Aslında tüm bu sürecin su yüzüne iyice çıkması okula başlamasıyla oldu; okul süreci korkularını ciddi manada tetikledi ve tanıyamadığımız bir Aren'le karşılaştık.
Okul'a gitmek istemedi, okuldan korktu; sonra odasında uyumak istemedi, hayaletler, canavarlar ve benzerlerinden korkmaya başladı, ardından sinema, tiyatro ve benzeri yerlerden delice korkmaya başladı; bilmediği ortamlarda bizden asla ayrı kalmamak, yani yanlız kalma korkusu başladı; en son kakasını yapmaktan korkar hale gelince, ve bizim bilgimizin, bilincimizin yetmediği noktada her zamanki gibi işin uzmanına gitmeye karar verdik; en etkili yol olan oyun terapisine gittik.
Oyun terapisini size anlatmam mümkün değil; zaten terapi dediğimiz şey tek seferlik bir şey olmuyor. Ama ilk seferde ebeveyn çok şeyi öğrenmiş oluyor; çünkü asıl çözüm ebeveyn'de, sadece çocuğunuz değil siz de gözlemleniyorsunuz. Ben şunları öğrendim ve hemen hemen hepsinde a-ha dedim ;)
Oyun oynarken çocuğunuzun söylediklerini düzeltir misiniz? Mesela kaplana aslan dediğinde, hayır canım o bir kaplan der misiniz? Ben derim; çünkü işte tam da fırsatı diye düşünürdüm, kaplanı aslan sanıyorsa doğrusunu bilsin hem de oyun içinde. Ama hayır bu olmaması gereken bir şeymiş.
Bir şeyi yapmaya çalışıyor ve anne yardım eder misin diyor, ne yaparsınız? Ben elbette kuzum der ve yardım ederim; bunun da iyi bir şey olduğuna bunun ilişkiyi güçlendirdiğine inanırdım; meğer hiç de doğru değilmiş. Yardım etmek yerine yapmasına vesile olmak yardımsız.
Peki oyun içinde size soru soruyor; bu neden böyle diye, hemen cevabını mı verirsiniz? Evet ben genellikle veririm; sorusuna neden sence gibi soruyla yanıt vermem genellikle. Oysaki çocuğun biraz zorlanması gerekiyormuş, biraz o durumun, o duygunun içinde kalıp, cevapları bulması gerekiyormuş.
Çocuğun duygusunu anlamak ve bunu çocuğunuza ifade etmek; benim ebeveynlikte en önem verdiğim ve en doğru olduğunu düşündüğüm noktalardan biriydi. Oyun terapisinde şunu öğrendim; diyelim ki çocuğunuz ağlıyor, ne yaparsınız? Ben hemen sarılırım ve üzgünsün biliyorum, ağla ve rahatla canım derim. İşte 3 yıldır çuvalladığımın resmi!.
Ne mi yapılmalıymış. Biraz fırsat vermeliymiş, biraz o duyguda kalmasına fırsat vermeli elbette yanında olarak; ağlamaya başlar başlamaz, evet seni anlıyorum üzgünsün gel sarılayım demek yerine biraz o duygu durumuyla yüzleştirmek gerekliymiş.
Sonuç olarak; çocuğunuzla oyun oynarken doğru, yanlış, olmalı, olmamalı gibi şeylere yer yok! Oyun oynamanın bir şeye hizmet etmesine gerek yok; oyun sadece oyun için olmalı. Oyundaki en önemli şey akış; oyun akıyorsa tamamdır.
Sizin de çocuğunuzun en sevdiği oyunlar; saklanbaç, kovalamaç ve benzerleriyse biraz daha düşünün neden acaba diye? Çünkü bu ve benzer oyunlarda hep akış var, herkes an'da ve herkes oyunda bu nedenle de çok seviliyor.
Ben dersimi aldım sıra uygulamada; çocukla oyun oynarken kontrol edilecek hiçbir şey yok, kendiniz dahil, duygular dahil! Kendimizi oyunun kollarına atıyoruz; oyunda herşey mübah!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder