22.07.2013

Ha Pollyanna Ha Tüten

Neeeee! Çocukla tatil mi beni bu işe karıştırma rica ederimmm :)

Çocukla tatil deyince Pollyanna bile şaşırdı ama yok öyle şaşırmak kuzum sen Pollyanna'sın, olumlu tarafından bakacaksın, bardağı dolu göreceksin. 

Bu hafta bittiğinde resmi olarak tatile giriyorum; önümüzdeki Cuma'da tatile çıkıyoruz. Nedense tatilin çok iyi geçeceğine inanıyorum nasıl bir Pollyanna kaçtı ise içime eğleneceğiz, yorulayacağız ama elbette dinleneceğiz de diyorum. Nedense geçen seneki tatilimizi düşününce bile olsun o geçen seneydi dün dündür cancağızım diyorum kendime :). Geçen sene'ye dair bir yazı okudunuz mu, ağzımdan bir cümle duydunuz mu, yok, neden? Çünkü öyle bir kabustuki hatırlanmak bile istenmeyen cinsten. Ma-aile 12 kişi Midilli'ye gittik; daha İstanbuldan yola çıkışımız olaylıydı. O da bir bayram tatiliydi 4 saatte Bursa'ya varıp oradan Kayınvaldemleri alıp Ayvalığa oradan da Midilliye geçeceğimizi planlamıştık. Lakin Bursaya 9-10 saatte vardık ve 1 günü kaybettik. 

Sonra hadi morallari bozmayalım dedik; Arenin arabada durmayacağını biliyorduk zaten ona katlandık. Ayvalığa vardığımızda Güray ve ben çoktan 1 hafta geçirmiş kadar yorgunduk. Neyse bindik deniz zımbırtısına vardık akşam üzeri Midilli'ye. Ailenin bir kısmının Schengen vizesi vardı, uzunnnn bir kuyruktan sonra içeri geçtiler. Hesapta onlar Midilli'ye ayak bastıktan sonra araç kiralama işleriyle ilgileneceklerdi. 

Bizde vize için daha önceden ödeme yapmıştık ve kapıda vize alacağımızı sanıyorduk. Aaa o da nesi vapur biletlerimizi alan acenta vize falan almamış, biz Yunan polisinin yalancısıyız. Bu arada uzuunnn kuyruk hiç bitmedi; bebekli ve ağlamaklı anneyi görünce bize öncelik sağladılar. Aren slingte kah uyuyor kah ağlıyor. 
İçeride bekliyoruz; vizeniz yok ama bakalım napabiliriz diyorlar. Bize para falan gelmedi evrakta diyorlar. Fotoğraflara bakıp bu size hiç benzemiyor diyorlar; ben de haklısın doğum bir kadını çok değiştiriyor diyorum. Bayılıyoruz tekrardan 200-300 Euro'yu vizeyi zar zor alıyoruz ve dışarı çıkıyoruz. Adaya vardığımızda tepemizde güneş parlıyordu, otele varıp kendimizi denize & havuza atarız diyorduk. Polis kontrolünden çıktığımızda ay gözyüzünde parlıyordu bu sefer. 

Hımmm ada'da her yer kapanmış açık olan Rent a Car'larda da araba kalmamış. Otobüs'e bineriz olmadı Metro'ya olmadı çevir şurdan 2 taksi diyemiyoruz çünkü adadayız. Otelimiz Midilli adasının en uç noktasında, kocam saolsun adanın en güzel köşesindeki oteli seçmiş ama ulaşımımızı nedense hiç düşünmemiş; ee o da haklı 12 kişinin tatil programını yapıyor tek başına, onu da başkası düşünceydi di mi ama :) 

Neyse oteli arıyoruz valla geldik ama durum böyle böyle gel bizi al diyoruz. Ben size hemen araba gönderiyorum diyor; hemen=1 saat, olmuş geceyarısı, Yunan halkı gecelere akıyor biz de limanda bavul üzerinde oturuyoruz. Sadece Aren değil 2 çocuk daha var yanımızda. Aracımız geliyor; hımm tamam cehennem yolu böyle birşey olmalı prova yapıyoruz diyoruz. Kapkaranlık virajlı bir yol 100-120 km hızla giden bir otobüs. Otelimize vardığımızda gözümüz hiçbir şey görmüyor. Yat şurda taşta deseler, tamam oldu diyeceğiz. 

Onca şeyden sonra otele vardığımızda elbette orası cenetten bir köşe bizim için ki gerçekten ertesi sabah iyi bir otel seçtiğimizi daha iyi anlıyoruz. Tatil başladı mı bundan sonra, buraya kadar mıydı kötü kader? Yooo dostum olur mu, macera daha yeni başlıyor. Biz çocukla tatile kalabalık çıkalım, elbette bizden başka bakacak birileri olur, karı-koca ada gecelerine akarız, denize gireriz falan diye düşünürken, kader de bize ordan kıskıs gülüp eğleniyormuş meğer. Aren 9 aylıktı. Ve inanır mısınız 1 hafta boyunca mememde yaşadı. Ailemin yanında bile emzirmemden hoşlanmayan kocam 2. günün sonunda tüm ada halkının memelerimi görmesine itiraz etmez oldu. Bildiğin Afrikalılar gibiydim, kilo olarak da benzesem iyi de, işte ben onların çok yemiş haliydim. Yürürken bile mememdeydi Aren. Denize girdiğimde bile mememdeydi; abarttığımı düşünüyorsan, günahıma giriyorsun ramazan ramazan :) 

Velhasıl daha fazla geçen seneki tatilden bahsetmeyeyim; lakin dönerken çocukla tatil mi bir daha mı aslaaaaaa diyordum. Arabayla bir yere gitmek mii? Aslaaaa diyordum.  Tek avuntum işe dönecek olmamdı; mesaiye'de kalırım sabah 6:00'da çalışmaya başlarım ne isterseniz yaparım, yeterki beni bu tatilden kurtarın ruh halindeydim. 

Lakin insanoğlu işte unutuyor; ders alıyor mu hiç yaşadıklarından. Bu sene bir sevinç, bir heyecan ben de. Tatile gidip gelmiş, yorulmuş bezmişleri dinledikçe; tıpkı hamileyken olsun canım benim çocuğum öyle olmaz modundaydım şimdi de. Bu sefer kader değil ben kendime gülüyorum ama elimde değil, yok yok biz çok keyifli vakit geçireceğiz diyorum, Aren deniz kenarında oturacak biz şezlogumuzda Mohito'muzu yudumlarken (bu arada alkol içmem,görün nasıl sadece hayal olduğunu) o kumsalda oynayacak kendi başına veya yeni tanıştığı arkadaşlarıyla, biz de ona el sallayacağız, arada yanımıza gelecek, iki öpüşüp koklaşıp hop oyuna devam. Öyle uyumlu olacak ki çocuğum; yemek yerken, oturacak, ne dersek yapacak falan..... Yaaa gülmeyin ama lütfen, neden olmasın ki :)

Oldu canım tamam canım öpüyoruz seni, iyi tatiller diliyoruz sana diyorsunuz di mi? Bu tatilin dönüşü var, geçen seneki gibi tatil yazısı yazmayı atlama, o yazıyı da merakla bekliyoruz, okuyacağız diyorsunuz değil mi :) Çok hainsiniz çokkk.  Ne var yani içimdeki Pollyanna'yı da mı öldüreyim :)









Hiç yorum yok: