Çocuğunun karşısında adınla yaşınla ve daha önceden kendine yapıştırdığın veya sana yapıştırılmış bir çok kimlikle duruyorsun ama kendine kısaca anne diyorsun.
Çocuğun ağlıyor, mızmızlık ediyor, inat ediyor ve sen kendini artık bunları duymak istemiyorum diye bağırırken buluyorsun, bunu söylemek seni rahatsız ediyor bazen sırf bu söylemekten rahatsız olmadığını farkediyorsun seni rahatsız eden derinlerde başka bir şey; bu cümle senin kendi kulaklarını da tırmalıyor aslında. Sonra bir anda gözünün önüne annen geliyor ve sesi kulağında artık bunları duymak istemiyorum. Sonra hayat öyle bir akıyor ki sen de öyle bir kapılmışsın ki bir daha bir cümleyi söyleyene kadar bunu unutuyorsun, üzerinde bile durmuyorsun.
Oysa o anın içinde müthiş bir armağan saklı sana; o an şifalanman için yaşandı. Çocuğunun karşısında o anda sen yoksun annen var, aynı annen gibi davranıyorsun ve bunu otomatik olarak yapıyorsun. Otomatik yaşadıkça bataklığa saplanıyor insan!
Çocuğun duygusal veya fiziksel bir acıyla karşı karşıya kalıyor ve aslında bakarsan kolay da atlatıyor; ama senin için eziliyor haddinden çok daha fazla sevgi, ilgi gösteriyor ve üzülüyorsun bu duruma. Öyle ki çocuğun bile anlamıyor bu durum karşısında gösterdiğin ilginin sebebini. içinde bir yer var o da çocuktu o da düşerdi o da duygusal acılar yaşardı ve genellikle duyduğu şey bunda ne var kalk kalk bir şey olmaz idi ama bir şeyler olurdu. Çocuğuna söylediğin çoğu şey aslında içindeki o yerin hiç duyamadığı şeyler; çocuğuna değil kendine söylüyorsun aslında o cümleleri. Ama hayat yine hızlıca akıyor ve sen o akıntıya kapılıyorsun, farketmek yerine şöyle söylüyorsun ah benim şu duygusallığım ah benim şu yufka yürekliliğim. Kendine bu sıfatları yakıştırıyorsan içindeki o yere acil pansuman gerekiyor; asıl ilgiliyi asıl sevgiyi o yer görmek istiyor, çocuğun çoktan unutmuş, başının çaresine bakmış bile.
Evi dağıtıyor kızıyorsun, üstüste söylediği anne sözlerine tahammülün kalmamış; azcık nefes alma fırsatın olduğunda aslında neden tahammül edemiyorum ki çocuk da bir şey yapmamıştı diyorsun; yine hayat çok hızlı akıyor bunu düşündüğün dakikaların yerini saatler günler alıyor ve durup düşünmüyorsun farketmiyorsun ki asıl tahammül gösteremediğin kendinsin.
Velhasıl kelam; çocuğunun karşısında çoğu zaman annensin, kendi çocukluğunsun ve içindeki o yersin; bunları farkettiğinde büyük bir dönüşümü başlatabilirsin, bu dönüşümün adımı önce sana sonra evladına şifa oluyor.