11.04.2013

Oyuncaksız Oyun Oynama





Çocuklar için hayatın oyundan ibaret olduğunu ebeveyn olan herkes bilir. Bernard Show'un en sevdiğim sözlerden biridir: "We don't stop playing because we grow old; we grow old because we stop playing." Türkçeleştirirsek; "Büyüdüğümüz için oyun oynamayı bırakmayız; oyun oynamayı bıraktığımız için büyürüz. "

Aren için oyuncakların hiçbir anlamı ve önemi yok, aynı zamanda teknolojik bir çocukta değil, ne i-pad, ne iphone ne de TV hiçbiriyle alakası yok; bunun için özel bir çaba sarfetmedik sadece onun bu yaradılışını destekledik o kadar. TV konusunda güray hiç katı değil hatta belli bir süre 15-20 dk seyretmesinin iyi bile olacağını savunuyor, bu nedenle Baby TV açtığımız oluyor ama Aren için ekrana bakma süresi 5-10 dk arası.  

Oyuncaklarla ilgilenmemesinin nedeni de tamamen kendinden kaynaklı; biz de fazla oyuncak almadık. Her çocuk gibi evdeki herşey özellikle mutfak ve mutfak malzemeleri onun için en güzel oyuncak ve oyun alanı. 2 şey var ki Aren için en güzel oyuncak; 1- Balonlar 2- Her çeşit top.  

Aren'i kendi haline bıraktığında, yani ne oynamak istiyorsa ona izin verdiğimizde konsantrasyonu oldukça uzun.  Çocuğu kendi doğasına bıraktığında ve kendi oyununu seçmesine izin verdiğinde, gelişimini destekler denilen, bir takım öğrenme felsefesi adı altında geçen herşeyi kendiliğinden yaptığını görebilirsiniz. Dolayısıyla ben uzun bir süredir bu yolu tercih ediyorum; sonradan karşıma çıkarsa okuyorum ve görüyorum ki, çocuğumun kendiliğinden seçtiği oyunlar ve oynadıkları önerilen şeyler. Oyunu bir kural içersine koymaya karşıyım.

Oyuna yaklaşım biçimimi en çok etkileyen ve içimi rahatlatan da daha önce notlarını paylaştığım Nilüfer Devecigil'in İnternet Anneleri aracılığı ile vermiş olduğu seminer oldu. Artık ne oynayalım diye hiç düşünmüyorum; oyunun patronu Aren, o ne oynamak isterse, bana hangi rolü biçerse ben sadece onu yapıyorum. 

Peki Aren ne oynamayı seviyor neler yapıyor. Geçen gün sosyal medyada eve gelir gelmez benimle oynamak istediği bir oyundan kareler paylaşmıştım; şimdi yine o karelerden bazılarını paylaşacağım. Bizim ev halimiz, oyunlarımız genellikle böyle.  Dibine kadar pisliğe bulanmadan oyunu bitirmiyoruz :) 

Bu konuda ne kadar rahat bir insan, anne olduğumu söylememe gerek yok sanırım. Başta annem olmak üzere bir çok insana göre, etrafı pisletme konusunda fazlasıyla tavizkarım; ama ben bu halimizden son derece memnunum. Aren'in eğlendiğini dahası tatmin olduğunu görmek benim için en keyifli şeylerden biri. Titiz bir insan değilim, evin alt sınırda temiz olması benim için yeterli, gerisi insanın ömründen yiyor bana kalırsa.... 

Bu ev içi versiyonun sokak halini de paylaşacağım; lakin elimde sookaktan pek fazla kare olamıyor; nedeni çok açık değil mi? Peşinden koşma, yerlere yatmai tırmanda, çamura bulanma derken telefon neredeydi onu bile hatırlamıyorum :)


Salı günü eve girer girmez; Aren beni elimden tuttuğu gibi mutfağa soktu; kiler dolabını açtı ve tarhanayı çıkarttırdı; çorbamı istiyor nedir derken, gitti şu yerde gördüğünüz tepisiyi aldı ve su doldurmamı istedi, aa kendi Tarhana pişirecek herhalde derken, yere oturdu tarhanayı suya döktü ve oynamaya başladı; sonra mercimek istedi, onu da verdim. İlginç bir yemek olacak derken, sertleşen tarhana ellerini rahatsız etti biraz daha su istedi; sanırsın ki yeni bir çiğköfte tarifi deniyor. Sonra biraz daha su ekle biraz daha mercimek biraz daha tarhana derkenn (İçimden gitti caanıım organik tarhana, mercimek demekten geri kalmadım elbette! Eve ucuzundan böyle şeyler alınmalı dedim, oyun için. Nimetle oyun olmaz da dedim ama bunlar hep iç sesimdi :))


Oyunda geldiğimiz son nokta buydu. O son kareye gelindiğinde bir 45 dk geçmişti; ve Aren bu oyuna doymuştu. Güray Aren'i yıkayıp paklarken, ben de mutfağı temizliyordum. Bana biçilen rol hep bu oluyor; temizle kızım işin ne!



Bu da dünen bir kare; mutfakta lavabonun içine oturmuş, suyu açtırıyor ki az önce yıkanmıştı, oyun oynayacakmış. Lavaboyu fırçalama, bezi ıslatıp tezgahı silme oyunu falan. Aren'i yegane rahatlatan şey su. Bir parça nefes almak istiyorsan, Aren'i eğlendirmek, rahatlatmak istiyorsan işin içinde mutlaka su olmalı. 



Bu karede dünden, lavabodaki faaliyet bittikten sonra odaya geldik ve legoları yıkamaya başladık. Günde kaç kez üst bas değiştirdiğimizi söylememe gerek yok sanırım :)



Hemen hemen hergün oynadığımız bir başka oyun ise, diş fırçalarını yıkama oyunu. Hepimizinkini yıkar, paklar ve yerine koyar. Oynarken diş fırçalarının kime ait olduğunu tekrarlamaya bayılır; kendi fırçası haricindekini ağzına götürüyormuş gibi yapıp tepki vermemize bayılır. Ağzının içine girmesine ramak kala ııhh ıhhhhh deyip hin hin gülmeyi de ihmal etmez. Evdeki büyük masraf kalemlerinden birinin diş fırçası almak olduğunu söylememe gerek var mı peki :)


 Ev içinde oynadığımız hergün tekrarlanan oyunlarımızdan bazısı böyle... 

Hayata oyun gözüyle bakarsak, hele bir de çocuğumuzun gözünden bakarsak eğlenmek garanti sanki ne dersiniz ;)




Hiç yorum yok: