Bazen çocuklar ki,her insan bir zamanlar çocuktu, öfkeyle doğarlar; önlenemez önüne geçilemez ağlamaları ve hatta ağlama krizleri olur, annesinin kucağında olmak bile çoğu zaman işe yaramaz, emmek bile istemez. Bu hal özellikle anneye kendini çok çaresiz ve kötü hissettirir.
Doğum şekli ne olursa olsun, annenin bedeninden ayrılıp dünyaya gelmek tüm insanlar için hayattaki ilk travma. Ve doğum ile birlikte acı bedeni dediğimiz beden aktive oluyor. İnsanın sadece bedenden ibaret olmadığını biliyoruz, öyle değil mi? Bir bedenimiz, zihnimiz ve ruhumuz var; ve bunlar birbirine öylesi geçmiş durumdaki çoğu zaman hangisiyle varız farkında bile değiliz. Aslında bizler ruha sahip bedenler değil bir bedene sahip ruhlarız.
İnsanların verdiği duygusal tepkilerin yoğunluğu acının da yoğunluğunu gösterir. Ağlamak da bir duygusal tepkidir. Bebekler tüm ihtiyaçları giderildiği halde ağlıyorlarsa bu acı bedenlerinin bir tepkisidir. Ve acı beden yine acıdan beslenir; acı bedenin uykuya geçmesi ve aktive olmaması için yapılması gereken tek şey ise onun farkında olmak ve sadece an'da kalmaktır; tepkiye tepkiyle cevap vermemek yani.
Bir bebek tüm ihtiyaçları giderildiği halde çok çok ağlıyorsa ve bu ağlama annenin de acı bedenini tetikliyorsa ve anne bunun farkında bile değilse işte o zaman her iki tarafta yani anne ve bebek birbirilerinin öfkeyle, stresle acı bedenlerini besliyor olacaktır. Anne tetiklense dahi bunun farkında olup sadece o duygunun içinden akıp gitmesine izin verir ve böylece strese girmez ise ve bebeğinin de doğumdan ve belki de anne karnında yaşadıklarının duygusal bir tepkisi olduğunu farkeder ve sadece bebeğini stressiz bir biçimde kucağına alırsa işte o zaman bebek daha çabuk ve daha kolay sakinleşecek. Anne bebeğin acı bedenini beslemediği içinde kısa sürede bu ağlamalar son bulacaktır.
Peki farkında olmayıp bir şekilde büyüyünce ne oluyor? Acı bedeni beslenen bebekler büyüdüklerinde öfkeli, vuran, kıran, çabuk sinirlenen, eşyaları yerlere atan, kısacası kolaylıkla ve sıklıkla öfke nöbetleri geçiren çocuklar haline geliyorlar. Bu hale drama denilebilir; çünkü bu durumlar oldukça dramatik oluyor. Peki ebeveyn ne yapmalı. Elbette yapacağı tek şey farkında olmak ve an'da kalarak yani tepki göstermeyerek, çocuğun bu acı bedenini beslemeyerek çocuğa örnek olmalı. Nasıl besliyoruz bu halleri; bağırarak, bazen çıldırarak, bazen malesef döverek (hala çocuğunu dövebilen büyük bir kesim var); aslında o anda çocuğun acı bedenin istediği şey tam da bu ve sizin tetiklenen acı bedeninizin de istediği şey aynen bu; bunu yaptıktan sonra siz rahatlarsınız çocuğunuzun şok geçirdiğini düşünürsünüz çünkü çocuklarda genellikle pısmak, sinmek vb dediğimiz hallere bürünürler oysaki acı beden istediğini almış ve bir süreliğine meydandan çekilmiştir. Bunu bağımlılık gibi düşünebilirsiniz; bir madde bağımlısı, maddeyi aldıktan sonra sakinleşir ama sonra yeniden krize girer! İşte beslenen acı beden de böyledir.
Böyle anlarda çocuğunuzla konuşmak, durumunun farkında olduğunu cümlelerinizle anlatmak çoğunlukla işe yaramaz. Yapılabilecek tek bir şey var o an tepki göstermemek sadece durumun farkında olmak ve sonra sular durulduğunda çocuğa yaşadığı şey hakkında bilgi verip, çocuğun da kendini ifade etmesini sağlamak. Zaman alır ama doyurulmayan her acı beden bir süre sonra tamamen ortamı terkeder.
Siz bunu başardğıınızda bu tam da kazan-kazan durumuna müthiş bir örnek olur. Boşuna sadece ebeveyn çocuğu değil çocukta ebeveyn'i büyütür denilmemiş. Siz kendinizinde içindeki acı-bedeni farkettiğinde artık o farkedilmenin ve ortadan kaybolacağının farkındalığı ile sizi çok zorlayacak bile olsa başlarsa bir süre sonra tepkisizliğinden ve yüksek farkındalığınızdan kaybolup gidecektir.
Kendinizin ve çocuğunuzun duygularının daha doğrusu duygusal tepkilerinin acı-bedeninin farkında olun. Ve sadece izleyin, bu duyguların kaybolup gitmesine fırsat tanıyın. Sizin farkındalığınız çocuğunuzun en önemli öğretmeni ve çocuğunuzun sizin hayat rehberiniz.
Dinginliğin, sakinliğin ve farkındalığın gücü sizinle olsun.