Aşağıda yazacağım kısa hikayelerin hepsi yaşanmış hikayeler; dinlediklerim değil bizzat şahit olduklarım.
Her bilinçli ebeveyn çocuğunu iyi yetiştirmek ister, her açıdan. Ama bazen kantarın topuzu kaçıverir; çok iyi, çok sağlıklı, çok farklı yetiştireyim derken bir de bakar ki mutsuz, topluma ve yaşadığı ortama ayak uyduramayan bir çocuk yetiştirivermiş.
Bence insan çocuk yapmadan önce yaşadığı toplumu kabullenmeli. Örneğin; hepimizin bizzat yaşadığı, maruz kaldığı ve bildiği üzere; bizim toplumumuzda her teyze uzmandır her anneanne her babaanne ve dedeler çocukların ilk doktorlarıdır. Herkes çocuğunuza müdahale etme hakkını kendinde görür ve elbette size de karışma hakkını. Doktorlar rahatlıkla çocuğunuza şeker verebilir, öğretmeni rahatlıkla sizin çocuğunuzun öğrenmesini istemediğiniz bir kavramı öğretebilir.
Tüm bunların dışında başka toplumsal gerçekler vardır; eğitim sistemi, kız ve erkek çocuklara bakış açısı ve daha nicesi.
İşte çocuk yapacağınız zaman veya çocuğunuz olduğunda tüm bu toplumsal düzeni bir kez daha gözden geçirmeniz ve toplumla en azından asgari anlamda uyumlu bir çocuk yetiştirmeniz gerekiyor. Bu düzen size hiç uymuyorsa o halde en doğrusu göç etmenin yoluna bakmak veya radikal bir karar ile çocuk yapmaktan vazgeçmelisiniz.
Üniversitede bir arkadaşım vardı; evliydi ve üniversiteye başladığında kızı 2 yaşındaydı. Evlerinde TV yoktu ve çocuk bildiğimiz düzenden çok farklı yetiştiriliyordu. Bilinçli bir bakıcı vardı; 2 yaşında bile inglizce hikaye kitaplarını anlar ve okuturdu. international bir anaokuluna gidiyordu. Lakin büyüdü ve bu ailenin de maddi anlamda ve bir çok başka anlamda düzeni değişti. International okula gönderme şanları olmadı, bildiğin mahalle okuluna gitti. Peki n'oldu? tüm arkadaşları çizgifilmlerden, türkçe kitaplardan ve daha nice klasik türk toplumuna ait şeylerden bahsederken bu kızcağız hepsinden bihaber olduğu için kendini yabancı ve aykırı hissetmeye başladı.
Okula gitmek istememe, kimseyle arkadaş olamama gibi sorunlar başladı; bir gün annesine zorunlu eğitim kaç yıl diye sormuş o yıllarda 7 yıldı sanırım; 7 yıldan sonra okula asla gitmem demeye başladı ve oldukça sorunlu bir ergenlik ve okul dönemi geçirdi.
Bu örnekte görüldüğü üzere; aile TV'nun zararlarının farkında ve eve televizyon almadıkları gibi çocuğun herhangi bir ekran ile tanışmasına izin vermiyorlar; elbette doğrusunun bu olduğuna inandıkları ve elbette haklılık payları olduğu üzere. İngilizceye çocukluktan itibaren alıştırıyorlar.
Peki işte toplumun bu kadar dışında bir çocuk yetiştirince ne oluyor; çocuk bodoslama toplumun içine çıkınca, ailenin koruma kalkanları kalkınca çocuk kendini uyumsuz ve yanlız hissetmeye başlıyor.
Çocuğunuzu okula gönderecekseniz, çocuğunuzun yaşıtlarının neler yaptığını, nasıl yaşadığını gözlemeyin ve asgaride buluşmalarını sağlayın.
Bir başka hikayeye bakarsak; ilkokul 5. sınıftayım deli gibi sınavlara hazırlanıyoru; okul, özel öğretmen ve haftasonları gidilen sınav ve kurslar. Benim dönemimide istanbul erkek lisesi gibi liseler haftasonlarına sınav koyardı; sen de gidip girerdin bu deneme testlerine. Annem beni her hafta böyle bir deneme sınavına taşırdı; işte yine gittiğimiz bir Cumartesi ki genelde hep aynı insanlar olurdu, yeni bir anne ile tanışıyor annem. Bu aile oğlunu sınava falan sokmayacak; düzenin bir parçası olmasını istemiyorlar, yurtdışına gönderecekler çocuklarını veya başka sınavsız alan bir okula. Ama her pazartesi okulda diğer tüm çocuklar girdikleri sınavları konuşurken, dahası öğretmen bile hangisine girdiniz nasıl geçti derken, bu çocuğun vereceği bir cevap yok. İşte böyle bir okul gününde eve gidip ağlıyor ben de sınava gireceğim diye.
Şimdi siz o çocuğu sınava sokmaz ve oturup neden sokmadığınızı aslında bu ülkenin eğitim sistemine karşı olduğunuzu, onu yarış atı yapmak istemediğinizi söylerseniz; çocuk bundan hiçbir şey anlamaz, onun için önemli olan bu değilki!
Benim ailem de bu ülkenin eğitim sistemine karşıydı ama aykırılıkları hep söylemlerindeydi, beni de abimi de topluma uyumlu bir birey olarak yetiştirdikler. Kendimizi ayrı hissetmedik ama neye karşı gelmemiz gerektiğini de hep bildik! ben bunun en doğru tutum olduğunu düşünüyorum. Çocuğu topluma aykırı değil uyumlu ama aynı zamanda farkındalıkla yetiştirmek. biz hep farkındaydık olan bitenin ama aykırı değildik.
Ve bir başka hikayeye bakarsak; Aile dostumuz olan bir aile vardı; onların iki kızı vardı ki aralarında 1 yaş farkla, aynı yaşlardaydık. Anne be baba yemek konusunda çok titiz ve takıntılı. Mesela anne alınan meyveleri kesinlikle o gün yedirmiyor, meyveler marketten falan da alınmıyor, bildikleri hatta anlaşma yaptıları bir çiftlikten alınıyor, geliyor ama yine de; meyveler geldiği gün sirkeli suya yatırılıp sonra da özel temizliyicelerle temizleniyor ve ertesi gün geliyor. O yıllarda organik lafı yok ortalarda ama bu aile her daim doğal meyve sebze alıyor; yine bildiklerin çifliğin etlerini yiyorlar. Ve elbette şeker çikolata tatlı gibi şeyler asla ve asla yok.
Sanıyorum 12-13 yaşlarındayız hep beraber tatile gittik; aman allahım hala o kızlar adına ne denli üzüldüğümü hatırlıyorum. Çocuklar otel büfesinden bir şey yemek istiyorlar ama ne mümkün annelerinden izin alacaklari annesi gelip teftiş edecek, tekrar tekrar yıkanacak nerden geldiği sorulacak vb vb vb.
Bu kızlar arkadaşlarıyla sosyal bir ortama girdiklerinde eminim kendilerini farklı ve doğru bir şey yapan insanlar olarak değil; bastırılmış ve ezik olarak hissediyorlardır.
Elbette bu hikayedeki anne hastalık derecesinde titiz ve sağlık takıntılı ama buna benzer aileler özellikle günümüzde fazlasıyla mevcut. Ben bir doğumgününde tüm çocuklar pasta ve benzerlerini yerken bir baka çocuğun annesi hayır canım o zararlı dediğinde ve o çocuğun mahsunca diğerlerine baktığında çok üzülüyorum. Bu sözler bu tavır o çocuğun ruhuna ve bedenine o pastadan daha büyük zarar veriyor çünkü.
Yapmayın bunu sevgili aileler yapmayın; çocuğun sağlığını sadece yemedikleriyle koruyamazsınız, gidilen doğumgününde yenilecek 1 dilim pasta o çocuğa zarar vermez. Besinlerin zararı düzenli ve aşırı tüketim ile ortaya çıkar. Fazla yenilen sağlıklı bir besin de zarar verir en nihayetinde. Çocuğunuza hiç tattırmadığınız besinlerin ileride alerji yapacağı veya vucutta reaksiyona sebeb olacağı da bir gerçek.
Bildiğim, şahit olduğum nice böyle hikaye var. Benim hedefim hiçbir zaman farklı bir çocuk yetiştirmek olmadı; tek hedefim farkındalığı yüksek bir çocuk yetiştirmek. Çocuğumun toplumda ayrık otu olarak durmasını ve yaşamasını asla istemem; burada doğdum buranın gerçekliğinin hep farkında oldum; çocuğumun düzen çocuğu değil ama düzene uygun bir birey olmasını istiyorum; farkındalığı ile!
Aman farklı, mükemmel çocuk yetiştireyim derken kantarın topuzunu kaçırıp mutsuz ve her ortama ayrıkı bir çocuk yetiştirmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder