8.05.2013

Adına Ne Dersen De...



Yılların konusu; Secret, Olumlama, Kuantum, Çekim Yasası, NLP, EFT,Reiki daha nicesi ve Mesnevi. Hepsiyle ilgilendim, bazılarıyla daha çok ilgilendim. Kursuna gittim, eğitimini aldım,  okudum&araştırdım.

Temelinde hepsi aynı şeyi söylüyor: 

  • İyi düşün iyi olsun.
  • Benzer enerjiler birbirini çeker
  • Herşey kafada biter
  • Bakış açın değişirse herşey değişir.
  • FARKINDALIK herşeydir. 

Özetinde özeti ancak böyle olur. Tabii kıyısından köşesinden bulaşan ve kulaktan dolma bilgilerle hareket edenler; ee ben istiyorum olmuyor ama öyle her istediğimiz olamaz, kader bu işin neresinde öyleyse demeye başladı. Kimi böyle düşünmek Polyanacılıktır dedi, diyor. Kimi her zamanki gibi bu işi ilk bulanın Türk'ler olduğunu iddia etti, kimi bunu zaten dinimiz söyler dedi. Kimisi de ninelerimiz varken Secret da neymiş dedi. Ben hepsine katılıyorum.

Bunca zamandan, öğrendiklerim & gözlemlediklerimden sonra şunu söyleyebilirim; sadece iyiye odaklanmak ve birşeyi saf niyet arzusuyla (bu bir terim, komik duruyor olabilir haklısınız) istemek sanıldığı kadar kolay değil ve kim söylemiş bilemiyorum ama "Ne istersek onu değil neysek onu çekiyoruz". Bildiğim bir başka şey de korku ve endişenin ki, bu duyguyu hissetmeyen insan sayısı azdır, çok hızlı beyni ele geçirdiği.(Bunun bilimsel açıklaması da var isteyene yazarım) Bir şeyi çok isterken içinizde o konuya dair bir tutam endişe bir tutam da korku taşıyorsanız tamamdır bitmiştir, istediğiniz şeyin olma olasılığı düşüktür. Ve düşününki korkuyu endişeyi beyinde etkisiz hale getirmenin tek yolu iyiye odaklanmaktır; şimdi bu işin nasıl da zor olduğunu anlıyorsunuz öyle değil mi?
















Tüm bu öğretilerden ve söylemek istediklerinden hayatımın bir çok alanında yararlandım, faydasını gördüm hala da görüyorum. Elbette her istediği olan, hergünü yüzünde kocaman bir gülücükle geçiren, sakin, stressiz ve herşeyi olgunlukla karşılayan biri değilim. Daha yemem gereken 40 fırın ekmek, almam gereken çok yol var. Öyle olmak istiyor muyum onu bile bilmiyorum. Az stresi, bazen kavgayı, bazen de depresyonu severim. Dahası ciddi bir yol kaydetmiş olsaydım, sanırım anneliğimde bunca zorlanmazdım. Ne demişler: Yolu bilmekle o yolda yürümek apayrı öyle değil mi?


Kısa bir süre önce hayatımla, kendimle ilgili bir karar verdim; bebek adımlarıyla ilerliyorum, ilerlediğim yolda karşıma çıkan herşeyin -olumlu ya da olumsuz- beni hedefime ulaştırmakta yapbozun bir parçası olduğunun farkındayım.  Ne zaman önüme bir engel çıksa; dur ve farket diyorum kendime, kendimi daha çok sevmeye çalışıyorum. Hedefimi hatırlatıyorum, hedeften öte istediğim şeyi hatırlatıyorum kendime. Kısacası kendimi telkin ediyorum; sakin diyorum mesela sıklıkla. Hızlı hareket ettiğimde, çok hızlı yemek yediğimde, hızlı konuştuğumda, sakin ol hadi diyorum kendime. 

İşte böyle....

KISA KISA KISA....

Eğer iyi ve olumlu düşünüp sonradan istediğiniz olmadığında hayal kırıklığına uğramamak için baştan iyi düşünmekten vazgeçiyorsanız; doğru yolda olmadığınızı söyleyebilirim. Tüm bu yukarıdaki öğretilerin öğretmek istediği yegane şeylerden biri de başına gelenlerle nasıl mücadele edeceğin...

Enerjiye inanmıyorsanız ya dünya hakkında hiçbir bilginiz ya da siz henüz hayata gelmemişsiniz demektir. 

Polyanacılığın bardağın dolu kısmını görmek olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Polyana bardağın dolu kısmını da boş kısmını da görür, seçtiği dolu olan kısmıdır; hayattaki seçimlerinize bakın, eğer boş kısmı seçtiyseniz ona "gerçek" demeyin "benim gerçekliğim" deyin. 

Hayatta hiçbir şey tesadüfen veya şansla olmaz. Evet çirkinlikler, kötülükler ve haksızlıklar var. Siz ya da başkası bunlarla karşılaşıyor olabilir. Bunlara sadece öfkelenmek ve yerinizden itiraz etmek değildir göreviniz. Eğer bunları görüyorsanız emin olun görmenizin bir sebebi vardır ve yapabileceğiniz çok şey!







Hiç yorum yok: