Dün HT Hayat'in düzenlediği Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın sunduğu Antibiotiksiz Çocuk Büyütmek seminerine gittim. Her zamanki gibi oldukça faydalı ve iyi bir seminerdi; hem HT Hayat'a hem de Ahmet Hoca'ya teşekkürlerimle.....
"Hastalıkları tedavi etmek zordur, masraflıdır ve uzundur. Önlem almak en doğrusu"
Yukarıdaki tabloyu seminer sırasında kendim için hazırladım. Prof. Dr. Ahmet Aydın tüm hastalıkların beslenme şeklimizle alakalı olduğunu söylüyor; söylemekle kalmıyor bunu kanıtlıyorda. İstatistik bilgilere dayanarak son yıllardaki hasta ve hastalık artışlarını gösteriyor ve aynı şekilde son yıllarda değişen beslenme alışkanlıklarını ve gıda sektöründeki değişiklikleri.
"Her hastalığın altında unlu şekerli gıdalar vardır"
Ahmet hoca, yağlı yemek ile vücutta yağ olmayacağını (burada bahsettiği yağ elbette yukarıdaki listede bahsettiğim tereyağ ve zeytinyağı ve kuyruk yağı) vücutta yağ yapan şekerdir diyor. Ardından da hemen tüm beslenme uzmanlarının ve diyetisyenlerin kendisine gıcık olduğunu söylüyor; ee nasıl olmasınlar değil mi? Haydi bakalım bu öğlen salatalarınıza gönlünüzce zeytinyağı koyun.
"Bütün hastalıklar bağırsakta başlar"
"Bağırsaklar vücudun ikinci beynidir"
Hipokratın söylemiş olduğu bu sözü Prof. Ahmet Aydın tamamen destekliyor. Peki bağırsakları korumak için ne yapmak gerekiyor. Öncelikle; vajinal doğum ile dünyaya gelmek sizi 1-0 önde başlatıyor tabii eğer anneninz veya siz çocuğunuz için hamilelik döneminde sağlıklı ve iyi beslendiyseniz. Sezeryanla doğum yapmış iseniz bir gazlı bezi vajinanıza dayadıktan sonra bebeğinizin ağzına koyuyorsunuz; nasıl yani, ay ne demek o diyebilirsiniz; buna şaşıranlara Ahmet Hoca; neden şaşırdınız çocuk nerden çıkıyorki dedi, eh pek de doğru dedi.
Bağırsakları korumak için probiyotik beslenmek gerekiyor; kefir, peynir ve benzerlerini tüketmek. Eczaneden alınan probiyotik tozu yoğurta katıp daha sonra yoğurt mayalarken bunu kullanabilirsiniz.
Ahmet hoca geleneksel hatta taş devri beslenme tipini doğru buluyor ve böyle beslenmenin insanları hastalıktan koruduğunu ve ömrünü sağlıklı bir biçimde sürdürmesiye vesile olduğunu söylüyor. Geleneksel beslenme deyince aklınıza ne geliyor? Şöyle bir düşününce modern tıp'ın yasakladığı herşey geliyor benim aklıma Mesela; tereyağ tüketimi, mesela yumurta tüketimi, mesela sakatat tüketimi gibi. Ve buna pişirme yöntemleri de dahil. Aslında Ahmet hoca annenden anneannenden ne gördüysen aynen onu yap diyor.
Sakatat yemenin, karaciğer mesela; zararı değil yararı olacağını bildiriyor. Yumurta yemenin gayet sağlıklı olduğunu; kolestrol'un bir sakıncası olmadığını, kadınlık ve erkeklik hormonlarının kolestrol ile arttığı anlatıyor.
Burada devreye yiyeceklerimizi nasıl seçeceğimiz giriyor; yumurtada hangi yumurta gibi. Bildiğiniz, güvendiğiniz, üreticisini tanıdığınız, tavuğunu gördüğünüz birinin yumurtası. Bu noktada benim de canı gönülden inandığım bir noktaya değiniyor; arz-talep meselesi. Siz talep ederseniz bu tip üreticiler çoğalacaktır diyor, talep edin lütfen siz de talep edin.
Gereksiz ilaç kullanıma karşı olan antibiotik kullanımı ise neredeyse sıfıra indiren bir Prof. Dr. neden Omega 3 ve D vitamininin kullanılmasını önerir; çünkü bu iki vitamin insanın vücudunun kendisinin üretebileceği ve geleneksel beslenmenin çok uzağında beslenen insanların beslenme şekiyle üretemeyecekleri ve hayati önem taşıyan vitaminler de o yüzden. Merak ediyorsanız; kendisine de Omega 3 ve D vitamini kullanıyor.
Omega 3'ün faydaları ve yararları yazmakla bitmez, aynı şekilde D vitamininde. Hem zihinsel hem bedensel sağlığınızın en üst seviyede olmasını istiyorsanız; kronik ağrılarınız var ise, kafanızı toparlamakta güçlük çekiyorsanız mutlaka Omega 3 kullanmalısınız; yoo ben daha gencim mi diyorsanız, bebeklerin de kullandığını ve kullanması gerektiğini hatırlatmak isterim size.
Bir de size kötü bir haberim var; ben çok ceviz yerim, dışarıdan takviye almama gerek yok diyorsanız; Ahmet hoca yanıldığınızı söylüyor. Siz cevin yiyin yine ben size yemeyin demiyorum ama zevk için yiyin :)
Omega takviyesi alırken dikkat etmeniz gereken nokta içindeki Epha ve Dha oranı; sizi hiç yormayayım çocuk için Carlson marka deneyebilirsiniz kendiniz için de Solgar. Ocean Mullers markaları hakkında da olumsuz bir bilgi vermedi Ahmet hoca.
Peki hani nerede antiboitiksiz çocuk yetiştirmek hakkında bilgiler derseniz; hepsi yukarıda. Geleneksel beslenme sisteminden şaşmayan, gerekli takviyeyi alan insanlar ister yetişkin ister çocuk olsun antibiotik almasına gerek kalmaz diyor özetle Prof. Dr. Ahmet Aydın.
Değerli hocamız antibiotik asla kullanılmaz demiyor; menejit, bazı boğaz iltihapları (her Beta değil) ve zatürede kullanmanın gerekli olduğunu belirtiyor. Ama orta kulak iltihabı, grip, öksürme gibi hemen antibotik yazılan hastalıklarda kullanmanın yararından çok bağırsak florasını bozarak zararının olacağını da belirtiyor.
Günümüzde ve yaşayış biçimimizde geleneksel beslenme düzenini sürdürmek mümkün mü? Kolay değil ama mümkün en azından evinizde mümkün ve bence zararın neresinden dönülse kar; hatırlamamız gerek herkes kendi evinin önünü süpürse her yer tertemiz olur; evinizde başladığınız geleneksel beslenme düzeni, talepler ve istekler doğrultusunda tüm ülkeye yayılabilir.
Bu arada eminim Ahmet hocanın eşi harika kek ve börek yapıyordur; Ahmet hoca da yiyordur. Bayram ziyaretlerinde bitterinden de olsa ağzına bir çikolata atıveriyordur. Ama kendinin de söylediği üzere yoğurdu evde yapıyorlar ve mısır özü yağı kullanmıyorlar.
Diyeceğim o ki; sağlıklı beslenmenin bir ucundan tutun, diğer uçlar tuttuğunuz ucu takip edecektir elbette.
Sadece virusler değil sağlıkta insandan insana bulaşır öyle değil mi?
Sağlıcakla kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder