Bir süre öncesine kadar öfke bombası gibi yaşayan biriydim; ömrüm kendime, etrafımdaki bilinçsiz insanlara, devlete, topluma, cahillere ve nicesine öfkelenerek geçti. Ufacık şeyler bile beni sinir eder, sinir krizi geçirtirirdi. Öfke kısa süreli iyi gelirdi, sanki deşarj olurdum, sanki vücudumdaki tüm elektriği atardım ama tıpkı çikolatanın geçici mutluluk verip kısa süre sonra kan şekerini düşürüp yine mutsuzluk hissettirip yine tatlı yedirmesi gibi... Aynı kısır döngüyü yaşardım; öfkem öfkeyi tetiklerdi ve hayatımda karşıma nedense! hep öfkeleneceğim şeyler çıkardı.
Sonra kişisel gelişim ve farkındalık girdi hayatıma. Nice kitap nice öğreti ve nice eğitim.... Ben tüm bu eğitimlerin temelinde aynı şeyi söylediğini keşfettim ve okudukça Yaradan'a daha da inanmaya başladım. Aslında tüm farkındalık ve kişisel eğitimlerde öğretilmeye çalışanlarda Yaradan'ın insanlara verdiği mesajlarda gizliydi; aslında apaçıktı da insanın aklı belki de gönlü henüz o kadar genişlemediği için gizli geliyordu.
Tüm duyguların insana ait olduğunu, doğal olduğunu ama tepkini duyguna göre vermenin; bilinçsizlik ve farkındalıktan çok uzak olduğunu öğrendim. Öfkenin çok doğal ama öfkeyle hareket etmenin doğal olmadığını öğrendim. Peki ne yapılmalıydı. Öfke mi hissediyorsun önce hissini kabul edip tepkini otomatik ve ilkelce vermek yerine kontrol etmen ve hatta öfkenin vucudunda yarattığı o enerji patlamasını iyiye, güzele yönlendirmen. Kolay mı oldu hayır olmadı ama ben bir karar almıştım.
1- Duygularımın beni değil benim duygularımı yönlendirdiğim biri haline gelmek.
2- Bilinçli bir insan haline gelmek.
3- Daima iyiden güzelden ve olumludan yana olmak.
Başka ne mi öğrendim. Evrenin tek olduğunu, tüm insanların aynı kaynaktan geldiğini ve aynı yere gideceğini. Kimsenin birbirinden aslında farkında olmadığını, kimseyi yargılamayacağımı öğrendim. Görmek istediklerimi önce göstermem gerektiğini öğrendim. Ol'ma halini öğrendim ve bunun için çabalamaya başladım.
Her insanı sevemesem bile olduğu haliyle kabul etmeyi öğrendim. Bu insan nasıl böyle olur demek yerine, ve olduğu sevmediğim halini yargılamak yerine oturup onun için de dua etmeyi öğrendim. Allahım ikimizde kulunuz ona da gönül güzelliği ona da bilinç ona da iman ver demeyi öğrendim!. Hakaret etmek ağaşılamak ve öfkeyle delirip küfretmek yerine!
Cani, kötü ve dehşet birini olduğu gibi kabul edebildim mi? Hayır; ama Yaradanın bir parçası olduğu ve onun da aynı yerden geldiğini bilerek yargılamak yerine Allah'a havale etmeyi denedim; Allah'ın adaletinin dünyada da yer almasını ve en ağır bir biçimde cezalandirilmasını diledim; ama öfkemi kontrol ettim; beddua okumak yerine ona, diğer taraf için dua ettim. Diğer tarafın öfkesini ve nefretini bir tek Allahın dindireceğini bilerek; Allaha yardımcıları olmasını istedim. Elimden o insanlar için duadan ve acılarını hafifletebilecek adalet istemek dışında bir şey gelmediğini bilerek. Ama acılı insanın acısını kanırtmak yerine dindirmenin parçası olmayı diledim ki diner mi bilinmez, dinemez sanırım
Sonra özgür iradeyi hatırladım; insanın cehennemi de olabilecek cenneti de olabilecek o iradeyi! Benim rolum ne dedim kendime? Ben ne yaparsam dünyadaki huzura iyiliğie barışa ve adalete katkı sağlarım diye düşündüm. Küfürle mi, öfkeyle mi yoksa beddua ile mi? Hiçbiri olmadığından emin olduğum için farklı bir yolu seçtim.
İşte seçtiğim yolda huzuru buldum; şükürler olsun!
Dilerim tüm insanlık adaleti ve barışı öfkenin ve bedduanın değil, sakinliğini, duanın ve aktif olarak ben ne yapabilirim demenin getireceğini tez görür!
16.02.2015
13.02.2015
Anne Denedim ve Oldu
Aren daha bebekken ve söylediklerimizin öğretmeye çalıştıklarımızın hiçbirini yapmaz, tam aksi şeyleri yaparken, endişe ederdim; gerçekten armut dibine düşüyor mu? Çocuk anne & babayı rol model alıyor mu diye? Sonra biraz büyüyüp söylediklerimizi kendi fikriymiş gibi başkalarına ve kendine söylemeye başladığında, endişenin yerini huzur almaya başladı.
Çocuklar başarmak konusunda çok hırslılar ve takdir almak konusunda da. Sanırım herkes en az bir kere de olsa çocuğunun bir şeyi başaramadığında öfke krizine girdiğine, ağladığına ve yaptığı şeyi bir daha yapmadığına şahit olmuştur.
Ben "başarı" kelimesini dilimde denemek ile değiştirdim. Başarmak denir ki sahi? Denediğin bir şeyin sonuca ulaşması öyle değil mi? Üstelik başarının kriteri nedir, kim koyuyor bu kriteri.
Uzun bir süredir Aren başardım anne dedikçe; denedin ve oldu demeye başladım. Bir şeyi yapamadığında ve offff başaramıyorum işte deyip hayal kırıklığına uğradığında; Arencim sadece 1 kez denedin ve olmadı; bir kaç kez daha dene, belki olur diyordum. Elbette bir dizi film çekmiyoruz veya sadece olması gerekenlerin yazıldığı bir kitabın başrollerinde de değiliz; dolayısıyla bu söylediğime sakince tabii haklısın anneciğim gibi bir cevap almadım. Üzüntüsünü, hayal kırıklığını yaşamasına müsade ettim ama yine de tekrarladım.
Bazen 4-5 kez denedi ve yapamadı; olabilir biraz ara ver belki sonra denediğinde yapacaksın dedim. Israrla denedi ve olmadı; ağladı, üzüldü, sadece sevgimle onayladım onu.
Bazen 2. deneyişinde yapabildi ve o yine bunu başardım anneee başardım diye dile getirdi. Ben yine dilimi değiştirmedim; evet denedin ve oldu kuzu dedim. Ama onun o heyecanına, o sevincine kesinlikle eşlik ettim; sadece ben kendi dilimi kullandım. Biliyordum çünkü artık; bilinçaltına yerleşiyordu söylediklerim ve zamanla gereken tekrara ulaştığında onun da bir şekilde diline ve hareketlerine yansıyacaktı bu.
Ve dün akşam babasıyla yap-boz yaparken şöyle dedi Aren: "Bak baba denedim ve oldu" . Akşamın ilerleyen zamanlarında; off denedim ama yapamıyorum galiba tekrardan denemem gerek.
Elbette çok mutlu oldum; başarının kriterinin denemekten geçtiğini öğrenmiş oldu ve başarıszlık değil az denemek olduğunu bir şekilde öğrenmiş oldu.
Çocuklarımız hiçbir zaman başarısız veya başarılı değiller; ya azimle deniyorlar ve yapabiliyorlar ya da bazen yapamıyorlar. Her konuda başarılı olabilecek insan henüz yok! Ayrıca bu hepimiz için geçerli; siz de kendinizi başarılı veya başarısız olarak değerlendirmeyin; ne kadar süreyle denediniz başarmak istediğinizi ve hangi yolları denediniz; hep aynı yöntemle mi deniyorsunuz belki de yönteminizi değiştirmeniz ve tekrardan denemeniz gerekiyor.
Haydi bakalım deneme 1-2 1-2;)
9.02.2015
Çocuğunuzu Değiştiremezsin Peki ya Kendinizi?
Insanların sana nasıl davrandığını veya ne söylediğini değiştiremezsin; yapabileceğin tek şey tepkilerini değiştirmek veya kontrol etmektir.
Başlığı çocuğunuzu değiştiremezsiniz peki ya kendinizi diye attım; ama aslında kendiniz haricinde kimseyi değiştiremezsiniz bu hayatta. Yola bununla başlamak o yolda yürüyemeyeceğinizin ve gelişemeyeceğinizin ve hiçbir şeyi değiştiremeyeceğinizin garantisidir.
İnsan ebeveyn olduğunda; sana muhtaç olan o küçücük varlığı değiştirebilecek güce de sahip olduğunu düşünüyor. Ve sonra o küçük varlığı değiştiremediğini görünce kendini aciz, yetersiz ve bazen çok gereksiz görmeye başlıyor. Aslında tüm hikaye de bu noktada başlıyor.Çocuğun uyumuyor, uyutamiyorsun, çocuğun yemiyor, yediremiyorsun, çocuğun vuruyor, kırıyor engel olamıyorsun. Ve kendini çok kötü hissediyorsun; hala çocuğunu nasıl değiştirebileceğini düşünüyorsun, aklına değişmek gelmiyor bile. Öyle ya sen kocaman, yetişkin birisin ve sen olmasan hayatını sürdüremeyecek ufacık bir canlı karşısında acizsin.
İşte çocuk aslında mütiş bir rehber; çocuğunu değiştiremeyeceğini anladığın anda dönüp kendine bakmalı insan! Peki ya ben değişebilir miyim demeli! Şüphesiz ki değişebilirsin. Ve sen değişirsen, olaylar aynı bile kalsa, herşey gözüne bambaşka gözükecek.
Çocuğun uyumuyor, ne yapabilirsin bu durumda; vazgeç olmuyorsa olmuyordur; sen nasıl uykusuzlukla başa çıkabilirsin ne yapabilirsin ona bak? Çocuğun yemek yemiyor, ne hissediyorsun; öncelikle açlıktan ölmeyeceğini veya gelişmeyeceği fikrini kafandan at çıkar; nereden girdi o fikir aklına onu bul? Kendi olumsuz hislerini düşün, kabul et ve dönüştür.
Çocuğun büyüdü artık, uyku, yemek ve daha nice bebeklik sıkıntıları bitti; şimdi de başka krizler var. Ve sen delirmek üzeresin; çünkü başedemiyorsun. En çok da tutturmaları ve ağlamaları ile başedemiyorsun. Ve çoğu zaman yeniliyorsun ona karşı, istediklerini yapıyorsun. 5 dk 10 dk 15 dk ama yok 1 saat tutturan ve ağlayan bir çocuğa dayanamıyorsun; halbuki o senden kat be kat küçük olan çocuk 1 saat ağlamaya ve tutturmaya dayanabiliyor; bunu düşününce daha da deliriyorsun. Elin kolun bağlanmış hissettin mi ya çocuğuna ya da kendine zarar veriyorsun. Bazen fiziksel zararın kıyısından dönüyorsun.
Sakin ol ve hatırla: Çocuğunu değiştiremezsin ama kendini pek de güzel değiştirirsin. Öyle anlarda bırak çocuğunu ve içine çekil, duygularını gözlemle ve bak sonra kendini olduğun gibi kabul et, derin nefesler al ver ve sevginin her şeye iyi geleceğini hatırla!
Hadi bakalım yolun açık olsun; çocuğun 30 yaşına da gelse 60 yaşındaki seni deli edebilir bunu da hatırla ;) Belki şimdi anneni arar ve ona durduk yerde canım dersin; annen hayatta değilse ruhuna bir dua gönderiver de kadın emeklerinin boşa gitmediğine sevinsin ;)
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)