Gezi olaylarıyla başlayan süreçte, ülkemizin ve dünyamızın aldığı halden çok etkilenmiştim. Özellikle de; ölen çocukları duydukça, gördükçe kahroluyordum. Uzunca bir süre kendi kabuğuma çekildim; yapamadım, elim twitterda bir şey yazmaya, instagram'a fotoğraf yüklemeye gitmedi; diyordum ki,  blog'a yazı bile yazdım, insan olmaktan utanıyorum son günlerde; gerçekten de zevk aldığım her an kendimi suçluyordum. Şimdi bakıyorum da bu çok yanlışmış aslında, ki babam hep evladım yapma böyle deyip durdu.

Sıklıkla evladını yitiren anneleri, aileleri düşünüp, insan dayanamaz herhalde; ben olsam yapamazdım, kafayı yer, yaşayamazdım diyordum. Ve son derece saf bir duyguyla, acaba nasıl hissediyorlar, nasıl bir duygu diyordum. Bunu ciddi anlamda merak ediyordum. Yine babam der ki; bazı halleri fazla merak etmeyeceksin, sonra o haller başına gelir. Duanı et, şükret ve takılma!.... 

Sanırım baba sözü dinlememin vakti geldi. Onca yıldır olumlu düşünme, kuantum, çekim yasası gibi şeylerle ilgilenirim; profesyonel olarak eğitim aldığım kişisel gelişim konuları oldu ama işte demek ki yeterince "olmamışım" 

Bu yazının başlığı kendime ders olsun: Ne çok içinde ol ne de çok dışında herşey kararında!



Hiç yorum yok: