25.06.2013

Şifa Niyetine


Ömrüm.....


Kendimce zor günlerim var; ve bu süreçte bana en iyi gelecek şeyin bir bebek olduğunu düşünüyorum. Zor bir hamilelik zor bir doğum zor bir lohusalık ve zor bir 17-18 ay geçirdim ama yine de yine de hepsini geri istiyorum; sanki bir evladım daha olursa yine aynı süreçlerden de geçsem yine doğal doğum yapsam ve yine zorlu da olsa o ilk anda onu kucağıma aldığımda bir kolumda yeni bebeğim bir kolumda Aren'im ve bizi sarmalayan Güray olsa sanki herşeyi unutacakmışım gibi sanki herşey daha güzel olacakmış gibi. O andan başka hiçbir şey düşünmüyorum, düşünmek bile istemiyorum. Hali hazırda yaşadığım zorluklar, yaşayabileceğim zorlukları biliyorum ama içimdeki ses umrumda bile değil diyor. Sanki benim tek şifam yeni doğan bebek olacakmış gibi. 

Şimdi şuanda hamile olmayı ve bebeğimi kucağıma almaya sayılır günler kalmasını çok isterdim. Bunca zamandan sonra en çok istediğim ve artık kesin emin olduğum birşey varsa bir bebek daha istediğim evet biliyorum kolay olmayacak evet biliyorum herşey belki daha da zor olacak ama kesinlikle aynı zamanda bana şifa olacak; bana iyi gelen de aileme iyi gelecek. Sonra belki en zor anlarımda yeni bir bebek hali kuracağım ve kimbilir en başından beri istediğim 3 çocuklu aileye kavuşacağım. 


Bir ailem bir evladım olmasaydı kendimce ağır geçirdiğim su süreci sanırım hiç atlamazdım; ben bir yandan evladıma sarılıp diğer yandan doğmamış evladımın özlemini çekerken evladını yitiren tüm anneleri düşünüyorum ve gözyaşlarım durmuyor; öyle bir güce sahip olmak isterdim ki evlatlarını toprağa değil kalbine gömebilsin tüm anneler! Allahın hikmetinden sual olmuyor biliyorum, ama yine de yine Allah'a olmasa bile içimden niye demekten kendimi alamıyorum, niye!

Herşey öyle dünyevi öyle geçici ki şu dünyada bir evlattan daha gerçek daha sonsuz daha daha daha olabilecek hiçbir şey yok! 


24.06.2013

Değişim Rüzgarları


Kelimelerle anlatılamayacak tek duygu!


Bir ülke değişiyor; ve biliyoruz ki değişim sancılı bir süreç ama süreç tamamlandığında müsvet veya menfii hiçbir şey kaldığı yerden aynen devam etmiyor.

Benzer değişimleri biz de aile içinde yaşıyoruz; her birimizin yaşadığı ve ailemizi müsvet bir biçimde etkileyecek değişimlerin içersindeyiz.

Ailemizin en minik üyesi dünya için küçük ama kendi için büyük değişimler yaşadı; bu değişimlere bizden çok o hazırmış ki hepsinin altından kalkabildi. Biz ondan daha çok zorlandık onun yaşadığı bu değişimlere alışmaya çalışırken. En yeni değişikliğimiz tam 1 ay önce yazdığım acaba yeni bir dönememi giriyoruz yazım da bahsettiğim bezi bırakmış olmamız; biz yeni bir döneme girip girmediğinizi düşünürken Aren çoktan girmiş bile o gün bugndür donlu; ve fakat çoğu zaman çırılçıplak dolaşan bir çocuk :) Çişi de kakası da tuvalete ama çişini daha çok ağaç dibine yapmayı seviyor, kakasını da mümkünse oyunundan ödün vermeden bulunduğu yerde lazımlık olur, yer olur uygun neresi varsa oraya yapmayı seviyor, ama ortada arkadaş ve oyun yoksa tuvalete yapıyor, lakin kimseyi yanında istemiyor, kakasını yapıp bitti bitti diye her seslenişinde içimden sen ne zaman bu kadar büyüdün diyorum. 

Kocam hayatında yaşayabileceği en büyük değişimlerden birini yaşıyor, 10 yıldır çalıştığı şirketten yeni hedefleri doğrultusunda ayrıldı; gerek ayrılış biçimiyle gerekse ayrılırken duyduğu sözler nedeniyle kendisiyle bir kez daha gurur duydum. Eğer bir baba gerçekten çocuğunun ilk kahramanıysa Aren kendisine seçilebilecek en doğru kahramanı seçmiş; umarım babasının tüm erdemlerini sürdüren bir çocuk olur. 

Ben de tıpkı ailemin diğer üyeleri gibi kendimce değişimler yaşıyorum. Şu süreçte gördüğüm ve öğrendiğim en önemli şey; AİLE! İnsanın hayatındaki en değerli şey; hele ki bu aile dostlarla, sevdiklerimizle büyük bir aile halini aldıysa. Ailenin çekirdek kısmı en önemli en korunalası kısmı. O çekirdek kısım içersinde kendimi olabildiğine mutlu olabildiğine huzurlu hissediyorum. Her günüm şükran her günüm şükür dolu. 

Değişimlere beraber yelken açmak, ailece daha da güçlenmek bana kendimi öyle mutlu ve huzurlu hissettiriyor ki; her ne olursa olsun bize birşey olmaz diyebiliyorum, yeterki birlikte olalım, yeterki daima mücadele edecek gücü birbirimizden bulalım, sağlık ve sıhhatle kalalım.... 

Ailemin sahip olduğu bu birlik ve beraberlik duygusunu ülkemin bir kısmında görmek de beni çok mutlu ediyor; çünkü o birlik ve beraberlik duygusunun insana nasıl iyi geldiğini, nasıl umut olduğunu kendimden biliyorum. Dünya da birşeylerin değişmesini gerçekten istiyorsak, önce kendi gücümüzün farkına varmalıyız. "Bir benle mi" söylemi yerine evet bir ben demeliyiz; birlikten kuvvet doğar, bir elin nesi var iki elin sesi var gibi çok anlamlı Atasözlerimiz gerçekliğini istersek yaşatabiliriz. 

Biz ailece bu değişim sürecinde daha da kuvvetlendik ve birbirimize kenetlendik; hepimiz bambaşka değşiim süreçlerinden geçerken ve farklı karakterlere sahipken bunu başarabildik; çünkü biz birbirimizi çok seviyoruz ve birbirimize karşı hep iyi niyetle, esneklikle yaklaşıyor veya en azından bunu deniyoruz; aynı şeyi ülkemin de başarabileceğine inanıyorum!.... 

Dilerim değişim sürecinden geçen herkes ve güzel ülkem müsvet sonuçlarla süreci tamamlar...



 Bir şey değişir herşey değişir!






17.06.2013

Yabancılaşmak


Bugune kadar  ülkemden gitmeyi hiç düşünmedim; daha 2 hafta öncesine kadar gidenlere anlam veremediğimi söylüyordum. Yine 2 hafta öncesine kadar fikrimi sorsanız, bence insan her ne olursa olsun kalıp mücadale etmeli derdim. Bir başka ülkede,en huzurlusun da bile, kendimi oraya tam anlamıyla ait hissedemem gibi düşünürdüm ki hala da böyle hissediyorum. 

Ülkemizin içinde bulunduğu durumda yaşadığım duygulardan biri de yabancılaşmak; artık tam anlamıyla bu topraklara da ait hissedemiyorum kendimi. Kendimi de dinliyorum ve hissettiklerim beni çok korkutuyor; bu öfkenin bu içimden taşan agresifliğin ve nefretin kaynağını bulmaya çalışıyorum, bulamıyorum. Ve hissettiğim bu çirkin ve kötü duygular nedeniyle de çok üzülüyorum; ama elimde değil bunları bastırmak, durdurmak yerine açığa çıkmasına izin veriyorum ki terketsinler bedenimi dahası ruhumu. İçimde çok güzel, insan olmaya ait, insanı insan yapan duygularım da çok ama onlara yoğunlaşıp bu kötü duyguları da yok etmek istemiyorum; çünkü o zaman acımaya, o zaman üzülmeye başlayacağım dahası bir anlam aramaya çalışacağım ki bu beni daha dipsiz kuyulara atacak. İyi ki ailem iyi ki evladım iyi ki dostlarım iyi ki güzel insanlar var;  onlar sayesinde şarj olsam da pilim tam dolmuyor, hiçbir zaman yeşil olamıyorum hep kırmızı bir noktada duruyor şarjım. 

Kendini hiçbir yere ait hissetmemek aidiyet duygunun kaybolması feci bir şey!. Şimdilerde sık sık gitmeyi düşünüyorum; gitmeyi düşünürken de bir çok soru dönüyor kafamın içinde. Evladım hangi vatan sevgisiyle hangi aidiyet duygusuyla yetiştireceğim; vatanı diye nereyi bilecek; şimdi gidersek büyüyeceği ve kendini ait hissedeceği yer gittiğimiz yer mi olacak yoksa her ne olursa olsun yaz tatillerinde vb geldiğinde kimliğinde yazan T.C' mi olacak? Yoksa o da kendini hiçbir yere ait hissedemeyip bambaşka duyguların içinde mi bulacak kendini. Milyon soruların içinden sadece bir tanesi bu. 

Ülkemden gitmek zaman alacak iyi düşünülüp karar verilmesi gereken bir durum; sabahtan akşama olacak birşey değil. Ama tek bir tıkla yine kendimi artık pek de parçası hissetmediğim sosyal medya mecralarını terketmek çok kolay. Şu dönemde o kadar çok elim gitti ki twitter'ı, IG'yi Facebook'u kapamaya. Son 2 senedir facebook kullanmaz olmuştum; anlamsız ve saçma gelirdi. Bu olaylarla birlikte tekrardan kullanmaya başladım 140 karakterin bana yetemediği zamanlarda "What is on your mind" sorusuna uzun uzun yazmak istedim, yazdığımda oldu. Oradaki arkadaşlarımı takip etmek istedim, düşüncelerini bilmek, belki de aynı görüşte olanları görüp oh be yanlız değilmişim hissini yakalamak için. İnsan elbette kendi gibi düşünenlere daha yakın hisseder ve bunu arar; bu zaten insanın doğasında olan birşeydir, kimse kendini o denli yanlız o denli "öteki" hissetmek istemez. 

Instagram tamamen anlamını ve önemini yitirdi benim için; dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış demişler ya bir çok insana çok kırıldım ve çok şaşırdım. IG nedir allahaşkına? Bir eğlence aracı değil mi? Güzel günlerin bir parçası değil midir? İnsan neden ülkesi ve vatandaşlarının bir kısmı eziyet ve zülm görürken, özgürlük adına demokrasi adına mücadele ederken; hayatının güzel bir karesini paylaşmak ister ki nasıl içinden gelebilir ki bu. Neden ve niye hala cevabını bulamadığım iki soru. Dün ve ondan bir gece önce çocuklar ve bebekler bile bu zülme maruz kalmışken; paylaşılan bazı fotoğraflar beni benden aldı; insan olmak adına utandım. İlk zamanlarda bu alanlarda da öfkemi dile getiriyordum oysa şimdilerde sessiz kalmayı yeğliyorum; evet tek bir tıkla silmek o insanı tek bir tıkla bloklamak oldukça basit ki bu basit işlemi yapıyorum ben de ama neden ve niçin sorularının cevabını hala bulamılmış değilim. Bu soruları sorma nedenim de içimi rahatlatmak aslında, mantıklı bir cevap duyup içimdeki o öfkeyi dindirmek... 

Twitter'ın bile anlamı öyle değişti ki benim için, öylesi farklı bir gözle bakmaya başladım ki. Kendimi ait hissettiğim çok sevdiğim, gün içinde soluklandığım, keyif aldığım, bebeğimi ilk kucağıma aldığım zamanlarda kurtarıcım olan yer şuan bambaşka hissettiriyor bana. Haber alabilmek adına sürekli elimde ama beni en az bu ülke kadar yoruyor. 

Herşeyden kopmak, herşeyden uzaklaşmak kendimden bile ayrı düşmek istiyorum.Eğer bu bir kaçış ise evet kaçmak istiyorum; yoksa ciddi anlamda aklımı yitireceğim. Bu olayın başından beri hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyorduk ya; ülkem için ne olur ne değişir öngöremiyorum ama benim adıma hiçbir şey eskisi gibi olmayacak onu biliyorum. En korktuğum şeylerden biri ve tanık oldukça şahit oldukça beni çok üzüp çok öfkelendirecek şeylerden biri de herşey bitip, umuyorum ülkem güzel günler gördüğünde, yaşanılanları unutarak hareket edecek insanlar olması olacaktır. Şimdilerde yaşanılan bu durum bir insanın içine işlediyse, farkındalık yarattıysa o insan kaldığı yerden aynı şekilde devam edemez bana kalırsa. Martin Luther King Jr.'ın dediği gibi "Herşey sona erdiğinde düşmanca davrananların kelimelerini bile hatırlamayacağız. Tek hatırladığımız dostumuz görünenlerin sessiz kalmaları olacak" Diliyorum, umuyorum gerçekten bazı şeyler hatırlanarak hayata devam edilir.

Bunları niye yazıyorum; çünkü yazmak bana daima iyi geliyor, iyileşmeme vesile oluyor!







14.06.2013

Yenik Düşmek

Öyle tükenmiş hissediyorum kendimi, öyle mutsuz, öyle yenik, öyle güçsüz, öyle çaresiz. Bunlar yenik düşmektir benim dünyamda yenik düşen direnmeye devam eder mi?

 Abdullak Cömert'in Ethem Sarısülük'ün Mehmet Ayvalıtaş'ın vebali hepimizin üzerine olmaz mı? Onlar senden benden farklı ne yaptı, sadece kaderi mi farklı yazılmıştı? 

Benim çorbada tuzum olmuş mudur bilemiyorum hakkıyla orada olamadım biliyorum; hakkını vererek orada olan herkese de gönül borcumuz var, Allah hepsinden razı olsun!. 

Gezi de direnenlere saygım sonsuz; dün ki görüşmeye Gezi'yi temsilen gidenlere ise hayal kırıklığımın yegane temsilcileri. Hayalperest falan değilim, Başbakandan bir beklentim yoktu ama gidenlerden çokca vardı. Sonuç değişmeyecek bile olsa zekice, cesurca sorulan sorular olmasını isterdim. Hesap sormalarını değil sadece soru sormalarını beklerdim. Ben gitseydim ve 20-25 dk söz hakkım olsaydı bambaşka sorular sorardım mesela;


  • Yasal süreci bize çözüm olarak sunuyorsunuz; oysa zaten bu olması gereken değil mi?
  • AKP hükümeti olarak yaptıklarınızı anlatıyorsunuz; bunlar sizin zaten temel sorumluluklarınız değil mi? Doğru ifade etmek isterim başbakanım bu yaptıklarınızı çok iyi yapmış olabilirsiniz, takdir bekliyorsanız o başka ama yaptıklarınızı söylemeniz sanırım doğru değil. 
  • Ölen insanların buna polis memuru da dahil neden ve ne uğruna öldüğünü düşünüyorsunuz; bu konuyu düşünüp hiç üzüldüğünüz oldu mu derinden. Mesela siz 3 çocuğunuzdan herhangi birinin biran için öldüğünü düşündünüz mü? Şimdi düşünün ve hissettiklerinizi paylaşın lütfen. 
  • Bu süreçten hem kişisel hem de hükümet olarak neler öğrendiniz? Kendinizi eleştirdiğiniz noktaları bizimle paylaşabilir misiniz?
  • Vakti zamanında sizinde hayatınıza karışıldığını düşünüyorsunuz; o dönemde neler hissettiğinizi bir kez de bizimle sözlü olarak paylaşır mısınız? Ve şimdi gerçek empatiyle bizim de böyle hissettiğimizi anlar mısınız....

Ve daha nicesi nicesi nicesi.... 



Hissetiklerimi Redhack öyle güzel yazmışki;




6.06.2013

Saygısızım, Hoşgörüsüzüm, Ayrımcıyım,Asabiyim, Öfkeliyim!


Ben ne Mevlana'yım ne Budha. O mertebede bir insan olamadım, olabileceğimi de hiç sanmıyorum. Demek istediğim ben herkesi olduğu gibi kabul etmiyorum(sen ben herkesi olduğu gibi kabul ederim diyorsan seninle birebir konuşalım olduğu gibi kabul etmediğin en az 3 örnek sunarım sana) ve her ne olursan ol gel hayatımda sana yer var diyemiyorum. Herkese saygı duymuyorum, herkese hoşgörülü yaklaşmıyorum. Bir insanın fikri dikenlerle doluysa hani nerede gülü gül dikensiz diken gülsüz olmaz demiyorum. 


*Bilerek ve isteyerek kötülük yapanları hoşgörüp anlayamıyorum. 



*Herhangi bir insana gösterilen şiddete ki, bu az önce yukarıda belirttiğim benim saygı duymadığım biri de olabilir, tamamen karşıyım ve herhangi biri veya birileri acı çekerken hayatıma kaldığı yerden hiçbir şey yokmuş gibi devam edemiyorum. (Elbette hayatımı durdurmuyorum da)


*Bir insanın fikri ve zikri kötülük, şiddet doluysa o insanı durup 1 sn bile anlamak istemiyorum; çünkü aşa ben ne Allahım ne peygamber!  Her insan davranışının altında mutlaka o davranışa neden olacak mantıklı bir açıklama vardır; bugün şiddet gösteren insanların çoğunun hatta hepsinin kötü bir çocukluk geçirdiği yeteri kadar sevilmediğini biliyoruz. Sevgi açlığı, eksikliğinin insanı şiddete sürüklediği kanıtlanmış durumda. Şimdi bu bilginin ışığında günlerdir şiddet gösteren polislere ama onlarda insan ve muhtemelen hiç sevilmemiş insanlar dolayısıyla böyle yapıyorlar diyerek  ÇOK İNSANCIL HERKESE KUCAK AÇAN BİRİ OLAMIYORUM. 


*Açık seçik söylüyorum; günlerdir süren edebiyle direnen ve karşılığında haketmedikleri şiddete maruz kalan insan ve hayvanlara karşı bugüne kadar sosyal medyayı sabahtan akşama kadar aktif olarak kullanan bugünlerde ise sessiz sedasız kalan insanlara olabilir sessiz kalabilir bu da onun görüşü diyerek SAYGI DUYMUYORUM.  Bu insanlara DUYARSIZ diyorum. Bu insanlara karşı ÖFKELİ VE HOŞGÖRÜSÜZÜM. Aynı zamanda ayrımcığım da çünkü insanları duyarlı ve duyarsız diye ikiye ayırıyorum!

* Evet saygısızın en önde gideniymişim bugüne kadar; vicdanım sızlıyor. Bazı sabahlara şehit haberiyle başladığımızda ah vah kahrolsun PKK deyip hayatıma kaldığım yerden devam edip IG'ye hayatımdan pek güzel kareler koyduğum için kendimden utanıyorum ve gerçekten saygısızmışsın diyorum. Ama bir yandan da kalp hep kendinden yanadır ya, şimdi farkındasın en azından diyorum!

*Evet kendi kriterlerim dahilinde insanlara duyarsız etiketi yapıştırıp sonra da pek güzel Asabi davranabiliyorum; muhtemelen bu da benim saygısız kişiliğimin aile terbiyesi yeterince almamış olmamın veya kişisel gelişimi zayıf bir insan olmamın parçasıdır!. (Bak benim de nedenlerim var haydı saygı duy bunlara!) 


İnsanların neye inandığı nasıl giyindiği hatta herhangi bir inanç doğrultusunda giyinmiş olması kısacası buna Türkiye'de eşittir türban diyoruz beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Hatta kara çarşaf giyimesi bile ilgilendirmiyor! Bu insanlar kafaları kapalı ama zihinleri açık olduğu sürece  benim için her yerde olabilirler. Zaten bu insanları laiklik adı altında devlet dairesine oraya buraya sokmamakta faşizm'in en güzel örneğinidir bana kalırsa! Bir insanı giyimine göre değerlendirmiyorum. 

İnsanların siyasi görüşü ister BDP'li olsun ister AKP'li isterse CHP'li beni zerre ilgilendirmiyor, zerre hem de. Bir insanı siyasi fikrine göre değerlendirmiyorum. 

İnsanların cinsel tercihleri de beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İbne, Orospu gibi kelimelerin kullanımına çok dikkat ediyorum ve bu kelimelere maruz kalanlar için gerçek anlamda derinden üzülüyorum. 

Tüm bu insanları anlayabiliyor hayatımda yer açabiliyorum. Hayatımda türbanlıya da ateiste'de,  Solcuya da sagcıya da apolitiğe de gay'e lezbiyene transeksüele, orospuya da  yer var. Hatta hayatımın ailemin pek sevdiklerimin içlerinde bunlardan var. 

AYNI ZAMANDA;Ben insanları tepkilerine veya tepkisizliklerine duyarlılıklarına veya duyarsızlıklarına göre değerlendiriyorum ama bunu da söyleyebilecek kadar AÇIK YÜREKLİ DÜRÜST VE DÜZ BİR İNSAN OLDUĞUM İÇİN ÇOK AMA ÇOK MUTLUYUM. Herkesin kendine göre kriterleri var elbette. Benim duyarsız bulduğum biri senin dünyanda çok duyarlı olabilir. 


Bak görüyor musun hem öyleyim hem böyle. Kimbilir belki sen de bir öylesin bir böyle! Bugünlerde polise kucak açıyorsundur da bir orospuya bir ateiste kucak açmıyorsundur ama aramızdaki fark ne biliyor musun? Sen polise kucak açtığını fakat bir orospuya kucak açamadığını dile getiremiyorsun!  

Eğer diyorsanki ben herkesi anlamaya çalışıyorum herkese naiflikle yaklaşıyorum herkese saygı duyuyorum hoşgörümün sınırları uçsuz bucaksın hayırlı olsun  sen öyle bir mertebeye erişmişsin ki önünde ancak saygıyla eğilebilirim senin!

Eğer diyeceksen ki elbette ben de herkesi anlamıyorum ama en azından senin gibi höt höt konuşmuyorum veya fikrimi dile getirmiyorum, susmanın da bir erdem olduğunu düşünüyorum. Konuşurken öfkemi yönetemiyorum asabi değilim sen olmuşssun arkadaş tebrik ederim! Ben daha olamadım!


Şimdi benim olamadığım gibi bir insansan sen  bana da kucak aç kimbilir gün gelir senin mertebene erişim ben de! Hem kimbilir belki sen de o esnada benden 1-2 şey öğrenmiş olursun!








3.06.2013

Oglum'a: #direngeziparkı #occupygezi


Sevgili oğlum! Ülken zor durumda; özgürlük için, insanca yaşayabilmek için, demoratik bir ortam için mücadele ve direniş gösteriyoruz! En çok da siz çocukların daha iyi bir ortamda yaşayabilmesi için mücadele edip direniyoruz!. 

Büyüyüp ayakları  yere sağlam basan, kendine güvenen, Allahtan başka hiçbir şeyden korkmayan bir insan, insan sevgisiyle dolu biri olduğunda tarihini iyi öğrendiğinde, umarım bizimle ve bizimle mücadele eden herkesle gurur duyarsın! 

Baban ve ben apolitik büyüdük; bugüne kadar üniversite dahil hiçbir eyleme katılmadık; elbette bir siyasi görüşümüz oldu, rakı sofrasında ülkeyi kurtarmaktan öteye geçmedik; belki bu bizim ayıbımız ama hep demokrasi için özgürlük için mücadele edenlerin yanında olduk fikren!. Elbette bir siyasi görüşümüz oldu ama bundan öteye geçmedik ta kiiii senin geleceğin senin özgürlüğün senin varlığın tehtit altına alınana kadar. 

Şimdi baban ve ben fiilen ve fikren mücadele ediyoruz! Korkmuyoruz hiçbir şeyden! Bu uğurda ölümü bile göze alarak meydana gidiyoruz; seni önce Allah'a sonra sevdiklerimize emanet ediyoruz; bu uğurda öleceksek kaderimizdir diyoruz, elbette seni heran düşünüp, kendimize ve sana yakışır biçimde taşkınlıkta bulunmuyoruz. Tek yaptığımız orada bulunmak, biber gazı, portakal gazı yerken bile durmak sadece durmak ve Faşizm'e karşı olduğumuzu çığırmak, bundan öte birşey yapmıyoruz!

Tanıdığımız tanımadığımız arkadaşlarımız var; gençler var en çok da; gelip bize yardım eden, kolumuza giren bizi kurtaran! 

Oğlum! Ülkende güvenebileceğin tek şey önce kendin sonra da halkın! Sen bizim gibi apolitik büyüme, sen bizim gibi yıllarca susma! Sen fikirlerini dile getiren, ideolojisinin peşinden gidenlerden ol!. Gözünün gördüğü herşeye inanmayan, sorgulayabilen, eğri ile doğruyu ayırabilecek bir genç ve yetişkin olursun!. Biz meydanlara giderken nasılki ailemiz dualarıyla arkamızda oldu nasıl ki yanında kalıp seni korudu biz de seni öyle koruyalım, arkanda olalım! Umuyorum sana öyle bir ülke bırakırız ki direnişine gerek kalmaz ama olur da fikrini dile getirmek istersen bil ki arkandayız!

Söyleyecek çok şey var ama baban ve ben sadece  #direngeziparkı diyoruz!  # Diren Türkiye  #Direnin İyi İnsanlar Diyoruz!