16.02.2015

Ne Zaman Huzuru Buldum?

Bir süre öncesine kadar öfke bombası gibi yaşayan biriydim; ömrüm kendime, etrafımdaki bilinçsiz insanlara, devlete, topluma, cahillere ve nicesine öfkelenerek geçti. Ufacık şeyler bile beni sinir eder, sinir krizi geçirtirirdi. Öfke kısa süreli iyi gelirdi, sanki deşarj olurdum, sanki vücudumdaki tüm elektriği atardım ama tıpkı çikolatanın geçici mutluluk verip kısa süre sonra kan şekerini düşürüp yine mutsuzluk hissettirip yine tatlı yedirmesi gibi... Aynı kısır döngüyü yaşardım; öfkem öfkeyi tetiklerdi ve hayatımda karşıma nedense! hep öfkeleneceğim şeyler çıkardı. 

Sonra kişisel gelişim ve farkındalık girdi hayatıma. Nice kitap nice öğreti ve nice eğitim.... Ben tüm bu eğitimlerin temelinde aynı şeyi söylediğini keşfettim ve okudukça Yaradan'a daha da inanmaya başladım. Aslında tüm farkındalık ve kişisel eğitimlerde öğretilmeye çalışanlarda Yaradan'ın insanlara verdiği mesajlarda gizliydi; aslında apaçıktı da insanın aklı belki de gönlü henüz o kadar genişlemediği için gizli geliyordu. 

Tüm duyguların insana ait olduğunu, doğal olduğunu ama tepkini duyguna göre vermenin; bilinçsizlik ve farkındalıktan çok uzak olduğunu öğrendim. Öfkenin çok doğal ama öfkeyle hareket etmenin doğal olmadığını öğrendim. Peki ne yapılmalıydı. Öfke mi hissediyorsun önce hissini kabul edip tepkini otomatik ve ilkelce vermek yerine kontrol etmen ve hatta öfkenin vucudunda yarattığı o enerji patlamasını iyiye, güzele yönlendirmen. Kolay mı oldu hayır olmadı ama ben bir karar almıştım. 

1- Duygularımın beni değil benim duygularımı yönlendirdiğim biri haline gelmek. 

2- Bilinçli bir insan haline gelmek. 

3- Daima iyiden güzelden ve olumludan yana olmak. 


Başka ne mi öğrendim. Evrenin tek olduğunu, tüm insanların aynı kaynaktan geldiğini ve aynı yere gideceğini. Kimsenin birbirinden aslında farkında olmadığını, kimseyi yargılamayacağımı öğrendim. Görmek istediklerimi önce göstermem gerektiğini öğrendim. Ol'ma halini öğrendim ve bunun için çabalamaya başladım. 

Her insanı sevemesem bile olduğu haliyle kabul etmeyi öğrendim. Bu insan nasıl böyle olur demek yerine, ve olduğu sevmediğim halini yargılamak yerine oturup onun için de dua etmeyi öğrendim. Allahım ikimizde kulunuz ona da gönül güzelliği ona da bilinç ona da iman ver demeyi öğrendim!. Hakaret etmek ağaşılamak ve öfkeyle delirip küfretmek yerine! 

Cani, kötü ve dehşet birini olduğu gibi kabul edebildim mi? Hayır; ama Yaradanın bir parçası olduğu ve onun da aynı yerden geldiğini bilerek yargılamak yerine Allah'a havale etmeyi denedim; Allah'ın adaletinin dünyada da yer almasını ve en ağır bir biçimde cezalandirilmasını diledim; ama öfkemi kontrol ettim; beddua okumak yerine ona, diğer taraf için dua ettim. Diğer tarafın öfkesini ve nefretini bir tek Allahın dindireceğini bilerek; Allaha yardımcıları olmasını istedim. Elimden o insanlar için duadan ve acılarını hafifletebilecek adalet istemek dışında bir şey gelmediğini bilerek. Ama acılı insanın acısını kanırtmak yerine dindirmenin parçası olmayı diledim ki diner mi bilinmez, dinemez sanırım 

Sonra özgür iradeyi hatırladım; insanın cehennemi de olabilecek cenneti de olabilecek o iradeyi! Benim rolum ne dedim kendime? Ben ne yaparsam dünyadaki huzura iyiliğie barışa ve adalete katkı sağlarım diye düşündüm. Küfürle mi, öfkeyle mi yoksa beddua ile mi? Hiçbiri olmadığından emin olduğum için farklı bir yolu seçtim. 

İşte seçtiğim yolda huzuru buldum; şükürler olsun! 

Dilerim tüm insanlık adaleti ve barışı öfkenin ve bedduanın değil, sakinliğini, duanın ve aktif olarak ben ne yapabilirim demenin getireceğini tez görür!


Hiç yorum yok: