13.03.2013

5 Adımda Duygular Şelale



İnsanoğlunun başına her ne gelirse duygularından geliyor. Çocuk yapmak bile en nihayetinde duyguların bir neticesi.

Bakmayın siz başlığın cıvıklığına aslında konumuz 5 Adımda Çocukların Duygularını Kendi Kendine Kontrol Etmeyi öğrenmesi üzerine. Çok kritik bir nokta var ki, eminim her ebeveyn bu hataya düşüyordur. Çocukların davranışlarına limit koymak doğal ama duygularına limit koymak doğal değil. Bir limit koyarken çocuğa, iyi düşünmek lazım; çocuğun duygusuna mı set çekiyorum yoksa davranışına mı? Daha açık söylemek gerekirse; öfkesine, neşesine, ağlamasına ve benzerlerine limit koymak doğru olmadığı gibi işe de yaramıyor arkadaş. Ve bilindiği üzere; herhangi bir şeye baskı uygularsan, şişer şişer şişer ve patlar!. Eninde sonunda sonucu iyi olmayan bir durumla karşılaşırız. 


Siz "izin" verseniz de vermeseniz de çocuğun üzüleceği varsa üzülüyor, ağlayacağı varsa ağlıyor. Sizi bilmem- çok doğru birşeymiş gibi- bana küçükken odanda ağlayabilirsin denilirdi. Saolsun ya odamda ağlamama izin verdiğiniz için. Veya ağlaman bitsin, yanımıza gel. Bu söylemler, çocuğa kendini sadece kötü ve yanlız hissettirir başka da hiç bir amaca hizmet etmez. Buradan çıkaracağı anlam; duygularımı bastırmalıyım, yoksa yanlız kalırımdan başka birşey olamaz. 

Herhangi bir insanın ki burada konumuz çocuklar; duyguları bastırıldığında, o duyguyu yönetmesini, idare etmesini öğrenemez hale geliyor. Ve biran geliyor; saldırganlık, ne yapacağını bilememe hali yaşanıyor. Aren için "delirdi bu" dediğim anlara bakıyorum; çocuk gerçekten bir kontrolsüzlük hali yaşıyor, napacağını bilemez halde. Sevincini veya üzüntüsünü kontrol edemiyor ve başlıyor eşyalar havada uçuşmaya, çığlıklar, naralar. Çocuk bir duygusunu göstermeye çalışıyor veya söylemeye ama yapamıyor işte. Düşünün o halin çaresizliğini. Hepsini öylece izleyip, sakin ol canım diyorum. Eğer beden diliyle kucağıma gelmeye yanaşırsa hop kucaklayıp sırtını falan sıvazlıyorum. 

Yani duyguları inkar etmek, yok saymak veya onları bastırmaya çalışmak hiçbir işe yaramıyor. Yarasaydı şuan bir nesil inanılmaz kontrollü ve duygularına sahip çıkabilen bireylerden oluşurdu. Peki ne yapmak gerekiyor; 5 adımda özetlemişler. 



1. Acı gerçek rol model olmak. Ne zor şey ya ne zor şey, kendi halinden bir başka hale bürünmek. İnsan da bunu sadece evladı için yapabiliyor zaten. Yani ebeveyn olarak çok da haklı sebeblerden bağırabileceğiniz bir noktada derin bir nefes alıp o duyguyu kontrol altına alırsak iyi bir model oluşturmuş oluyoruz. Çocuklar bizi bebekken bile çokca deniyorlar. Tepkilerimizi ölçmeye çallışıyorlar. İnadına yapıyor dediğimiz her durum aslında çocuk için bir oyun. Onlara alet olmassak iş daha kolay aslında. Ben bazen bunu yapıyorum. Biliyorum ki Aren'in canı oyun oynamak istiyor; alıyor eline ağzına sokulmaması gereken birşey ve sokuyor. Bağıracakken, aman dur Tüten diyorum. Ya görmemiş gibi davranıyorum ya da ağzına mı sokuyorsun dikkat et de kusturmasın seni öghhh  olunca sen de sevmiyorsun diyorum. Bozuluyor, üzülüyor çünkü bu harika oyununda! ona eşlik etmemiş oluyorum. Hoop başka bir oyuna geçiyoruz. Hayar bir oyun be üstat :))))

Tabii bir de müthiş kurtarıcı bir oyun var; saklan-bul. İnsana bir 5 dk nefes aldırıyor. Çocuğu yanlız bırakmak yerine siz olay mahalini oyunla terkederseniz biraz nefes alabiliyorsunuz. Aren beni bulamaz deyip içeri kaçıyorum; o sırada bir nefes alıyorum, kendi kendime aman sakin ol, sakin ol ki delirmesin diyorum. Yani öyle içimden aman şimdi sen modelsin rolünde şu demiyorum :) 
Velhasıl, çocukların önlerinde duygularımızı kontrol edebildiğimiz heran onların da kendilierini regüle etmeyi öğrenmelerine vesile oluyoruz. Ne ekersek onu biçiyoruz işte. Bağırırsak, çocukta bağırıyor. Sakinsen çocukta sakin. (Bu son cümleyi çok inanarak yazmadım :) Her çocuğun da kendi karakteri var canım; bazısı ateşli anne&baba sakin de olsa)

2. İçiçe olmak, ten teması. Büyüleyici etkiye sahip iki temel şey. Nasılki ağlayan bir bebek kucağa alındığında sakinleşebiliyor, daha büyük çocuklarda anne babası dokunduğunda, sevdiğinde daha sakin bir hale gelebiliyorlar. İnsanoğlunun yegane ihtiyacı sarılıp sarmalanmak bence. Bir insan ben sarılmayı hiç sevmem, pek hazmetmem diyorsa doğru o insanı terapiye göndermek gerekir ve çocukluğunda mutlaka vardır bir arıza. Çocuklar sevildiklerini ve her halleriyle kabul olduklarını hissettiklerinde her zaman işbirliği yapmaya açıktırlar. Daha az "deli"   daha az "hayır'lı" halde olurlar. 


3. Empati ve bunu gösterebilme. (Canım benim üzüldüğünü anlıyorum; keşke böyle olmasaydı.) filmi geri saralım ve "bunda üzülecek ne var şimdi" cümlesini duyanlar parmak kaldırsın :) Veya aaa çok ayıp buna ağlar mı hiç! olmadı size aman canım buna mı üzüldün sen şimdi bosver cümlesini verelim. Ama ömrü hayatında mutlaka ağlayınca çirkin oluyorsun, bak bak şu çirkine bak lafını duymayan kalmamıştır. İşte bu nasıl empatik olunmaza çok iyi örnek. Eğer empati kurabilirsek ve seni anlıyorum mesajını çocuğa geçirebilirsek; çocuklarda arada bir kötü hissetmeninde doğal olduğunu ve her halleriyle kabul görüldüklerini öğrenmiş oluyorlar. Sesini duyurmak için bağırmasına gerek kalmıyor, beni anla mesajını böğürerek ağlayarak vermiyor. Bunları bizler doğal karşıladığımızda çocuklarda tamam ya bugün üzüldüm yarına birşeyim kalmaz diyebiliyor. (öyleymiş yani )



4. Çocuğun davranışlarını yönetebilmek, yönlendirebilmek önemli ama bunun yolunun cezadan geçmediğini öğrenmeyen kalmamıştır herhalde. Ceza kısa vadeli, anlık harikalar yaratan bir yöntem; bunu kimse inkar edemez. Amma velakin uzun vadeli bir hayatı seçiyoruz ebeveyn olduğumuzda dolayısıyla aman diyeyim; bugün ceza verdiğiniz çocuğunuz yarın 10 kaplan gücünde karşınıza çıkar; cezaya alışan bünye hadi daha da daha da der ve duygularıyla değil ama ceza ile başa çıkma yöntemini çok iyi öğrenmiş olur. Çocuğunuz yarın öbür gün hapisaneye düşerse bunu öğrenmesi iyi olur tabii de, herhalde bir gün hapisaneye düşerse gibi bir zihniyetle çocuk yetiştirecek değiliz değil mi? 



5. Duygularını göstermek için onlara sonsuz güven vermeliyiz ama bu demek değil ki duygularının sebeb olduğu davranışlara limit koymayacağız. Şöyle; istediğin kadar delirebilirsin ama bana vurmana izin vermiyorum. (ağzı dili olsa çocukta der ki; yahu vurmadıktan, saçını seçmedikten sonra ne tadı kaldı delirmenin :) )
sinirli bir çocuk, kötü bir çocuk değildir ama can acıtan çocuk ilkel kalmış bir insan modelidir. Mağara adamından hallice olduklarını biliyoruz; zaten görevimiz tehlike değil mi ebeveynler olarak; bu mğara adamlarını birer hanımefendiye, beyfendiye çevirmek bizim görevimiz :)))
Bir çocuk öfkeli, sinirli bir haldeyken duygularını kontrol edemez, bunu o anda ondan istemek hiçbir işe yaramaz. Ama sizin o durum karşısında nasıl durduğunuz ona çok şey öğretir. Siz böyle anlarda ona şefkatle, sevgiyle ve en önemlisi sabırla yaklaşırsanız, ağlamasına izin verir hatta ağlamaya motive ederseniz çocukta kendini güvende hissedecek ve ağlayabilecek, içindeki o duygu yoğunluğunu can acıtarak değilde ağlayarak atabilecektir. Karşılıklı ağlamakta bir seçenek tabii ki :) Yapmayan var mı? 


Çocuğa duygularını dile getirmeyi, dillendirmeyi öğretmek önemli ama bu konuda ısrarcı olmaya gerek yok. Kalbinden geçenleri aklının sözgecinden geçirmek ve kelimelere dökmek özellikle de çocuklar için her zaman çok kolay değil; bunun yerine duygularını olduğu gibi kabul etmeye odaklanmak daha önemli ve işe yarayan bir method, bu sayede çocuk: 

  • Duygunun iyisi kötüsü olmaz hepsi insanın zengiliğidiri
  • Nasıl hissedeceğimizi her zaman seçemeyiz ama hissettiklerimiz karşısında nasıl davranabileceğimizi seçerizi 
  • Duygularınızı rahatlıkla, derinlemesine yaşadığınızda bu onları kontrol etmeye de yararı 
öğrenebilecek. 

Eğer siz de hala kendi duygularınızı kontrol etme aşamasındaysanız; bu iyi haber; niye mi? çübkü çocuklar duygularını kontrol etmede sizden çok daha iyi bir noktada. Neden mi? Çünkü siz şuan işin en zor kısmını yapıyorsunuz; onlara bunun nasıl olacağını öğretiyorsunuz. Hatırlayalım; boynuz kulağı geçer!

Ya işte böyle sevgili okur, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla! (Gelin=Tüten Kızım= sizler) 

Haydi bakalım duygular şelale!


1 yorum:

Unknown dedi ki...

özeleştiri var ,samimiyet var ,bilgi var ...
ben çok beğenerek hatta bazı kısımlarında kendimi de düşünüp tebessümle okudum yazını
sevgiler!