16.01.2014

Gerçekten İstersek Olur mu?- Bir Başarı Öyküsü




Şule; tanıdığım en olduğu gibi, en temiz insanlardan biri. Ve fakat aynı zamanda; en olumsuz düşünen, en olumsuz konuşan, kendiyle barışık olmayan biriydi. Biriydi diyorum; çünkü bunu değiştirdi. O değişmek istedi, o inandı ve başardı. Bana da onun hikayesini yazmak kaldı.

Şans ve başarı hazır olana ve saf niyet arzusu ile isteyenlere gelir!

Şimdi biraz  Şule 'yi dinleyelim ne dersiniz....


Olumsuz Şule; evet bu Şule sadece kendine olumsuz davranıyordu çok enteresan öyle değil mi veya çok tanıdık; dışardan herkese yetecek enerjisi olup kendine bir türlü o olumlu pozitif enerjiyi gösteremiyordu, istediği halde yapamıyordu; yıllar yılı bu böyle oldu; mutlu anlarda bile hemen ardından olumsuzluk arayıp sadece kendimi mutsuz ederdim. Bir süre sonra artık bunun hayatımı etkilediğini fark ettim.


Şule olumsuz düşündükçe, kafasında kurdukça her sabaha bir olumsuzlukla kalkıyordu; ve ilk işi yine yeniden bir olumsuzlukla karşılaştığını bana anlatmak oluyordu; aslında kendisi farkında olmasa bile bana bak işte olmuyor görüyor musun mesajını vermek istiyordu; ben de her seferinde ona hiç şaşırmadım Şule diyordum; şaşırmıyordum çünkü herkesin kendini güvende ve rahat hissettiği "comfort zone" dediğimiz bir alanı vardır; eğer olumsuz düşünceyi alışkanlık haline getirdiyseniz beyniniz de bunu terketmek istemez. İşte Şule'nin de yaşadığı buydu ve bundan kurtulmak zor ama mümkündür. 

Ben olumsuz düşündüğümde insanlarda beni öyle görüyorlardı ve bunu bana söylediklerinde de al sana bende yine bir mutsuzluk; örnek vermek  gerekirse: Çocuğumu hiç tanımayan birine anlatırken çok yaramaz dediğimde, kişi çocuğumu hep o şekilde algılayıp ona göre davranıyordu. Ben İpeği bu şekilde hatırlanmasını istememiştim. Benim olumsuzluğumun çocuğuma geçmesini hiç istemiyordum.


Şuleyi tanıdım tanıyalı kendi hariç herkesi dinleyen bir insandı. Biri, çok hareketli bu çocuk  bir sorunu olmasın dediğinde, Şule hıçkırıklara boğulabiliyor ve bana sence olabilir mi diyordu. Öncelikle Şule'ye bunun nasıl üzerinden geleceği üzerine konuştuk ve zamanla Şule; başkalarının söylediklerini dinledi ama hayatını yönetmesine izin vermemeye başladı. 



"Ben değişmek istediğimi tam da burda anladım ben ne kadar olumlu olursam hayatım, etrafımdakiler, en önemlisi çocuğum o şekilde etkilenip mutlu olacaktı"


Şule değişmek istedi; işte bu çok önemli. Ve bunu ancak kendinin yapabileceğini anladı; yani artık farkındaydı! Bunu istediği anda evren artık onun için çalışmaya başlamıştı




İlk önce ben mutlu olmalıydım.Tek merak ettiğim de başkasına bu kadar olumlu olurken kendime niye hiç olamıyordum. Sürekli kafamda bişiler yapmalıyım ama ne diye dolanıyordum.

İpeğin annesi olmaktan çok mutluyum ama kendim için de birşeyler yapmak istiyordum; ve benim en iyi bildiğim şey Pilates, yaklaşık 5 senedir pilates yapıyorum, beni yakından tanıyanlar Pilates yapmanın beni nasıl mutlu ettiğini bilirler. Pilates'e verdiğim emek kendini göstermeye başladıkça, daha da mutlu oluyordum.


Kendisine karşı neden olumlu olmadığı konusunda Şule'ye biraz ayna tutmak gerekiyordu; ve Şule inanılmaz güzel bir kadın ve insan olduğu halde aynalara bakmayı sevmeyen biriydi. Önce ayna çalışması yaptık onunla. Hergün aynaya bakacak, yanağından bir makas alıp kendini sevdiğini söyleyecekti; başlarda zorlansa da sonradan çok keyif almaya ve kendini çok iyi hissetmeye başladı Şule.


Şule'den kendiyle ilgili olumlu özellikleri yazmasını ve benimle paylaşmasını istedim; inanır mısınız 2 gün aldı kendine dair iyi özellikleri sıralamak, oysa ben Şule'ye dair 10-15 iyi özelliği hiç düşünmeden yazabiliyordum. Zorlamayla 3-5 sevdiği özelliği sıralayabildi Şule ve bunları tekrarlamaya, okumaya ve farketmeye başladı. Kendini seven bir insan haline dönüşüyordu. 





İçimden ben de bir gün birşeyler yapabilirim diye geçiriyor ama bunu yaparken bile içimden: "Sus Şule sen hiçbir şeyi beceremezsin" diyordum. Bir gün biriyle pilates hakkında  bir arkadaşımla konuşurken; "Seninle çok yapmak isterim" dedi  ve ben kalakaldım ama bir yandan da çok hoşuma gitti. Bir kursa gitmemi tavsiye etti bana ve benim için kurs arayışına girdi. 


Size evrenin Şule için çalışmaya başladığını söylemiştim ;)


Ve ben kursa kayıt oldum; eşimle birlikte bankaya ödeme yapmaya giderken, vazgeçelim gidemeyeceğim dedim. Eşim  bunun saçma bir fikir olduğunu söyledi ve parayı yatırdık. Çok mutlu olmam gerekiyordu öyle değil mi? Onun yerine ben de endişe ve korku başladı. 


Endişe ve korku insanın en büyük zehiridir ve Şule'nin zihni bu zehire o kadar alışık ki, tekrardan sahneye çıkması ve başrol oynaması oldukça normal. Endişe ve korkuyu defetmenin üstesinden gelmenin kolay olduğunu söyleyemeyiz; ama bir kere defedildi mi kolay kolay geri gelmez. 


Ve Kasım ayında yaşadığım şehir olan Adapazarında plananan eğitim iptal olmuştu; ve ben elbette işte benim başıma ancak bu gelir diye söylenmeye başlamıştım. 

Şule endişe ederek ve korkusunu içine büyüterek bu sonuca vardı o istedi evren onayladı; kurs iptal oldu.


Kurs ile görüştüğümde bir daha Adapazarında eğitim planlamadıklarını ama İstanbul'daki eğitime katılabileceğimi bildirdiler. İşte bu benim için çok daha büyük bir endişe kaynağı ve korkuydu; nasıl giderdim İstanbul'a, hiç yanlız bir yere gitmemiştim ki, bulamazdım, yapamazdım edemezdim. 


Bu aşamada Şule'ye hemen Zero Limit kitabını almasını önerdim, hem de hemen. O da hemen gitti, aldı ve okumaya başladı. Ve elbette bir yandan konuşuyor ve Şule'nin tüm kemiklemiş inançlarını yıkmaya çalışıyordum; çok yoruldum çok :)


O günlerde Tüten bana inanılmaz destek oldu; daima bana inandığını ve güvediğini söyledi. Aynı zamanda eşim de öyle, sürekli destekliyor ve Tüten gibi motive ediyordu. Ben eşimin beni götürmesini ve beklemesini istiyordum; eşim bunu asla kabul etmedi aynı zamanda Tüten de bunun asla olamayacağını; pilates eğitmenliğinden daha önemlisinin benim tek başıma birşeyler başararak, kendime güvenmeyi ve inanmayı öğrenmem olduğunu hatırlattı bana. Hedefimi ve amacımı bana sürekli hatırlattı; benim ilk amacım pilates eğitmeni olmak değil, kendim için birşey yapmaktı. 

Zero Limit kitabıyla birlikte 4 anahtar kelimem olmuştu; Seni seviyorum, Lütfen beni affet, Özür dilerim ve teşekkür ederim. Bu kelimeleri önce duygusuz ve gülerek tekrarlasam da daha sonra isteyerek ve hatta ihtiyaç duyarak söylemeye başladım; çünkü bana kendimi çok iyi hissettiriyordu. Bu kitabı aynı dönemde işinde sıkıntılar yaşayan bir arkadaşıma tavsiye ettim; kitabı okuyamaya başlamasıyla birlikte onun da hayatında çok güzel değişimler başladı. 



Ve eğitim zamanı geldi çattı; elbette çok heyecanlıydım, içimden sürekli 4 anahtar kelimemi tekrarlıyordum; otobüse binmiş tek başıma İstanbul'a gidiyordum. Ve vardım evet başardım ben Adapazarından-İstanbul'a tek başıma gittim; eğitime katıldım, yüzüm kızarmadım insanlara merhaba dedim ve arkadaş edindim. Tüten'in o günlerde bana söylediği gibi; ben aslında başarmıştım hem de çok önemli birşeyi başarmıştım. 





Tüm bu süreçte Şule'ye hep asıl olanın Pilates eğitmenliği sertifikası alıp almamak değil asıl önemli olanın süreç ve kendi içinde çıktığı yolculuk olduğunu anlatmaya çalıştım. O ilk gün o eğitime yanlız gidip, insanların içersinde kendiyle barışık bir insan olarak yer almak Şule için büyük bir başarıydı. 



1 hafta süren eğitimler sırasında ne zaman başım sıkışsa kilit kelimeleimi tekrarladım ve kendime olan inancımı tazeledim; olumlu düşünmeye ve iyiye odaklanmaya and içmiştim ve bunu sürekli kendime hatırlatıyordum. Eğitimler oldukça zordu; anatomi öğreniyordunuz hem de latince. Elbette moralimin bozulduğu ve başaramayacağımı düşündüğüm zamanlar oluyordu; böyle zamanlarda hemen kendimi rahatlama yoluna gidiyor ve her zamanki gibi Tüten'e yazıyordum. 

 
Kursun sonunda sınava girdik; başaracağımdan emin değildim, zorlu bir sınavdı ama şunu biliyordum ki bu sınavın sonucu her ne olursa olsun ben büyük bir şey başarmıştım; herşeyden önemlisi düşünce sistemimi değiştirmiştim, kendime güveniyor ve kendimi seviyordum ve hepsinden öte kendim için birşey yapmıştım ben zaten başarmıştım! Sınavı geçip pilates eğitmeni olmaya hak kazanırsam da bu başarımın bir parçası olacaktı; ben bir yapbozun en önemli parçalarını biraraya getirmiştim zaten. 

Ve şimdi Şule Dediş ismimin önünde bir de parıl parıl Pilates Eğitmeni ünvanım var; benim artık bir stüdyom var; şnsanlara pilates öğreteceğim ve bir yandan öğrenmeye devam edeceğim! 

Ben istedim, ben inandım ve ben değiştim! Bunu isterseniz siz de başarabilirsiniz!




Şule'nin bu hikayesinin bir başarı hikayesi olduğuna inanıyorum; saf niyet arzusuyla istemenin, inanmanın ve değişime kendini adamanın sonucunun kesinlikle olumlu olduğunu gösteren çok güzel bir hikaye! 








Hiç yorum yok: