3.07.2013

Bana Yardım Et Anne!



Ne yaparsam, nasıl davranırsam davranayım olmuyor mu diyorsunuz. Yumuşak ses tonu, pozitif disiplin ve daha nicesi... Ama yok yok yok çocuğunuz yine de gözünüzün içine baka baka yapmasını istemediğiniz şeyi mi yapıyor? Mesela sofraya yemek yemek için oturduğunuzda yemekleri yere atmak, ayakkabılarıyla koltuğun üzerine çıkmak gibi. 

Onu hiçbir zaman dayak veya fiziksel şiddet ile cezalandırmadınız ama içinizden bunu yapmak geldi. Evet, sesiniz elbetteki yükseldi belki de işe yaramayacağını bildiğiniz halde ona ufak tefek cezalar verdiniz; tamam o zaman bugün sana yemek yok diyerek tabağını kaldırmak gibi. Veya "time-out" methodunu kullanıp onu yanlız kalması için odasına gönderdiniz vb vb vb..... 

Kendinizi çok yanlız ve çözümsüz hissediyorsunuz ve belki biraz da utanıyorsunuz; çünkü çocuğunuz ne yaparsanız yapın kafasının dikine gidiyor ve sizi dinlemiyor!!!!

İşte yukarıda yazanlarda biraz kendinizi biraz da çocuğunuzu bulduysanız veya ne birazı bu aynı biz diyorsanız, o zaman azimli ve çok hassas çocukların dünyasına siz de hoşgeldiniz!


Azimli ve sizinle işbirliği yapmayan bir çocuğunuzun olması oldukça rahasız edici bir durum aslında. Ve bir çok kitap ceza yöntemi üzerine kurulu. 

Örneğin; çocuğunuza yemekleri yere atmamasını söylüyorsunuz, o ise gözününzün içine baka baka söylediğinizi takmamacasına yerlere atıyor. Siz kızdığınızda deliriyor ve size vurmaya başlıyor, siz daha da beter şeyler olmasını engellemek adına hemen odana gidiyorsun diyorsunuz. İşte o anda bir güç savaşı başlıyor. Bazen siz kazanmış gibi gözükürsünüz bu güç savaşlarını, ama aslında her zaman savaşı kaybeden ebevenylerdir. 
Eğer bu durum sürekli tekrarlıyorsa, yani cezalandırmalar, "odana git" söylemleri çocuk zaman içinde kendinin "kötü" olduğunu düşünmeye başlıyor. Kendilerini kontrol edemediklerinin farkındalar aslında; ve en acısı da duygularını kontrol edebilmek, kendilerini regüle edebilmek adına ihtiyaç duydukları yardımı hiçbir zaman göremiyor olmaları. Hani bir söz vardır ya onlara en kızdığımız zamanlar aslında sevgimize en çok ihtiyaçları olduğu zaman diye aslında durum tam da böyle. Belki de kızmadan önce derin bir nefes alıp kendimizi telkin etmeliyiz: Tamam şuan çok sinirliyim, kızgınım ve öfkeliyim ama şuan onun da en çok ihtiyacı olan şey sevilmek! 

Tüm bunlar yaşanırken çocuğunuz gülüyor olabilir ama içinde gerçekten yara almış yanlız bir çocuk vardır. Ve hissettiği bu duygular onun bu uygunsuz davranışları sürdürmesine sebeb olur. Bu çocuklar birer yetişkin olduklarında depresyona,yanlış ilişkilere ve bağımlılığa daha yatkın olurlar. (şimdi bunu okuyup eyvah demeyin olur mu? 1-2-3-5 kez yaşanılan durumlardan değil sürekli yaşanılan durumlardan bahsediliyor)
Duygularını kontrol etmek konusunda çocukken yardım göremeyenler yetişkin olduklarında bu duygularıyla başa çıkabilmek için yemeğe, alışverişe, televizyona veya bilgisayar oyunlarına çok düşkün olabilirler. İçlerinde en çok hissettikleri duygu, yeterince iyi olmadıklarıdır. 
Bu tipteki çocuklar azimli oldukları kadar duygusal anlamda oldukça hassas çocuklardır. Tüm duygularını en yüksek mertebede yaşarlar ve bu nedenle de kurallara uymaları çok kolay değildir. Ve ebevenylerinden de tek beklentiler bu duygularını kontrol etmeleri konusunda yardımcı olmalarıdır; eğer ihtiyaç duydukları yardımı göremezlerse istenilen şekilde asla davranmazlar. Evladınız dikenli bir gülde olabilir, sadece ışık gördüğünde açan bir çiçekte. Ebevenyler olarak bizlerin görevi onlara açabilecekleri uygun koşulları sağlamaktır. 
Hassas çocukların hissettikleri tüm duygular büyük olur ve bu nedenle verdikleri tepkiler de bir o kadar büyüktür. Bu nedenle de duygularını dışa vurma biçimleri sert olur; çünkü bu duygularla nasıl başa çıkacaklarını bilemezler. İşte bu bilinmezlikte gözünüzün içine baka baka yapmaması gereken şeyi yapmasına sebeb olur. O anda söylemek, anlatmak istediği tek şey yardım ricasıdır aslında.
Hissedilen duygular arasında öne çıkanlar; korku, acı, utanma, üzüntü, suçluluk ve  hayal kırıklığıdır. Bu duyguları hissetmelerinin doğal olduğunu ve nasıl başa çıkacaklarını öğretmekte biz ebeveynlerin görevidir. Bu duygularını farkedemeyen ve nasıl başa çıkamayacağını bilemeyen çocuklar ve hatta bana kalırsa yetişkinler istenmeyen davranışlar sergilemeye başlarlar. Tıpkı yazının başında vermiş olduğumuz yere yemek atmak gibi. Tüm bu duyguların ortaya çıkmasının sebebi yardım çağrısından, tedavi ihtiyacından başka birşey değildir aslında. Ve çocuklar bu duygularıyla başa çıkabilecekleri güvenli bir alan ararlar ki bu alanda anne babasından başkası değildir. 
Tüm bu duygular ortaya çıktığında çocuklar daha doğrusu insanların tümü kendini tehtit altında hisseder. Yakınlarında kim varsa bu duygularıyla ilgili onlarla ilişki içersine girerler. Tehtit ediliyormuş gibi hisseden insanların tepkisi 3 şekilde olur: savaşmak, uçuşa geçmek ve donmak. Donma hali, tepkisiz kalmak, boş boş bakmak gibi. uçuşa geçmek halinde ise bir yere sığınıp kalmak gibidir. Fakat bu tepkiler içersinde en bilindik olan savaşmaktır ki bu da defansa geçme haliyle kendini gösterir. Genellikle insanlar, duygularını anlamak yerine savaşmayı tercih ederler. 
Çocuk duygusunu anlamak yerine mesela kızgın ise kızgın olduğunu anlamak yerine, yemeği yere atarak tepkisini gösterir; işte o durumda kızgınlığı bir kenara bırakarak; sen galiba bir şeye kızdın demek bağırmaktan daha çok işe yarayacaktır. Ona duygularını ifade edecek alanı yaratırsak, rahatlayacak ve daha çok söz dinler hale gelecekdir. (Sanırım bunları 1-4 yaş arasında yapmak en zoru; çünkü çocuk kendini henüz sözel olarak çok iyi ifade edemiyor oluyor)
Tüm bunları yaparken limitleri korumakta elbette önemli; istediğin kadar ağlayabilir, istediğin kadar bağırabilir ve kızabilirsin ama yemeği yere atmak yok gibi. Elbette tüm bunları yaparken derin nefes almanız ve kendi kontrolunuz de oldukça önemli. Ona güvenli bir alan yaratırsanız hem limitlerinizi öğrenebilir hem de duygularını ifade edebilir. 
Tam da bu noktada hatırlatmak isterim ki; bağırdığınız anda çocuğunuzla tüm ilişkinizi kesiyorsunuz aslında bağırdığınız amanlarda çocuğunuz sizi asla duymuyor sadece korkuyor. 
Duygularını kontrol edemeyen çocuklar davranışlarını da kontrol edemez hale geliyor. İşte tam da bu nedenle çocuğunuzun koyduğunuz limitlere uymasını istiyorsanız, duygularını kontrol etmesine yardımcı olmalısınız. 


Karşı koyma bir disiplin değil iletişim& ilişki sorunu--Aslında karşı koyarak göstermek istediği şey ne kadar yanlız hissettiği. Sizi kendi tarafında hissetmediği; oysa hepimizin dilindedir: seni her halinde seviyorum sözü, bunu duymaktan çok hisetmek istiyor çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi. 

Çocuklar derinden onlarla ilişki halinde olduğumuzu hissettiklerinde bunu korumak için ellerinden geleni yapacaklardır. Kontrolünü kaybeden çocuğa tekrardan kontrolünü kazandırmak ebevenylerin işi. Her ne şart altında olursa olsun ilişkiyi ve iletişimi koparmamak gerekiyor. 
Ve bunların hepsinin temelindeki çok büyük güç sevgi yatıyor; sevgiyle halolmayacak şey yok!

Kaynak: AHA Parenting

Hiç yorum yok: