23.12.2010

Aile Apartmanı

Kendimi bildim bile yaşadığım apartmanda bir başka akrabamız daha oturdu ve ailemin genelinde de bu böyleydi. Biz babaannemlerle altlı üstlü oturduk. 2 dayım yanyana apartmanda oturdu. Komşularımız da çok iyiydi hala iyiler dolayısıyla büyüdğüm apartmana aile apartmanı diyebildim. Babaanemi ve büyük teyzemi (babaannemin kardeşini) hergün görme şansım oldu. Dayımların birine gittiğimde diğerini de görebildim. O zamanlar bunun ne denli değerli olduğunu bilemiyordum tabii. sanki her çocuk hergün babaannesini görebilirmiş gibi. Anneannemde dayımlarla yaşardı dolayısıyla her hafta anneannemi de görebilirdim. Zaten biraz dayımlarda biraz da biz de kalırdı. Babaannem öldü, büyük teyzem bizimle yaşamaya başladı. Bunlar bana çok doğal şeyler gibi gelirdi ki hala gelir.

Büyümeye başladığımda ve evlenmem beklenildiğinde, babaannem de öldüğü için büyük teyzem bizimle yaşıyordu ve daire kiradaydı, herkes ohh ne güzel evin hazır geçersin annenin alt katına oturursun demeye başladı. Şiddetle karşı çıktım. Olur mu öyle saçma şey dedim. Annemlerin alt katında oturuyorsam niye evleniyorum dedim. Burada yaşıyorum yıllardır benim başka hayallerim var dedim. Aynı evi aynı düzeni istemiyorum dedim. Ay hergün annemlerleyim zaten biraz uzaklaşayım dedim. Bu arada abim evlendi ve dayımlarla aynı apartmana taşındı, yadırganım, kınadım. Ben asla böyle birşey yapmam dedim.

Veee şimdi annemlerin alt katında oturuyorum. Şükürler olsun yarabbim. Ne doğru bir karar vermişim. Nasıl da akıllıca davranmışım. Ama burada Güray'ın da etkisi büyük. Aslında bu seçeneği sunduğumda deli misin tabii ki de orada oturalım diyen o oldu. Güray da benim gibi büyümüş biri. Ailece oturmuşlar onlarda. Hala Hülya annem ve kardeşi karşılıklı dairelerde oturuyorlar. Annenede onlarla birlikte. Her ikimizde bu işin zor yanlarını bilsek de hemfikir olduk.

Şu kadarını söyleyebilirim ki, aklınızda ne soru işareti var ise unutun gitsin. aileyle aynı apartmanda oturmak veya yakın oturmak paha biçilmez bir lüks bence. Harika birşey. Düşünüyorum mesela, uzakta bir yere gitseydik veya abimler bize çok yakın oturuyorlar ama yine de annemleri ziyarete gelmek için bir vakit ayırıyorlar bir gün belirliyorlar. Oysa biz sadece yukarı kata çıkıyoruz veya apartmanda karşılaşıp naber demek bile yetiyor çoğu zaman. Uzakta olsaydık haftaiçi onca yorgunlukla anneleri ziyaret faslı çıkacaktı veya bu işi haftaiçi gerçekleştiremezsek haftasonu bu işe vakit ayırmak gerekecekti ki bir süre sonra bu iş zevkten çıkıp zorunluluk halini alacak ve giderken üfleyip püfleyecektik.

Ve tabii bir de çocuk olayı var. Çocuk sahibi tüm arkadaşlarım deli misin böyle bir şansın var ise düşünme bile dedi. Doğru söylüyorlardı. Ve bugün sanırım çocuklu olan herksin bildiği bir kitabun Harvey Karp " Mahallenin en mutlu Çocuğu" kitabında bakın ne demiş:

Bir çocuk yetiştirmek için koca bir köye ihtiyaç vardır – Afrika Atasözü

Anne-baba ve çocuktan oluşan çekirdek ailenin yeni bir icat olduğunu biliyor muydunuz? Aslında bu insanlık tarihini en büyük ve en yapay deneylerinden biri! Bu şekilde yaşamaya yalnızca yüz yıl önce başladık.

Modern Batı kültürü bize evlerimize kapanıp çocuklarımızı yardım almadan yetiştirmenin “normal” olduğunu öğretiyor. Bebek bakıcısı ise yalnızca zenginlerin sahip olduğu bir lüks olarak görülüyor. Geniş ailenin bir üyesinin evde kalıp bebeğe yardımcı olması ise fakirliğin kötü yanlarından biri olarak gösteriliyor. Tanıdığım birçok kadın yirmi-otuz yıldır bir bebeğe sarılmamıştır! Muayeneme gelen birçok kadının kucağına aldığı ilk bebek ise kendilerininki oluyor!

Birçok kültürde çocuğu tek başına büyütmenin delilik olduğu düşünülüyor. Tüm bunları anlattığınızda “Ciddi olamazsınız! Bir bebeği kardeşinizin, annenizin, teyzenizin, arkadaşlarınızın yardımı olmadan nasıl büyütürsünüz?” diyorlar.

Küçük bir çocuğa bakmak zor iştir. Bu işi yalnız başımıza yapabileceğimizi veya yapmamız gerektiğini düşünmek insanlık tarihine tamamen aykırı! Gençken ailenizden olabildiğince uzağa taşınmak istemiş olabilirsiniz. Ama anne baba olduğunuzda köklerinize dönme zamanı gelmiş demektir.


İnsanlık tarihine aykırı gelmeye hiç niyetim yok. Ve çocuğumun babaannesi dedesi aileye çok yakın komşularla büyümesini çok doğru buluyorum.

Dilerim aile apartmanı geleneğimiz hiç bozulmaz. Babadan oğula geçen bir gelenek olur. İsterim ki, çocuklarım da bizimle aynı apartmanda otursun :).

Bu arada loto'dan para çıkarsa kocamın uzaklara gitmek taşınmak gibi hayalleri var. Bu hayal beni korkutuyor desem. 100 metre kare küçük evimi çok seviyorum desem :) Tamam başka evimiz olsun gidip tadını çıkardığımız ama şu aile apartmanı geleneğimiz bozulmasın yahu :)

Tüten ben
Gelenekçi

Hiç yorum yok: