Ozgur olma ile serbest olma birbirine sık sık karistirilan kavramlar.
Cocuklarimiz ozgur olsunlar ama serbest olmasinlar.
Duygularini ozgurce ifade edebilsinler; uzgun hissederken uzgunum diyebilsinler, aci hissettiklerinde icim aciyor desinler, neseliyken neseli olduklarini ve keyifliyken keyifli olduklarinin farkina varabilsinler.
Uzgun olduklarinda bagirip hakaret edecek kadar serbest olmasinlar; acilariyla hareket edip vurup kiracak kadar da serbest olmasinlar. Neseliyken ve keyifliyken dunya yansa umrum olmaz diyecek kadar da serbest olmasinlar.
Birini icleri kabul etmediginde o insani ayip olmasin diye hayatlarinda tutmama karari alabilecek kadar ozgur olsunlar ama herhangi bir insana sevmediklerine bile merhaba gecmis olsun iyi aksamlar demeyecek kadar serbest olmasinlar.
Istemedikleri dile getirecek kadar ozgur olsunlar ama istemedikleri seyler olunca delirecek kadar serbest olmasinlar.
Yani cocuklarimizi ozgur yetistirelim ozgurlugun bir zihin durumu oldugunu ozgurlugun kisinin icinde basladigini ogretelim ogretirken ornek olalim, sınirlarini bilen ama daha da onemlisi kendini bilen insanlar olsunlar.
Canım Oğlum,
4 yaşına az bir süre kaldı. Hamile olduğumu öğrendiğim o günü dün gibi hatırlıyorum. Senden önce kaybettiğim bebeğimin duygusal yükünü hala taşırken kalbimde, babandan bile habersiz doktor yolunu tutmuş, kafamda acaba bir daha bebeğim olur mu sorusuyla bekliyordum.
Doktor ekrana bakıp sanıyorum buradaki bir bebek dediğinde hafifçe doğrulup gerçekten mi demiştim? Gerçekten o bir bebek mi? Gidip kan vermiş sonra da senin geleceğinin müjdesini almıştım. Babana telefonda söyleyişim, o çoşkum o çoşkumuz hala canlı bir anı, üzerini tozlanmamış bile.
Sonraki süreci hatırlamıyorsun ama biliyorum ki her bir hücren, ve içimde oluşmaya başlayan bedenin biliyor. Kolay değildi di mi Aren; korkularım, ümitsizliklerim, endişelerim, babanla yaşadığımız stres ve birbirimizi duygusal olarak hırpalayışlarımız, benim sessiz ama içten içe ağlayışlarım. Hepsini biliyorsun öyle değil mi?
Bir türlü doğmak istemeyişin, babana gelmek istemiyor bu çocuk bizi istemiyor Güray diye ağlayışım o an kafanı döndürmen gelmek istemen ama benim doğumhane de seni çıkarmaya yetmeyen gücüm ve nefesim.... Ve sonra doktorun gözlerimin ta içine bakıp bebeği kaybederiz seni de deyişi, tüm gücümle seni babanla birlikte itmemiz ve gelişin... Gelir gelmez seni kalbimin üzerine koyuşları, bu anımın bile üzerine tek bir toz tanesi düşmemiş Aren... Öyle canlı öyle sahici duruyor orada hala....
Sonrası ise tozlanmış, kirlenmiş, bürüştürüp atılmış eski fotoğraflar gibi duruyor öyle değil mi? Hiç uyumayışın, mememden hiç ayrılmak istemeyişin, gaz sorunu yaşaman, ağlamalarının hiç bitmemesi, bir türlü huzur bulamayışın, evde başkaları varken nadiren huzurlu anlar yaşayışın ve evde senle başbaşa kaldığımızda birden bire değişmen...
Tüm bunlar neticesinde sana zor sıfatını takışımız. Ve şimdi 4 senenin sonunda özür dilerim oğlum; zor olan sen değildin, sen sadece bebektin; zor olan zor gelen bendimi kendime zor geliyordum. İtiraf edemediğim korkularım, itiraf edemediğim duygularımın her birinin enerjisi senin üzerineydi. Senin ağlayışların, senin gaz sancın, senin bir türlü uyumayışın, hepsi benim zihnimin aynasıydı. Ve ben o aynadakinin kendim olduğunu göremedim!
Senden özür dilerken kendimden de diliyorum Aren. Kendime sımsıkı sarılıyorum; tüm bu yaşadıklarımız hem seni hem beni hem de bizi bir yere taşıdı, ve o taşındığımız yer bizim serüvenimizin en yüksel mevkiisi oldu. Bizi öldürmeyen şey bizi güçlendirdi.
O çok zor geçen günler benim ruhsal gelişimimin bir parçası oldu; tüm o ruhsal acılar beni bambaşka bir yere taşıdı. Bugün Farkındalık adına çalışıyorsam ve bunu aşk ile yapıyorsam, bugün kendimle yüzleşebiliyorsam o günler iyi ki yaşanmış diyebiliyorsam sebebi sensin! Şükürler olsun bizi acılarımızdan şifalandırmaya götüren sürece. Şükürler olsun bizden elini hiç çekmeyen Yaradan'a....
Özür diliyorum oğlum ve seni çok seviyorum.