27.02.2012

Uyku Eğitiminden Notlar

Bu yazıyı heyecanla bekleyenler olduğunu biliyorum amma velakin bir çoğunuzun beklentisini karşılamayacağını da ilk baştan belirtmek isterim. Söz konusu uyku olduğunda biz annelerin tam anlamıyla sihirli bir değneye ihtiyacı oluyor. Hani deseler ki Ugandada sihirli değnek satılıyormuş gidip alırız olmadı getirtmenin yollarını kesinlikle buluruz dahası bu habere inanırız öyle değil mi ?

Uykusuz Anneler Klubü web sitesini duymayan kaldı mı? Eğer duymadıysanız ve hiç siteye bakmadıysanız çok şey kaybediyorsunuz demektir ama kazanmak için geç değil hemen yukarıdaki mavi renk olan Uykusuz Anneler'e tıklayın ve siteyi ziyaret edin.

Şimdi yazacağım satırları abarttığımı düşünebilirsiniz veya aklınızdan birilerine yaranmaya çalıştığım o da olmadı en iyi ihtimalle sitenin kurucularını tanıdığım için tanıdıklarımı övdüğüm geçebilir. Ama hepsinde yanılıyorsunuz doğru cevap E şıkkı yani hiçbiri.  Uykusuz Anneler Klubü bugüne kadar annelere destek olmak amacıyla kurulmuş en ayağı yere basan en organize ve en "sosyal sorumluluk" bilinciyle ilerleyen bir klüb bana kalırsa. Klübun kurucuları Perihan Gürer, İrem Erdilek (hangi sitesine link vereyim ki) ve Esra Sert nam-ı diğer Acemi Anne (yazılarına http://www.ntvmsnbc.com/ uzerinden ulaşabilirsiniz.) Bu 3 kadının da 10 parmağında 10 marifet var. Hepsi bir anlamda çalışan kadın ve çocuk sahibi yani aslında keyiften bir web sitesi kurmuş ve bir yandan çaylarını yudumlayıp bir yandan da siteyi güncelleyen insanlar değiller. Hepsi kendi alanında tanınmış insanlarlar. Sosyal medyada bilinen web sayfaları izlenen kişiler özetle reklama da ihtiyaçları yok.

Böyle olduğu halde Uykusuz Anneler Klübünü ciddiyetle yürütüyorlar ve hiçbir karşılık beklemedikleri için de yaptıkları iş sosyal sorumluluk projesi (uyumayan anneye destek bana kalırsa kesinlikle sosyal sorumluluktur bu derrdi çekmeyen ne alaka diyebilir ancak)olarak görülebilir. Niye mi? Aralarında bir uzman psikolog var. Ve bu psikologun siteye yazması yetmiyormuş gibi bir de her ay 5 anneye seminer düzenliyorlar.  Ve az sonra detaylarından bahsedeceğim bu seminer herhangi bir maddi karşılığı olmadan aldığım en yararlı ve iyi seminerdi diyebilirim. Hepimizin bildiği üzere arada sırada sosyal amaçlı yardım içerikli seminer ve benzerleri düzenlenir. Ve tabii ki gerek düzenleyen kurum kuruluş veya kişiler gerekse eğitimi veren kişi hani deyim yerindeyse ağzınıza bal çalar devamı için üzerine para vermeniz o da olmadı birşeyler yapmanız gerekir onların adını duyurmak, siteniz varsa yer vermek işte birşeyler yapmak. Oysaki bu eğitimde sizden hiçbirşey beklenmiyordu. Ve sevgili Uzman Psikolog Aysun Bal Ömeroğlu gerek zamanını gerekse bilgisini ve yardımını orada çekilişkle bir eğitim kazanmışsız gibi değilde randevu alıp kendisine gitmişiz gibi bizlerle paylaştı. Dolayısıyla Uykusuz Anneler Klübü kurucuları ve sevgili Aysun Bal bence büyük bir takdiri, teşekkürü ve bu övgüyü hakediyorlar.

Eee hadi neler anlattı bahsetsene dediğinizi duyar gibiyim. Dedim ya belki bildiklerinizden bir fazlasını söylemeyeceğim belki de çok eksik olacak. Katıldığım eğitim uyku eğitimi olmasının yanısıra aslında Ebeveyn nasıl olunur üzerineydi. Uyku Ebeveyn olmanın bir parçası sadece bunu öğrendim. Öyle bir yelpaze ki ebeveyn olmak yelpazenenin diğer yapraklarını açmadan görmeden bilmeden uyku kısmını anlamaya çalışmak boşa yelpazeyle yellenmek gibi birşey.

Aysun hanım nasıl doğum yaptığımızdan tutun da hamilellik sürecimize lohusalığımıza aile yapımızda dahil olmak üzere detaylı sorular sordu bize. Yani olayın başlangıcına indi. Ve bunları öğrenmeden sadece uyku üzerine konuşmak boşa kürek çekmek olacak gibiydi. Herkes kendi hikayesinden bahsetti ve Aysun hanım hikayenin içinden can alıcı noktaları cımbızla çekip yorumlarda bulundu ki çok önemli detaylardı bana kalırsa.
Sonra çocukların doğumla birlikte bir takım hormon seviyeleriyle hayata geldiklerini ve yaşam süresinde uyku da olmak üzrere tüm bu hikayenin çocuğu etkilediğinden bahsetti.

Hepimizin bildiği üzere her çocuk bir değil zaten öyle olsaydı eğitimli, aklı başında olan ve okuduğunu anlayan herkes uyku üzerine okuduğu kitapları pratiktede uygulama konusunda sıkıntı çekmezdi. Hep dediğim gibi ne olursa olsun önce çocuğumuzu tanımamız gerekiyor. Ama sakın şu yanılgıya düşmeyelim: Benim çocuğum uykuyu sevmiyor. Benim çocuğumun biyolojik ritmi bu az uyur. Eğitimden çıktığımda kurduğum cümlelerden biri şuydu: Uyumayan çocuk yoktur uyumayı öğretemediğimiz çocuklar vardır.

Her çocuk uyku arasında uyanır(mış) kimi doğuştan yetenekli işte tekrardan uykuya dalmayı becerebiliyor(muş) kimi de desteğe ihtiyaç duyuyor(muş) Ama işte eğitimden aklımda kalan bir cümle: Limitleri iyi bilmek gerekiyor. Çocuğunuzun uykuya geçmek için bu ihtiyacını nereye kadar karşılayacaksınız, karşılayacağız. Ne zamana kadar destek olmalıyız çocuklarımıza. Ve hepimizin en büyük zayıf noktası çocuklarımıza destek olmak isterken acaba geleceklerine köstek mi oluyoruz. Evet ben de çocuğuma hep destek olmak isteyenlerim ama eğitimden sonra durup düşündüm. Uykuya geçmesi konusunda oğluma destek verirken yani onu hiçbir koşul altında ağlatmazken acaba birşeyleri kendi kendine öğrenmesine engel mi oluyorum  Kimbilir belki de tam da bu sebebten anne dışındaki kişiler çocukları uyutma konusunda çok daha başarılar. Çünkü biz anneler kafası karışık insanlarız. Ve işte eğitimdeki en can alıcı noktalardan biri kafası karışık annenin çocuğunun da kafası karışık olur ve kafası karışık birinin uyuması beklenemez. (bu benim anladığım elbette Aysun hanım cümleyi böyle kurmadı)

Limit konusu çok önemli her alanda. Devam ettiremeyeceğin şeye başlamamak kritik örneğin hep kucakta uyutmak bir gün gelecek sen kafaca vazgeçmek istemesen de vücudun sana vazgeç diyecek sen kafaca ve ruhen çocuğunu kucağında tutmak isteyecek ve hatta tutamadığın için vicdan azabı yapacaksın hatırlayalım beden ruh ve akıl uyum içersindeyse hayatta herşey uyumla ilerler. Kafan ve ruhun bebeğini kucağında taşımaya devam derken bedenin bunu diyemeyecek ve o gün vicdan azabıyla ve/veya bıkkınlıkla taşımaktan vazgeçeceksin ve n'oluyoruz ya diyecek bugüne kadar iyiydik hani taşıyordun beni can atıyordun ben öyle sakin sakin dururken bile kucaklıyordun şimdi noldu diyecek sana asıl o zaman güveni sarsılacak. Senden ne zaman ne geleceğini bilemeyecek. Hep tetikte hep tetikte olacak hep bir tedirginlik.

Çocuklarımızın uyumasını istiyorsak önce sakin olmalıyız bir başka deyişle "cool" olmalıyız. Çocuğunu hangi yöntemle uyutmaya karar verirsen ver önce karar vermen gereken nokta bunu gerçekten inanarak ve sakinlikle yapabilecek misin? Çocuğunu uyutmaya çalışırken içinden hay Allah doğru mu yapıyorum acaba diyecek misin? Ona üzgünüm ama böyle yapmam gerekiyor gibi mi bakacaksın. Yoksa içini sürekli acaba doğru mu yapıyorum sorusu mu kemirecek böyle bir durum varsa varsın hiç başlama uyku eğitimine. Senin kafan karışıkken ve yaptığına inanmıyorken çocuğunun inanmasını bekleme uyumasını hiç bekleme.

Aysun hanım şu cümleyi kurdu ve beni kalbimden vurdu: Bir çocuğun uyku sorunu her zaman olacaktır. Dişi çıkacak uykusu bozulacak, 2 yaş sendromu olacak uykusu bozulacak, hasta olacak uykusu bozulacak ve sil baştan en başa döneceksin. Ben de diyorum ki hep eğitimlerin en nankörü uyku eğitimi. Peki Aysun hanım nasıl mı devam etti. Önemli olan o süreci yönetmesini bilmek. Yani aslında bütün iş uyku sürecini yönetmekte. Anne&baba olduğumuzda kabullenerek başlamalıyız evet muhtemelen çocuğumuz melek bebek değilse ki onlar çok azınlıkta (yani hiç uyku problemi olmayan çocuklar hastayken de uyur diş çıkarırken de uyur işte her koşul altında uykusu düzenlidir) çocuğumuzun daima uyku sorunu olacak ve bizler soruna değil çözüme hiç değil süreci yönetmeye odaklanmalıyız. Yani o istikrarlı ve sakin tavrımızdan ödün vermemeliyiz

Şahsen ben çocuğumun ağlarsa bana hayata ve herşeye dair güvenini kaybedeceğini düşünürdüm. Oysa bu eğitimde öğrendim ki çocuğun güveninin kaybetmesine sebeb olan şey düzensizlik ve akıl karmaşası.  Ne yapıp ne edip kaos ortamı yaratmamalıyız çocuklarımız için. Bir gün öyle uyutup bir gün böyle uyutmak gibi. Bir gün sen ne zaman uyuyacaksın hee kapa gözlerini çabuk deyip ertesi gün hatta belki bir sonraki uykusunda vicdan azabıyla gel kuzum buraya aman da canım uyumasan da seni çok seviyorum hadi bakalım gel göğsümde uyu. İşte bu çocuğun zihninde noluyoruz yahuya sebeb oluyor (muş).

Düzen ve istikrar demişken uyku eğitimi veren birkaç kişiden duyduğum bu eğitimle birlikte çocuklarının önceden olan banyo sırasındaki mızmızlıkları ve ağlamaları da bitmiş. Sebebinin güven duygusunun tazelenmesi pekişmesi olduğuna inanmaya başladım. madem ki çocuğun hayatında düzen konusu bu kadar önemli demek ki hayatındaki bir alanın düzene girmesi bile başka şeylerin de düzelmesine sebebiyet veriyor.

Anlatmanın arasına girip örnek vermem gerekirse; sistemde hiçbir değişiklik yapmadım ama eğitim bana o kadar iyi geldi ki zihnime cila atılmış gibiydim. Eve geldim Aren'i aynı sistemle hiçbir mızırtı olmadan 15 dk'da uyuttum ilk uykusunu 4 saat yaptı ki bu bizim için bronz kupa demektir. Ertesi gün de yani dün akşamda 10 dkda uyudu. Tek fark gerçekten sakin olmam zihnimin parıldaması ve sistemi hiç değiştirmeden yapmamdı. Ve daha önce de yazmıştım çocuklar bazı süreçlere bizden daha hazırlar benim çocuğum hazır değil bu eğitime diye düşünmeyin deneyin. Zaten gerekli zamanı verdiğiniz halde 20 gün diyelim kabaca çocuğunuz hala uyumuyorsa demek ki hazır değildir eğer çocuğunuzun kodlarını çözebiliyorsaniz anlarsınız zaten.

Sabır konusuna gelirsek bir çocuğa uyku dahil çoğu şeyi öğretmek sabır gerektiriyor. Ama sabır göstermemiz gereken şeyin ne olduğunu bilmiyoruz aslında. Aysun hanımın eğitim sırasında başka bir konuda değindiği şeydi bu. Sabır göstermemiz gereken şey çocuğumuzun bitmek bilmeyen talebi veya yaptığı şeye göz yummak değil yani ağlıyorsa buna göz yummak değil sabırla ve istikarla doğrusunu öğretmek.Veya olmayacak birşeyi ısrarla yapıyor ve istiyorsa duymamazlıktan gelerek veya izin vererek sabretmek değil. Inatla ve istikrarla neden yapmaması gerektiğini söylemek anlatmak ona. Evet belki milyon kere ama milyon kere aynı şeyi yapan çocuğa katlanmaktansa milyon kere söylemeyi tercih edenlerdenim ben.

Aysun hanım çocuğunuzu ağlatın demiyor bunu da belirtmek isterim. Ama ağlarsa yaklaşımınızı değiştirin demek istiyor benim anladığım. Ağlamak konusuda kafamızdaki eşleştirmeleri kırmalıyız sanırım. Şöyle düşünebilirsiniz aman canı cehenneme eğitimin de onun da bunun da şunun da uyumayan insan mı var elbette bir gün uyuyacak, uyumayı öğrenecek. Peki sizce kendi kendine uyumayı erken yaşta öğrenmemiş bir bebek çocuk hayatta başka alanlarda da hep desteğe sürekli bir destekten bahsediyorum hep yardıma ihtiyacı olmayacak mı? Çocuğumuzla oyun oynarken ona bir kere nasıl yapıldığını gösterip hatta belki de göstermeden nasıl yapılacağını keşfetmesi için yardımcı olup sonra onun yapmasını keşfetmesini beklemiyor muyuz? Gelişimi ve onun iyiliği için doğru olan bu değil mi? Evet bu. O zaman kendi kendine uyumasını öğrenebilmesi için de ona yol göstermeliyiz belli bir limitte yardım etmeliyiz ama sonrasını ona bırakmalıyız. Bunu onun iyiliği için yapıyoruz ama önce buna biz ikna olmalıyız. Aysun hanım dedi ki hepimizin bildiği o meşhur cümle aslında: Bir bebeğin gelişimi uykusundan ve beslenmesinden anlaşılır. Ve bildiğiniz üzere bunlar birbirine doğru orantı ile bağlı. İyi uyuyan çocuk iyi beslenir iyi beslenen çocuk iyi uyur (tabii ki başka bir sorunu yoksa uyumamasındaki etkenlerden sadece biri beslenme. Veya iyi beslenmemesindeki etkenlerden sadece biri uyku. şimdi sesler yükselebilir ama benim velet çok güzel besleniyor yine de uymuyor  veya çok güzel uyuyor ama iyi beslenmiyor. ee o zaman yelpazedeki başka şeye bakacaksın arkadaş)

Yazı çok mu uzadı ne. Anlatmakla olmuyor arkadaş bu deneyimi yaşaman gerekiyor o yüzden bana çıkmaz deme aman benim çocuk az da olsa uyuyor deme şansını dene koş bir koşu Mart çekilişi için olmadı Nisan olmadı Haziran eğitim devam ettiği sürece siteye yorumunu bırak bu eğitimi sen de al.

Kısa  kısa.....
  • Herşeyden önce çocuğunu iyi tani
  • Düzen Düzen Düzen. Çocuğuna düzen ver ki güveni gelişşin. Hiçbir şey için düzenden vazgeçme.
  • Sakinlik sakinlik sakinlik
  • Limitleri iyi belirleme
  • Verdiğin eğitime önce sen inan
  • Süreci yönetebilme becerisine sahip ol değilsen de süreci yönetmeti öğren
  • Gerçek sabır nedir öğren ve uygula
  • Çocuğu ağlatıp ağlatmamak üzerine tekrar düşün iyi mi ediyorum kötü mü beynindeki eşleştirmeleri kırmaya bak
  • Bu çocuk uyumuyor uykuyu sevmiyor diye düşünme uykuyu öğrenmemesini uyumamasının ilerde başka sorunların temeli olabileceğini hep hatırla.
  • İyi uyku için iyi bir beslenme planı gerekiyor yani gene düzen düzen düzen. Çocuğunun beslenme saatlerini iyi set et.
  • Kendine iyi bakman gerektiğini daima hatırla. Sen iyisen bebeğin iyi.  Ne kadar zinde ne kadar dinç olursan o kadae sabredebilir o kadar emek harcayabilirsin bu işe ve stresin yokken senden bebeğine sevgi akışı öyle kesintisiz olur öyle hızlı akar.


24.02.2012

Doğal Olmak

Yazıya geçmeden önce kısa kısa haberler...

*Oğlum 4 ay 2 haftalık oldu ve kendisine kuduruk diyorum. Sanırım şimdi zayıflayamazsam bile yaza doğru emeklerken ve hatta yürüyebilir o yürürken peşinden çok koşacakmışım gibi geliyor ee o vakit zayıflarım

*Laptopum sizlere ömür tamirde dolayısıyla bir süredir yazamıyorum.

*Yorum bırakanlara sonsuz teşekkür etmek isterim. Yorumlara hemen cevap verememin sebebi ihmalkarlık değil vakitsizliktir. Genellikle internete iphone üzerinden bağlandığım için şu sıralar olmayan laptopumu açmaya bizim kuduruktan pek vakit kalmıyor.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sahi doğal olmak deyince sizin aklınıza ne geliyor? Peki ya doğal çocuk yetiştirmek deyince? Benim doğal olmaktan anladığım hayatı biraz akışına bırakmak ve bu akış içersinde suyun sesini dinlemek ve hangi yöne gittiğini görmeye çalışmak. Ebeveynliğin tarihi çok tartışılır oldu. Taş devri ebeveynliği modern çağ ebeveynliği attach parenting dedikleri tam da türkçeye çevirirsek çocukla yapışık yaşam modeli yani beraber uyumak kucaktan indirmemek kuralların esnek olduğu yetiştirme modeli de diyebliriz çok mu çok kabaca. Tabii ki her biri için sesler yükseliyor kimi tam destek kimi tam köstek bir de hangisini destekleyeceğini bilmeyenler var.

Velhasıl öyle ya da böyle bu konunun tartışılması bile ebeveynlerin üzerinde stres diye düşünüyorum. Durup düşünüyor insan acaba ben hangi ekolü benimsemeliyim hangisinin peşinden takılmalıyım. Ve tabii ki herkesin derdi ortak en doğrusu hangisi. Öyle bir zamandayız ki çocuğumuzla konuşmadan önce değil 40 sanırım bir 140 kere düşünmemiz lazım. Ay o kelime nasıl etkiler o cümle bilinçaltına yerleşir mi? Bak altını açtığında sakın pis kokmuş deme sonra kaka problemi olur. Aman pipini yerim senin sakın deme. Kocanla ıhhh ohhh gibi sesler çıkarma sonra çocuk sapık olabilir. Aptal manyak gibi kelimeleri hiç mi hiç kullanma bebek dahi olsa. El şakaları sakın olmasın sonra çocuk şiddete eğilimli olabilir. erkek çocukda şöyle davran kız çocuksa böyle. Yanında giyinme, soyunma ve hatta makyaj yapma (bunu dün öğrendim bir doktor tavsiyesiymiş bana çok mu çok garip geldi ama elbette bunu da oturttukları mantıklı bir temel vardır ki o temel benim temel ile anlaşamadı :) )

Velhasıl bu devirde anne&baba olmak çok büyük bir yük haline gelmiş durumda. Bazen bu yükü ben de taşıyorum ve doğal olmaktan çok öte olduğuöu görüyorum. Aynı yükü eşimin omuzlarına da yüklüyorum. Aren ile vakit geçirirken resmen kocamın tepesinde ahlak polisi bekçi gibiyim. Hımm öyle deme bak çok tehlikeli yaaa niye elini kaldırdın kaydediyor çocuk yapma öyle lütfen. Aaaa yeter ama artık demek istiyorum kendime. Yahu adamın çocukla geçireceği 1 saat var işten eve geldikten sonra bir rahat etsinler öyle değil mi? Aynı şey kendim içinde geçerli ay şimdi altını açarken pipiyi elledim hatta kokladım öptüm bir cinsel bozukluk olur mu acep bizim velette. Ay bak öff Aren nasıl bir kokutma bu dedim tüh kakasını tutarmı ki bundan sonra? Bir sonraki seansta kesin alkışlamalıyım. Dur ne desem aferin oğluma kakasını yapmış ohhh mis de kokarmış. Hımm dur bir internet annelerine sorayım. Google'a yazayım. Ay dur 2 yaşında oğlu olan arkadaşımı arayım o napmış. Yahu böyle birşey olabilir mi? Evet oluyor devir malesef bu devir. İnsan sürekli tetikte yaşıyor eğer biraz okuyorsa biraz bu işlerle ilgiliyse üzerindeki yük çok fazla.

Ama son zamanlarda kendi anladığım anlamda doğal olmaya karar verdim. Doğal haline bırakıyorum. Arenin davranışlarını gözlemliyorum hangi yöne gitmek istiyor ne yapmak istiyor ona bakıyorum. Elbette demek istediğim gelişigüzel yaşamak ve çocuğa da öyle davranmak değil. Ama altını açmadan önce hımm şimdi sakın kokuyor deme tamam mı diye düşünmek istemiyorum. Kokuyorsa kokuyordur. Hangimizin kaka yapma problemi var veya varsa bu suçlusu annelerimiz mi bize çok kokutmuşsun dediği için mi hiç sanmam.

Beni küçükken babam yıkardı (elbette babam çıplak olmazdı) ve her banyo öncesi aynı espriyi yapardı ki ağlardım. Senin bir ablan vardı su çok sıcaktı haşlamışım onu vah vahh falan derdi ağlardım o da hep yok be kızım olur mu öyle şey der sarılırdı. Evet saçma evet şimdi bir çok insan ayaklanır vay efendim öyle söylenir mi? Pedagoglara sorsan kesin ben de arıza bırakmıştır. Yok vallahi bırakmadı hiçbir arızam yok bu konuyla ilgili. Ben yapar mıyım elbette yapmam saçma bir kere ama babam için eğlenceydi demek ki.

Bir de eskilerin ağlamayla ilgili bizler gibi beyinlerinde birleştirdikleri şeyler yokmuş. Ay ağladı kendine güvensiz olur, ay ağladı içine kapanacak. Ay ağladı zekası eksik kalacak. Dolayısıyla ağlamak doğal kabul edilir ve çocuk bu ağlar denilirmiş. Oğlumun uyku problemi var annem hala övünerek ben seni bir gece 45 dk ağlattım sonraki gece iyi geceler dedim kendin uyudun der. (İnanmıyorum en az 1 hafta ağlatmıştır) zira bu konunu bilinçaltıma da yerleştiğini hiç sanmam çünkü bu konunun yaratacağı arızalarından hiçbiri yok. Peki ben çocuğumu ağlatıyor muyum? Hayır daha mıyykk derken kucağımdadır kendisi. Çnükü benim için ağlamak= çok mu çok anormal bir durum. Bir bebek ağlatılmamalı. Elbette katılmasına veya lüzumsuz yere ağlamasına izin verilmemeli ama bilemiyorum ki arada ağlamasını da büyüyünce ciddi arızalara sebeb olmaz.

Geçen gün Görkem yazmıştı çok eğlenceli ve de düşündürücü bir yazı: Hazırlıksız Yakalandım diye. Fırlama oğlu Rüzgarla banyodalar ayakta çişini yapan Rüzgar annesinden de bunu istiyor. Görkem pipim yok diyor ve bunu derken içinden bir ses ona pipi dememeliydin diye uyarıyor. Rüzgar bu rahat durur mu? Peki senin neyin var diyor ve işte an o andır modern annenin imtihan vakti. Ne diyeceğini bilemiyor Görkem. Ben aynı olayı Aren'le yaşasam muhtemelen aynen Görkem gibi davranırdım geçiştirirdim. Akşam da google'ı hatmederdim. Üzerine tweeterda muhabbetini yapar konuya bilimsel eğitimsel her açıdan yaklaşırdım.
Halbuki aynı şey bizim çocukluğumuzda olsaydı annelerimiz pipi demeyi sorgulamazdı.Anne senin neyin var dediğinde en fazla şiittt ayıp konuşulmaz böyle şeyler denirdi veya utançla gülüp işte ne diyorsa onu söylerlerdi. Ama şimdi sakın çocuğunuza pipi demeyin diyorlar. Yok vajina dışında kadın cinsel organına isim takılmasın. Tamam katılıyorum elbette doğru yanları kesinlikle var. Şiittt ayıp demenin kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum ama pipi demenin sakıncası olmadığına inanıyorum. Görkeme de söylemiştim biz evde ne söylersek söyleyelim çocuklar kendilerini sosyal hayatta var ediyorlar. Ve aslında çoğu şeyi orada öğreniyorlar. Siz evde çocuğunuza penis deyin eğer arkadaşları pipi diyorlarsa yok arkadaşım pipi denmez penis o deyip ısrarcı olmaz bir çocuk. Tüm arkadaşları pipi derse o da pipi diyecektir.

 Hehh ama çocuğun nasıl bir sosyal ortamda büyüyeceği çok önemli. Oturduğun mahalle, apartman ve gideceği okul bunları seçerken titiz olmak gerekiyor buna inanıyorum. Arkadaşlarını kontrol etmek gerektiğine de inanıyorum.

Çocuk gelişimi üzerine çok araştıran ve çok okuyan biriyim buna da bayılıyorum anne&babanın donanımlı olması gerektiğine de kesinlikle inanıyorum. Mümkün olduğunda okunmalı ve donanımlı olunmalı ama tüm bunlar yapılırken çocuğun sinyallerini kaçırmamak gerekiyor. Suya çomak sokup yönünü değiştirmemek gerekiyor buna inanıyorum artık. Bırakalım da su aksın nereye gittiğine bakalım o suyun akışında küçük yelkencilerimize rüzgar olmayalım eşlik edelim onlara sevgimizle, yüreğimizle ve elbette yeri geldiğinde donanımızla.

Ama lütfen şu kasık anne&babalardan olmayalım. Çocuğumuzun altını bile açarken ulan şimdi ne diyeceğim ben niye düşünmeyelim. Doğal olalım doğal.
,


2.02.2012

Uyku Tek İstediğim Buydu





Bu yazı twitterdaki bazı arkadaşlarımın isteği üzerine yazılmıştır :)

Bizimkisi bir başarı öyküsü değil. Tek başardığımız (Aren&benim) yatağında uyuyor olması, arkadaşlar o da bir başarıdır yaz  deyince yazdım  



Anne olan herkesin uyku üzerine söyleyecek birşeyleri hatta çok şeyi mutlaka vardır. Hani kadınlar birbirlerinden diyet listeleri ister ya hehh işte anne olunca da birbirlerinden uyku üzerine ipuçları yöntemleri istemeye başlarlar. Anne olmadan önce 2 kadın biraraya geldiğinde kilo kıyafet vb hakkında konuşurken anne olunca konu döner dolaşır uykuya aslında uykusuzluğa gelir konu nasıl oraya geldi anlamazsın bile.

Öncelikle başarılı uykuya geçişten ne anladığımı söyliyeyim. Çocuğunuzu yatağına koyup hadi canım iyi geceler deyip odadan çıkabiliyorsanız ve çocuğunuz ağlamadan uykuya geçebiliyorsa odaya 1-2 defadan fazla gitmek zorunda kalmıyorsanız yani bebeğiniz deliksiz blok uykular uyuyorsa bence o zaman uyku konusu sonsuza kadar kapanmıştır. (Gecede 1-2 kere kalkmak zorunda kaldığınız için hala uykusuzum diyorsanız bunu kendinize saklamanızı tavsiye ederim.) Tabii işin bir de gündüz kısmı var. Aynı durum gündüz için de geçerli olmalı yani sabah öğle ve öğleden sonra uykularında çocuğunuz uykuya kendi kendine geçebilmeli ve yeterli miktarda uyumalı. (Bu paragrafta yazdıklarım henüz bizim için geçerli değil )

Bizim maceramıza geçmeden önce belirtmek istediklerim var. Biraz bizden bahsedelim biraz da bu işin bana göre temel prensiplerinden. Ben uykuyu seven biriyim. Ve bebeğim doğana kadar da oldukça düzenli uykuya sahiptim. Sabahları mutlu uyanırım, uykusuzluğa tahammülüm vardır ama bir o kadar da uykuya geçmek isterim. Bir tek anne olanlar anlar bebek bakarken yaşanılan uykusuzluk tarif edilemez anlatılamaz yaşamak gerekir. Ve ben Aren daha doğmadan önce bebeğime vereceğim eğitim her ne olursa olsun ağlatmama esasına dayalı olacağına karar vermiştim. Aren doğduktan sonra bu düşüncem pekişti. Aren'e öğreteceğim hiçbirşey hiçbir yöntemin içinde ağlamak ve ağlatmak yok. Ben buna karşısıyım, tartışmaya da hiç açık değilim ve fakat ağlatarak uyku eğitimi ve başka eğitimlerini verenlere de saygım sonsuz. Herkesin annelik macerası kendine özel olmalı. Kınamıyorum da eleştirmiyorum da sadece bana uymaz diyorum o kadar. Benim doğrum olamaz ağlatarak birşeyleri öğretmek.

Ve yine altını çizerek belirtmek isterim ki bebekler ve çocuklar söz konusu olduğunda bazı konular şans. Siz isterseniz mürebbiye gibi eğitim verin uyku, beslenme vb çocuğun karakteri ve verdiğiniz eğitime uygun olup olmaması da çok önemli. Bu nedenle çocuğu uyuyor diye veya çok güzel yiyor diye böbürlenen annelere hiç böbürlenme diyorum. Ne çocuğunla ne kendinle fazla övünme diyorum.  Ve fakat doğru anlaşılmak isterim eğitimle de mutlaka yol katedip belli bir düzen oturtabiliyorsunuz.

Uyku konusunda olmazsa olmaz temel prensipler var bunlar olmadan başarıya erişmenin mümkün olmadığına inanıyorum. İnanmakla kalmıyorum bu temel prensipler uygulandığında başarıya kısmen de ulaşabildiğini görüyorum. Nedir bu temel prensipler:

  1. Sabırlı olmak: Çocuğunuza uyku eğitimi vermeye niyet ettiyseniz sabırlı olacaksınız. 2. 3. gun vazgeçecekseniz hiç başlamayın derim. Sabır, istikrar bu işin olmazsa olmaz parçası.
  2. Doğru yöntem: Bir çok uyutma metodu var. Tracy Hogg, Ferber, Kim West bunlar en bilindikleri veya benim çok sık duydularım diyelim. Çocuğunuza uygulayacağınız methodu seçmeden önce hepsini okumanızı göz atmanızı bu methodların temel prensiplerini öğrenmeniz gerekir. Ve çocuğunuzu çok iyi tanımanız gerekir. Kitap gibi çocuk yoktur bana kalırsa. Okudum hadi uygulayayım aa niye sonuç vermiyor bak gördün mü olmadı. Böyle birşey yok. Çocuğunuza ne eğitimi vermek istiyorsanız isteyin önce çocuğunuzun huyunu suyunu iyi anlayın çözün derim ben.
  3. Rutin Oluşturma: Uyku için gündüz ayrı gece ayrı rutin oluşturmak oldukça önemli. Bizim rutinimizden maceramızı anlatmaya geçtiğimde bahsedeceğim. Rutin denilince ne anlaşılmalı. En önemlisi saat konusu. Saat derken şunu kastetmiyorum; her öğlen 12:00'de yatakta olacak. Bir gece önce uykusu tam istenildiği gibi olamamıştır veya sabah geç kalkmıştır böyle bir durumda öğlen 12:00'de uyutmaya çalışmak abesle iştigal olur. 2. maddede söz ettiğim çocuğunu tanıma kısmı. Sizin çocuğunuzun uyku aralığı kaç saat. Örneğin benim oğlumum 1 saat 30 dakika. 2 saatte varmadan bir sonraki uykusuna geçmeli 2 saat üst limiti. 2. saati geçirirseniz ortalık toz duman olur. Ağlama krizleri, hiç uyumama gibi çok yıpratıcı şeyler yaşarız.
  4. Uykuyu yakalama: 2. maddenin önemi burada da çok önemli. Çocuğunuz uykusu gelince ne yapıyor? Uykusunun geldiğini nasıl anlıyorsunuz. En bilindikleri: gözlerini ovuşturması, mızmızlanması, kulağını çekmesi ve esneme. Ama sizin çocuğunuz belki bambaşka bir şekilde belli ediyordur uykusunun geldiğini bunu da siz yakalayacaksınız. Sizin çocuğunuzu anlatan kitabı ancak siz yazarsınız. Kitaplarda internette aramayın böylesi bilgileri derim.
  5. Uyku Döngüsü: Yanlış birşey yazmak istemiyorum. Ama bebeklerin bir uyku döngüsü olduğu söyleniyor. her 45dk uyanabiliyorlar veya 30.dk'da ve siz aa uyandı diyebilirsiniz. Hayır kendi kendine uykuya geçişi bilemediğinden öğrenemediğinden tekrardan uyutulmak istiyorlar. Eğer siz kazara tüh bak uyumadı gördün mü diye kaldırırsanız yataktan başınıza büyük iş açmış olursunuz benden söylemesi. Evet cin gibi duruyor olabilir size gülücükler saçıyorda olabilir ama napın edin uyutamıyorsanız bile yatakta kalmasını sağlayın ki en uyumaz dediğiniz nokta uykuya en yakın oldukları nokta genelde.
  6. Beslenme: Hani anneye sorulması yasaklı bir soru vardır ya gıcık bir sorudur. Doydu mu? Aç mı acaba sorusu. İşte kaliteli bir uyku için bebeğinizin doyup doymadığı da çok önemli. Bunu da yine ancak siz bilebilirsiniz. Tavsiyem doyduğundan emin olun.
Şimdi bu temel prensipleri cebinize, aklınızın bir köşesine koyun ve gelin benim macerama birlikte bakalım.

Buraya kadar yazıyı okuduysanız işte şimdi bizim maceramız geliyor :)


Benim oğlum 3,5 aylık ve ben uykusuz bir anneyim. Gecede sayısız kere kalkarım. Bir ara sayıyordum sonra bıraktım. Kaç kere kalktığımı bilemediğimi şöyle bir örnekle anlatayım size. Kalkarım saate bakarım emziririm uyutmaya çalışırım uyur saate bakarım yatarım kalkarım saate bakarım aaa daha 1 saat bile olmamış bazen saati hatırlayamam bile çünkü o denli uykusuzumdur bazen de telaş ve endişe ile uyanırım emzirdim mi ben mememde mi uyuya kaldı yoksa diye ki bu durumu 5.6. kalkışımdan sonra daha sık yaşarım.

Aren hafif şiddetli kolik geçirmiş bir bebek ve ciddi manada gaz problemimiz var (dı) Hala var ama geçtiğimiz 3 ayla karşılaştırdığımda şükülerin en büyüğünü ediyorum.
Tüm bu süreçte uyku üzerine okumadığım makale,method kalmadı. Neredeyse uyku üzerine yazılmış tüm blog yazılarını ve deneyimlerini de okumuşumdur. Neyseki şimdi uykusuzanneler. com var. :)


Kolik ve gazlı bebeğe sahip olanlar bilir hayat gerçekten çok zorlaşır hem bebek için hem sizin için. Zaten ilk 3 ayda oturmuş bir uyku eğitimi veremezsiniz temel prensipleri uygulayabilirsiniz o ayrı. Ama işte gazlı ve koliği olan bir bebeğin nasıl uyuduğunun pek önemi yoktur uyusunda isterse başınızın üzerinde uyusun dert değil.  Zaten gazı geldi mi uyanır hem de canı acıyarak.

İşte hal böyle olunca Aren ilk 2,5 ayında çoğunlukla benim olmak üzere babasının ve ailemizin diğer büyüklerinin üzerinde göğsünde kucağında uyudu. Uyumak dediğim öyle derin bir uykudan 1-2 saatlik uykulardan bahsetmiyorum. Bir de biz 2,5 ay boyunca kurutma makinasının sesiyle yaşadık. Beyaz gürültü denilen ve bebekleri sakinleştiren sesler Areni de sakinleştirirdi.  (Şuan kurutma makinamız yok kendisi intihar etti) Bir keresinde Aren babasının kucağında ben arkalarında elektirikli el süpüresiyle geziyordum şimdi çok gülüyorum ama o zaman bu durum beni ağlatıyordu. Süpürgenin şarjı bitti Aren uyudu sandık o da ne süpürgenin sesi kesildi Aren uyandı. Sanırım o zamanlarda akşam uykusuna saat 11:00-12:00 gibi geçiyordu. Pardon geçmiyordu o saattlerde bayılıyordu.  Twitterdaki arkadaşlarım o dönemde attığım twitterleri ve cinnet hallerimi iyi hatırlayacaklardır. 

Detaya inersek bizim şöyle zorunlu bir rutinimiz vardı. Geceleri Aren emzirilir memede uyuduğunu sanırsın memeden çıkar gözler açık ve gaz sancısıyla ağlıyor olur. Yatak odasından onun odasına gelirsin kurutma makinasını çalıştırırsın. Sen deli gibi terlersin makinayı kapatayım dersin Aren ağlamaya başlar. Artık iyice yorulmuşsundur salonda oturan kocana mesaj atarsın gel biraz da sen tut diye. Kocan gelir biraz da o tutar. Aren daha da çok ağlar kocan bak gördün mi ben de uyumuyor der. Öfff dersin alırsın yine emzirirsin tam uyudu sanırsın Aren yine ağlar alırsın içeri geçersin...... işte tüm gece böyle sürüp giderdi ta ki Allah halimize acıyıp Aren uyuyana kadar.

Günlerden bir Cumartesi günü. Aynı yukardaki zorunlu rutinin sabahında Aren ağlayarak uyandığında emzirdim ve kocama inan ki kalkacak bakacak hal yok ben de lütfen sen bak dedim. Aldı içeri geçti kurutma makinasını çalıştırdı 15 dk sonra Areni getirdi yatağına koydu uyudu sanmış gözleri kapalı ya Arenin. Aren direkt ağlamaya başladı ben de aferin sana 15 dk baktın çocuğa diye çemkirdim. O da tamam ya tamam diyerek tekrardan Areni kucağına aldı ve içeri geçti derken kapının açılma sesi kocamın gürleyen sesine karıştı o da ne eve hırsız giriyor. Aren kocamın kucağında yüzyüze geliyorlar. Arenin odası kapıya en yakın oda. Ben o gümbürtüye kalkıyorum ki düşünün nasıl uykusuzsam o 15dk derin uykuya geçmişim ve uyandığımda ilk aklıma gelen. Kocam Areni düşürdü ve ona bağırıyor. Bu arada Aren ne mi yapıyor yavrum derin uykuya geçmiş çocuk günler sonra derin uykuya geçiyor o da hırsıza denk geliyor iyi mi? Neyse Aren babasının üzerinde uyumaya devam etti biz şoku atlatamadık.

O günden sonra Areni uyutmaya içeri geçmeye korkar oldum. Geceleri kalktığında bizim odamızda uyutmanın yollarını arıyordum kurutma makinasını çalıştırmaktan yavaş yavaş vazgeçmiştim. İşte içeriğe geçmeye korktuğum gecelerden birinde Aren'in yatağını sallamaya başladım. Aaa o da ne çocuk duruyor yatakta. Aman Allahım kocamı uyandırdım aa bak duruyor yatakta dedim.

Bunu niye anlatıyorum böyle uzun uzun çünkü bazen çocuklarımız bir takım şeylere bizden daha hazırlar. Biz kafamızda hazır olmadıklarını düşünüyoruz. Ve o geceden sonra artık uyku eğitimi vermenin zamanı geldiğine inandım. Yüzlerce makale kitap vb okumuştum. Hepsinden öğrendiğim şeyler vardı. Temel prensipleri de biliyordum. Ben Aren'e uygun bir sistem yarattım. İçinden bir çok sistemden parça var ama kesinlikle şu sistem diyemem.

İşe Aren'e bir rutin bulmakla başladım. O gün itibariyle Aren'i öğleden sonraki uykusundan 1 saat sonra yıkadım. Üstünü giydirirken bebe losyonuyla hafif masaj yaptım. Odaya geçtim emzirmeye başladım ve fakat burası çok önemli memede uyumasına izin vermedim. (uyutma methodlarının bir çoğu bebeğin uykuyu öğrenebilmesi için uyanık vaziyette yatağa koyulması gerektiğini söyler ben buna inandım) Emzirme işi biter bitmez yatağına koydum, ince örtüsüyle hafif kundak yaptım ve ağzına emziği verdim. Bu işlemleri çok çabuk yaptım. Sonra park yatağını hafifçe sallamaya ve pişşş demeye başladım pişş demekten yorulunca ninni söylemeye başladım. İlk gecelerde uykuya geçiş süresi 2 saati buldu ama geçti. İlk 2-3 hafta geceleri bu şekilde sürdü. Sonra Aren oldukça alıştı şimdi yatağına koyuyorum iyi geceler meleğim ben buradayım diyorum kendi yatağıma uzanıyorum beni görmiyor ama biliyor ki ordayım memesi düştümü ağzına koyuyorum bazen de yerimden kalkıp güvenini tazelemek için kendimi gösteriyorum ve başını okşuyorum. (Sallamayı tamamen bıraktım)
Yatağa ilk koyulduğu anda kucağa gelmek için yoklamasını yapıp ağlayacak gibi olduğunda üzerine iyice eğilip anne burda canım anne burda diyorum ve onun için uydurduğum ninniyi mırıldanıyorum hemen sakinleşiyor yavaşça doğruluyorum elini tutuyorum ve kısa bir süre sonra bırakıyorum. Son haftalarda uykuya en fazla 1 saatte geçiyor 15dk daldığı bile oluyor uykuya.

Bu süreçte bir çok methodda da söylediği üzere gündüzlerde daha çok zorlandım. Zaman zaman yatagına koyduğum gibi ağladı yatır/kaldır methodunundaki gibi hemen kucağıma aldım sakinleştirdim sakinleşir sakinleşmez de yatagına koydum. Ben yatağına koyarken elimi altından yavaşça çekiyorum ve yavaşça doğruluyorum doğrulurken ona güzel sözler söylüyorum. Şu son 1-2 haftadır gündüzleri mızırdamadan uykuya geçebiliyor.

Ben Aren'in yanında kalıyorum bunu kendim tercih ediyorum. Benim için yatağında uyuması yeterli. Yanında olmak bana huzur veriyor ve kendimce orda olmamın da ona huzur verdiğini düşünüyorum. Uyandığında mutlaka beni görmesini istiyorum bunun da onda güven ve huzuru tazelediğini düşünüyorum. Sabah uykularında da genelde yanındayım veya uyanmasına yakın odaya geçiyorum.

 Püf Noktaları:

*Kendi deneyimimde gördüm ki bebeğinizin uykusu geldiği anda örneğin esnediği anda yatağına koyarsanız ağlama mızırdama gibi şeyler yaşanmıyor. O yüzden eğitim vermeye başladığınızda uykusunun geldiğini hemen anlamaya çalışın.

* Rutin oluşturmanın faydasını çok gördüm. Hem gündüz hem gece uykularında. Siz de onun seveceği rutini oluşturmaya çalışın.

* Uyku döngüsü denilen şeye bu eğitim sırasında çok inandım. Eskiden şaşkın gibi gözlerini açtığında aa tamam uyandı amma da az uyudu diye yataktan kaldırırdım. Oysa şimdi özellikle 45 dakikadan az bir sürede uyanırsa veya 45. dakkikada tekrardan uyutuyorum. Ve uyuyor. Tekrardan uykuya geçmeyi bilmediği için  uyandığında tekrardan uyumuyorlar.

* Eğitime başladığınızda vazgeçmeyin. En uyumaz dediğiniz an uykuya en yakın oldukları an. Kocam defalarca uyumaz bu dedikten 10 dk sonra uykuya daldı Aren. Yanı sabırlı olun. Hep sonuca odaklanın.


*Aren'i tek memeden beslerdim artık uyumadan önce her iki memeden de besliyorum. Ne kadar tok o kadar uzun uyku. Buna inanıyorum.

Gördüğünüz gibi işin püf noktaları işin prensibiyle birebir örtüşüyor. Sanırım uyumayacak çocuk yoktur uykuya geçmesini bilmeyen çocuk vardır. Evet bazı çocuklar uykuyu daha az seviyor ama az sevdiği uykuyu da kaliteli yapmalı öyle değil mi?

Son zamanlarda anladığım birşey daha var ilk ay hariç aslında kucakta uyumak çocuklar için sandığımız kadar rahat bir durum değil. Bir de nerede uyurlarsa orada uyanmak istedikleri teorisi de  gerçek. Kucağınızda uyutuyorsanız bırakın orada uyusun.

İşte böyle... Dilerim tüm bebekler ve annaları mışıl mışıl uyurlar.

Ha bir de eğitim şart :))))