9.01.2013

Anı Defteri




Hepimizin kah içinde dolaşmayı sevdiği kah sayfasını bile çevirmekten hazetmediği bir kenara tozlanmaya bıraktığı bir anı defteri var. Nerede mi bu anı defteri zihnimizin içersinde. Bu anı defterinin sayfaları bol resimli, tek satırlık cümlelerle dolu. Sayfalar dolmaya bebekliğimizle birlikte başlıyor. Hergün bir kare belki birden fazla kare koyuluyor bu deftere birgün geliyor bu defter kapatılıyor. Farkında bile değiliz çoğu zaman zihnimizin derinliklerinde böyle bir defter olduğunun. Ama her sayfası her günümüze ve hatta davranışlarımıza yansıyor.

Bazen sayfalarını açmayı sevmediğiz bu defterin veya farkında olmadığımız bu anı defterinin farkına bir psikolog koltuğunda  varıyoruz, sayfalarını tek tek açıyoruz. Karşımıza ne kareler çıkıyor. Eğer şanslıysak belki her gece uyumadan önce belki de her anımızda bu defterin sayfalarının içersinde dolaşıp yüzümüze kocaman bir gülümseme konduruyoruz. Ve günün sonunda; mutlu, hüzünlü, depresif, mutsuz vb gibi sıfalarla anılıyoruz hepimiz.

İnanıyorum ki, davranışlarımızın temelinde bu anı defterimiz var. Ben Aren'in anı defterini hep mutlu karelerle doldurmaya çalışıyorum. İşte bu yüzden de insanlar çokca kavgasını verdiğim sınır koymai sınır çizme konusunda çok mu çok bonkör davranıyorum. Nasıl mı?


Doğruyu yaptığımı iddia etmiyorum; ama ben yemek disiplini oluşturmuyorum. Her türlü yemeği yere atma, yüzüne sürme gibi özgürlükleri var. Bundan çok zevk alıyor gözüküyor. Hergün, her akşam benzer kareleri yaşıyoruz. Onun bu mutluluğuna biz de eşlik ediyoruz. Evet bir noktada yetişkin bakış açımız devreye giriyor veya üşengeç tarafımız. Her gece yerleri silmek, mama sandalyesini temizlemek ve benzeri zevkli ve kolay değil. Ama sırf üşengeçlikten onun bu eğlencesine bu mutluluğuna engel olmak istemiyorum. Kimbilir belki de en büyük hatayı yapıyorum. Belki yaşıtlarına göre çok daha geç düzenli yemek yeme sistemine geçecek. Düzenli ile ifade etmek istediğim, ellerini işin işine karıştırmadan yemek yemek. Kimbilir belki de ileride ona pis çocuk diyecekler. Ama bence o zihninin ve kalbinin bir yerinde çocukken bir kase yoğurdu yüzüne sürerken ne denli mutlu olduğunu hatırlayacak. Anı defterinde yemek ilgili komik görüntüler yer alacak ve bu görüntülerde ona eşlik eden anne ve babası.



Mutfakta herşeye karışıyor. Bir keki yapmak 1 saatimizi alabiliyor, her yer un her yer yumurta akı olabiliyor. Ama hiçbirşeyi onun bunu yaparken ki başarıyorum, kendimle gurur duyuyorum görüntüsüne değiştirmem. Pişmesini görmek ve beklemek için fırının karşısında duruşu, fırının alarmı ötünce ellerini çırparak mutfağa koşuşu ve çıktığında sıcak sıcak dememize, kendisinin uff ufff diyerek ama bir yandan da ellemek, yemek için heyecanlanmasına değişmem.


Suyla oynamaya bayılıyor. Çeşmenin yanına oturttur ve eline birşeyleri yıkasın normalde 5-10 dk fazla ilgi göstermezken, konsantre olmazken hiçbirşeye yaklaşık yarımsaatimizi bazen 45dk böyle geçirebiliyoruz. Evet üstü başı daha 5 dk önce değiştirilmişken sırılsıklam oluyor evet o salatalar çöpe veya  benim mideme inebiliyor. Çünkü bir yandan bana yedirmeye çalışıyor o pis salataları pis de olsa tadı korkunçta olsa yedirmeye çalıştığı şeylerin zevkle yiyorum. Çünkü zihninde, anı defterinde mutlu bir kare yer almasını istiyorum. Elbette o bunları yaparken, buraya yazdığım kadar naif, buraya yazdığım kadar mutluluk perisi olamıyorum. Yetişkin halim hep devrede ama yine de sınırlar koymuyorum. Sıkılıp suyla oynamaya doyana kadar yanında duruyorum. Elbette ardından üstünü üçyüzaltmışbeşinci kez değiştirirken ofluyorum pufluyorum. Ama bunları çoğu zaman ona çaktırmayaya çalışıyorum.


Dün hasta olduğu halde kar yemesine izin verdim. Kar'la ilk tanışmasında gönlünce hareket etmesine engel olmak istemedim. Kar'ı elbette ağzına götürecekti. Kar yenmez demek bana çok saçma bir cümle gibi geldi. Sahi neden yenmesin ki elbette oral dönemindeki bir çocuk karı ağzına götürmeyecekti de ne yapacaktı. Karın eriyip suya dönüşmesi çok ilginç geldi ona. Dün belki de ilk kez bir deneye şahit oldu; karın suya dönüşmesi. Kimbilir belki ileride bilim ile ilgilenmek isterse zihnindeki anı defterinde bu sayfa gelir gözünün önüne, gülümseyerek hatırlar ilk deneyini. Hem kaçımız karın dilde bıraktığı hissi hatırlıyoruz ki? Kaçımız bu yaşımızda karı agzımıza götürüp, deneyimledik.


Evi süpürmekten ne zevk aldığını bilmiyorum. Ama çok zevk aldığı bir gerçek; dolayısıyla süpürgenin sapının onun boyuna indirdik ve evi süpürmesine izin veriyorum. İzin vermemen için bir gerekçe göremedim, bulamadım tabii ki yetişkin bakış açımı bir kenara bıraktığımda. Yoksa saatler süren ufacık salonun süpürülmesi ve vuuuu sesiyle yaşamak çok hoş değil. Ama işte yetişkin bakıç açım ve yetişkin iç sesimle ona  ve isteklerine engel olmak istemiyorum.

Belli sınırları koymadığım veya sınır koymak konusunda esnek olduğum için eleştiriliyorum. Bilmem belki de onlar haklı. Biliyorum ki çocuğuna en büyük zararı en büyük faydası dokunmak isterken anneler&babalar ve yakınları yaparlar. Ben sadece onun anı deftlerini mutlu karelerle doldurmak istiyorum. Sınır koyabildiğim ve o sınırın arkasında durduğum tek konu güvenlik ve kendine zarar verme diyebilirim ki bunların içersinde arada esnek davrandıklarım olabiliyor. Mesela ağlasa da katılsada bıçak ve ucu açık tellere dokunmasına izin vermiyorum. Ona sımsıkı sarılıp kendine zarar vermene izin veremem, seni çok seviyorum, o bıçak çok tehlikeli diyorum. Ve fakat araba koltuğunda katıldığında koltuktan kaldırıp kucağıma alabiliyorum; yarada sığınarak beni vicdan azabına gömmekten azad etmesi için yalvararak.


Beraber sallandığımız salıncak fotoğrafının anı defterinde yer almasını; üzgün, keyifsiz bir anında bu kareyi hatırlayıp bir parça mutlu olmasını istiyorum. Anne olarak her ne yapıyorsam tıpkı her anne gibi çocuğumun mutlu olmasına vesile olması için yapıyorum. Benim anı defterimde öyle fotoğraflar var ki bazıları sığındıklarım bazıları da yırtıp attıklarım lakin attıklarım bile silinmiyor zihnimden.

Özetle, sınırları çizerken yetişkin bakış açımı, "çocuklar sınırları sever" söylemini, okuduğum, öğrendiğim tüm bilgileri bir kenara koyuyorum. Aren'in gözünden görmeye çalışıyor ve kendime hep şu soruyu soruyorum. Buna izin vermemem için ne gibi bir sebebim var. Sebeb yetişkinlerin dünyasına aitse o sınırı çizmiyorum


2 yorum:

derya k dedi ki...

nasılda benzer kaygılar içindeyiz, bende bugün bir mektup yazdım kızıma, 1 haftası geçen 1 yaşına... dedimki senin için dua etmek yoruyor en çok beni, oysa hiç bıkmadan yorulmadan günlerce yapabilecekken bunu... eksik dilek dilemekten korkuyorum, yanlış bir şey istemekten, benim için dünyanın en iyi şeyini istediğimi sandığım şeyin seni mutsuz edebilecek bişey çıkmasından!!! zor dostum zor :) anlıyorum seni ya bir yeteneğini atlıyorsan, ya bir yeteneğini köreltirsen göremezsen bu saçma sapan kurallar yüzünden... o mutfak halısına hiç bişey olmıycak halbuki, ne uzuycak ne kısalıcak, tertemiz ve yepyeni kalsada sıkıldığımız ve artık sevmediğimiz için belki çöp olacak. ama sen kek yapmasına engel olmayarak dünyanın en başarılı aşçısının annesi olacaksın belki kimbilir;)
Derya KURT

Tuten dedi ki...

Derya ne de doğru yazmışsın dua ederken bile tereddüt ediyoruz öyle değil mi? Bu arada mutfakta halı kullanmıyorum keşke kullansaydım da atsaydım :)) Yerleri süpürmek silmek zor yahu :)