15.07.2013

Fotoroman- 21 ay




Bugün 21 ayı geride bırakıyoruz; dile kolay 21 ay. Çok büyüdün sen ve hala çok bebeksin. Büyüdüğünün sen de farkındasın ve müthiş bir mücadelen var büyüdüğünü ispatlamak için, buna halk arasında 2 yaş sendromu diyoruz. Herşeyi yapabileceğine inancın sonsuz, her lafın başı ve bitişi aynı: BEN!... Yapamazsan, gücün yetmezse bozuluyorsun, yardım kabul etmek ağrına gidiyor çoğu zaman. Bazen büyümek sana ağır geliyor, bebek olduğunu hatırlıyorsun ve gelip sığınıveriyorsun bize...


Markete gitmek seninle hem eğlence hem de işkence; herşeyi yapabileceğine olan inancın markette de kendini gösteriyor, kendine bu taşınabilir sepetlerden seçip kendi alışverişini yapıyorsun, ne kadar ağır olursa olsun ki içine kapuş (karpuz) koymuşluğun bile var, taşımaktan vazgeçmiyorsun. 


Kendine marketten kuru kayısı, hurma, bir adet limon, mısır ve ne olduğunu anlayamadığım birşey almışssın son gittiğimizde; eve dönüşte de kendi torbanı taşımak konusunda çok ısrarcısın. Bir de bu torbayla 2 kat yukarı çıkıyorsun gel yardım edelim taleplerimizi sinirle reddediyorsun. Tamam tamam sen sen sen :)


Arabada giderken en sevdiğin şeylerden biri benim gözlüğümü takmak ve sakız çiğnemek; şekersiz sakız favorin, doğduğundan beri çiğniyormuş gibi ilk ağzına attığından beri çiğnemeyi başardın ve sakız senin regüle aracın oldu. Trafiğe sakız çiğnemeden katlanamıyorsun; en meşhur özelliklerinden biri etrafını yiyip içirme özelliğin. Hiçbir şeyini paylaşmaya yanaşmayan sen ve hatta tuvalete senden önce biri kazara girerse deli gibi ağlayan ben çişşş ama ben kaka diye kendini yerlere atan sen söz konusu yemek ve benzeri paylaşmaksa neredeyse zorla insana yedirip içiriyorsun. Umarım bu özelliğini hiç kaybetmezsin, etrafını daima yedirip içiren gönlü zengin bir insan olursun. Yani sen sakız çiğniyorsan mutlaka ben, baban ve yanımızda başka biri varsa onlara da veriyorsun, ikramın geri çevrilirse çok bozuluyorsun ve zorla ağzına sakız tıkıyorsun. Senin bu özelliğin nedeniyle sakızla tanışmış bir kaç çocuk var :)


Alışveriş merkezlerinde yürüyen merdivenden de kendin çıkmak istiyorsun; kenarlara boyun yetişmese de zarla zorla tutunup çıkıyorsun. Elini tutmak istersek bıyak bıyak ben ben diyorsun. Sen artık konuşuyorsun ve biz senin ağzının içine düşüyoruz. Öyle tatlı öyle güzel konuşuyorsun ki hiç susmanı istemiyoruz; seninle sohbet etmeye bayılıyoruz. 


Kendi kendine yıkanmaya başladın :)  ve buna bayılıyorsun seni bir tek duştan çıkmadan önce duruluyorum. Kendini sabunlayıp bir de güzel üzerine su tutuyorsun :) Kafanı da kendince yıkıyorsun. Haftada 1 gün ancak kafanı şampaunlıyabiliyorum :) Beni bile yıkayabileceğine inancın sonsuz :) Kendine olan bu güvenin çok güzel ama neyi yapıp neyi yapamayacağını da bilmeni istiyoruz. Yapabileceğin şeylerin daima elinden gelenin en iyisini yapmanı, yapamayacağın şeyleri de kabullenebilmeni istiyoruz, bu nedenle de yapamayacağın şeyler karşısında ağladığında buna izin verip kabullenmeni sağlamaya çalışıyoruz. 



Sen huzurun en yalın halisin. Tüm yorgunlukları, tüm delilik hallerini bir göğsümde yatışın sonlandırır. Kokun, nefesin, varlığın, sağlığın şükürlerin en büyüğü....

Hiç yorum yok: