22.06.2012

Ben Bu Ay

Her ay yapmak istediklerim var. Hepsi kafamda duruyor sonra unutup gidiyorum. Bazılarını yapıyorum yaptığımı hatırlamak bir yana yapmak istediğimi bile unutuyorum. Organize düzen insanıyım diyeceğim kocamın kahkasını oradan duyacaksınız vallahi de öyleyim aslında :)

Dedim ki bundan sonra Ben Bu Ay diye bir uygulama başlatayım kendi çağımda her ay yapmak istediğim tonlarca şey içersinden ilk 5'i sıralayım bir dahaki yapmak istediklerimi yazmadan önce de geçen ay yapabilediklerime bakayım. Bunu da buradan duyurayım da bana motive olsun. Bu listeden de çıktı alayım buzdolabına yapıştırayım gelip geçerken bakarım hatırlarım ;) Bizim buzdolabının üstü aslında böyle listelerle doludur. Yeni yıl dilekleri, Aren için dileklerimiz gibi.

İsterseniz siz de yapın listeleri tokuşturalım :) İşte benim listem.




20.06.2012

Çılgınlar Klubü

Çocuklarımıza hayatı öğretmeye çalışırken çocuklarımız bize hayat hakkında herşeyi öğretir

Eger siz de 2. çocuğu yapmayı düşünüyorsanız veya çoktan yaptıysanız kesinlikle bu klube üyesiniz demektir. Bence 2. çocuğu yapmayı düşünmek veya yapmış olmak tam bir çılgınlıktır. Çılgın olmayı sevmek ve hatta istemek diye de birşey var kesinlikle. (2'den fazlasını yapanlar ise Zırdeli klubünden)

Ben bu klubün üyesi değilim. Üyelik formunu da bir dolduruyorum bir yırtıp atıyorum. Zor büyüttüğüm bir çocuğum ama her zaman diyorum belki de zor olanbirşey yok bana zor geliyor. "Zor" diye nitelendirdiğim şeyler belki de başkaları için gayet doğal süreçler ve bunlarla beraber yaşamasını biliyorlar.  Gönlümün istediği ve çocuğum olmadan hedeflediğim şey 3 çocuğumuz olması idi. 2 kız 1 erkek bence süper bir aile tablosu.

Hayatın anlamını çoğu zaman yitirdiği noktada insana en anlamı gelen şey çocuğu oluyor. Hayata, yaşamaya ve hatta çalışmaya karşı motive edici tek unsur.. Hayatı kendiniz için yaşayın öyle daha mutlu olursunuz diyorlar ya hayatın merkezinde kendiniz olun işte insanın çocuğu oldu mu bu cümlenin hiçbir anlamı kalmıyor. Gönüllü ve aslında biraz da zorunlu olarak hayatın merkezine çocuğunu koyuyor insan hayat artık ona göre şekilleniyor. İnsan kendi için yaşamayı bir kenara bırakın, en ufak birşeyi yaparken biranda sorgulamanın ve vicdan azabının içinde bulabiliyor kendisini. Bazıları o içindeki sorgulama sesini duyuyor bazısı ise bastırıyor.

Hani bir laf vardır her yeni doğan çocuk Tanrının hala vazgeçmediğini gösterir diye. İşte insan buna inanmak istiyor. Her yeni doğan çocuk önce insana sonra o insanın yaşadığı hayata sonra da dünya için bir umut oluveriyor belki bu sefer birşeyler düzelir diye....

Sonra işin tarifsiz sevgi boyutu var. İnsan çocuğu olup o sevgiyi tattı mı çocuğu da ona tattırdı mı bir daha bu konuda kolay kolay iflah olmuyor. Daha önce seviyorum dedi aşığım dediği her duruma bir dönüp gülümseyiveriyor. Bunu yaşayan sadece kadınlar da değil ben kocamın da aynı hissettiğini görebiliyorum.
İşte şimdi tam olduk duyugusu fazlasıyla hissediliyor. Bir çocuk katıldığında o 2 kişinin arasına herşey tepetaklak olduğu halde herşey daha da sağlam olabiliyor. (Elbette aksi yaşanılan durumlar var )

Velhasıl n'olursa olsun ilk çocuğu yapmak ne kadar büyük heyecan ise 2. çocuğu yapmak da öylesi çılgınlık bence.

Çılgınlık yapmak istiyor muyum? Hımmm şeyyy güzel olurdu yahu (iç ses: uykusuzluk iyice başına vurdu senin çılgınlık istiyorsan başka şeyler düşünmelisin)

*** Siz çocuksuz olup bu yazıyı okuyanlar aman sen de yapacak başka çılgınlık mı kalmadı diyenler şuna da bak çılgınlık diye nitelendirdiği şeye amma da hayattan bihabersin diyenler. Çocuk yapın sonra yine konuşalım.

Klube üye olmak isteyenler parmak kaldırsın kayıtlarımız başladı :)



18.06.2012

Uyku Üzerine Birkaç Şey...




Daha önce uyku üzerine yazmışlığım var. Uyku eğitimine önem veririm fakat çocuklu yaşam öyle birşey ki kesinlikle deneyim üzerine kurulu. Çocuğunuz olmadan  önce neye inanırsanız inanın ne kadar okursanız okuyun ne kadar bilirseniz bilin çocuğunuz olduğu anda hepsini unutun çünkü çocuğunuz size kendi kitabını yazdıracak.
 (Bu yazdıklarım benim hikayem benim gözlemim elbette sizin ve çocuğunuz için farklı olabilir tartışmaya gerek yok )

Çocuk büyütmenin tez yazmaktan farklı olmadığını düşünüyorum. Nasıl ki tez yazarken birçok kaynaktan faydalanırsın ama o tezi verebilmek için senin de yazdıkların araştırdıklarının sonucu önemlidir işte çocuk büyütürken de durum aynen öyle. Ve tez yazma aşaması ne kadar meşakatliyse çocuk büyütmekte aynen öyle, eğer hakkıyla büyütmek istiyorsan. Yoksa elbette doğan büyüyor tıpkı toprağa ektiğin herhangi birşeyin büyümesi gibi ama bağ olur ama dağ.

Mütevazi olamayacağım, uyku konusu üzerine tez yazabilecek kadar bilgim var. Tüm yöntemleri Dr. Sears haricinde detaylarıyla biliyorum. Hatta pek adı sanı duyulmamış çokca başvurulmayan yöntemleri bile araştırıp inceledim örneğin Elizabeth Pantley yöntemi gibi lakin ilk paragrafta yazdığım gibi hepsini unutmak gerekti. Aren bize kendi kitabını yazdırıyor.

Uzun lafın yine uzunu olacak ama söylemek istediğim şu; ne uyku eğitimine ne de uyku konusunda söylenen çoğu şeye artık inanmıyorum. Bazı çocuklar uykuyu öğreniyor doğaları gereği bazı çocuklar bu işi beceremiyorlar. Hiç uyku eğitimi almamış ve fakat gayet güzel uyuyan bebekler var. Buna karşılık uyku eğitimi almış ve fakat hala uyumayan çocuklar var. Var derken genelleme yapmıyorum bizzat bildiklerim var. (profesyonel yardım almışlar dahil)

Örneğin uyku konusunda söylenen şey gün içindeki uykusu ne kadar iyi olursa gece o kadar güzel olur. Yok bu genel bir kural değil. Gün boyu uyumayıp geceleri çok güzel uyuyan çocuklar var. Gün boyu uykusunu alan saatli uyuyup geceleri uyumayanlar var, örneğin Aren. Eğer gündüz uykularının kalitesi direkt olarak gece uykularını etkiliyor olsaydı kesinlikle Aren'in deliksiz uyuması gerekirdi. Veya gündüzleri uyumayan çocukların geceleri de uyumaması arıza çıkarması gerekirdi yok böyle birşey.

Artık inandığım şey, çocuğun nasıl uyuduğunun önemli olmadığı. Uyuyup uyumadığı önemli olan. Kucakta uykuya dalıp sabaha kadar uyuyabiliyorsa veya anne baba yatağında yatıp uyuyorsa veya ayakta sallanıp uyuyorsa ama işte bir şekilde uyuyorsa  hiç bu düzeni bozmayın diyorum ben. Etrafınızda yaşını almış büyümüş ama hala ayakta sallanan veya annesiyle babasıyla aynı odada uyuyan veya kucakta uyuyan veya memede bir çocuk ne duydum ne gördüm. Aren ilk aylarında memede uyurdu uykuya dalardı. Uyku eğitimi vereceğim diye bundan vazgeçirdim çocuğu ve şimdi çok pişmanım. Kimbilir belkide memede uykuya dalacak ve güzel bir uyku çekecek bize de çektirecekti.  Bunu gerçekten bilemeyiz.
Şimdi biri dese ki Areni başının üstüne koyacaksın sonra o da gece boyu belki 1 kere kalkacak belki kalmayacak uyuyacak başımın üstüne koyarım sanırım eşimde koyar.

Uyku eğitimi verebilenlere saygım sonsuz ama vermeyenlere vermeye niyeti olanlara şunu söylemek isterim bu süreç sancılı bir süreç ciddi sabır ve emek gerektiriyor başladınız mı gerisini getirmeniz gerekiyor yarı yolda vazgeçmek uyku konusunu daha da kaosa çeviriyor. Bir de çocuğunuz desteğinizle uyuyorsa bırakın öyle kalsın ciddiyim bu konuda hiçbir şeye takılmayın bırakın kuzucuğunuz uyumaya devam etsin. Ne siz ne bebeğiniz stresli bir döneme girmesin.

Gelelim ağlatmak konusuna. Ağlatmak konusundaki önyargılarımızı veya kendi gerçekliğimizi diyelim eşim ve ben kıramadık. Ağlamasına dayanamıyoruz. Bir kere uyanınca ağlasın tekrar daları deneyelim dedik sadece 3 evet yazıyla da belirteyim buna üç dakika dayanabildik. Bizim ailemize uygun bir yöntem değil. Eşime göre öğrenilmiş çaresizlik ve çaresizlik sonucu uykuyu öğrenmesini istemiyor. Bana göre o anda ihtiyacına cevap verememek ve korkunç bir vicdan azabı. Biz uygulayamadık, uygulayamayız. Dediğim gibi uygulayabilenleri ne kınıyorum ne de eleştiriyorum.

Velhasıl hamilelere bir tavsiyem var dualarınızdan bebeğim uyuyabilen uykuyu bilen öğrenebilen bir çocuk olsun demeyi ihmal etmeyin inanın sağlık sıhhat dilemek kadar önemli.

Dilerim her bebek dolayısıyla ailesi uykuyu sonuna kadar tadar. uyuduğunu bildiğim uyuyan uykuyu öğrenen bebekleri duyduğumda gerçek anlamda yürekten seviniyorum. Biliyorum ki neden bende yok duygusundansa bir başkasının mutlluğuna iyiliğine inanmak elbette birgün insana döner.

Sevgili eşime de bu süreçte verdiği destek için sonsuz teşekkür ederim. O olmasaydı sanırım şuan bu satırları Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklarının internet cafesinden yazıyor olurdum hımm belki de yazamıyor olurdum Xanax ile uyutuluyor olurdum sanırım :)))


Yavruma da sesleneyim: Aren oğlum benim canım oğlum bak ileride gün gelecek anne yaa 2 dk uyuyayım diyeceksin vallahi de billahi de uyutmayacağım haberin olsun.






12.06.2012

Ben Ona Resmen Aşığım


Ben ona resmen aşığım. Görünce kalbim hızla çarpıyor, bütün gün aklımda o var. Uyurken özlüyorum yanımdayken özlüyorum. Bir türlü doymak bilmiyorum. Oflasam da poflasam da vazgeçilmezim olmuş.

Acaba bu sözleri bu resimdeki hangi adama söylüyorum :) Biri büyük aşk biri en bi büyük aşk :) Aşkın çoğalması hem de böyle çoğalması gibisi var mı ?

İletişim denilen şeyin gücünü yaşıyorum resmen. Açık seçik beyan edebilirim ilk gün o kucağıma geldiği ilk günden çok daha fazla aşığım ona çünkü iletişime geçtik kendisiyle. Şakalaşmaya bile başladık. Birbirimizin dilinden anlar olduk. Bakışlarımızla bile anlaşabiliyoruz. Arkamdan gel gel diye dolanıyor. Beni kandırmak istiyorsa o çapkın gülüşünü yapıyor. Sinirleniyor, kızıyor, öpüyor, sarılıyor. İletişimin en saf en doğal en gerçek hali o. Duyguları ne istediği o kadar açık ve net ki öylesi saf ve yalınki insanı kendine bağlıyor. Hayatın en güzel yanı o. 

Hiç mi zorluğu yok çok var. Hiç mi bunaltmıyor arada çok bunaltıyor. Ama ama tek bir çapkın bakış tek bir sarılış tek bir dokunuş herşeyi bitaraf ediyor. İnsanın diline iyi ki kelimesi yapışıp kalıyor. Hayatımda yaptığım ve yaptığım için ASLA pişmanlık duymayacağım yegane şey evladımdır.

O elindeki kumanda var ya bizi yönetiyor onunla.Bir tuşa basıyor kucakta bir tuşa basıyor memede bir tuşa basıyor sokakta.  Yeri geliyor sesimizi bile kısıyor vallahi. Kapama düğmesine hiç basmıyor ama.

8 aylık oldu büyüyor ve büyülüyor. Umarım o da büyüleniyordur bizden yana. Babasına hayran bensiz yapamıyor.  Bizim yerimiz çok farklı bunu belli ediyor. Özgür olmak için kanat çırpıyor resmen ama bir yandan da bağlı. Dilerim bu hep böyle olur. Kanatları hep özgürlüğü için çarpar ama köklerini de hiç unutmaz. Öyle yetiştirmek isterim ki onu hem olabildiğince özgür ve bağımsız olsun hem de köklerini daima hatırlasın.

İşte böyle...