29.12.2011

Yılın En Güzel Listesi

İhtiyaç listesi, alışveriş listesi, yapılacakların listesi derken bir yılın en güzel listesini yapma vakti geldi. Geçen seneki listem aşağıdaki gibiydi. Ben bu listeden çıktı alıp buzdolabımın üzerine koyuyorum. Buzdolabıyla fazla da haşır neşir olunca her açışımda bir kez göz gezdiririm ve bu bana çok iyi gelir size de tavsiye ederim. Bir de bu resmi ekranımın ve Iphone'um duvar kağıdı yapıyorum ee bilgisayar sürekli açık olunca ıphone da elden düşmeyince hergün bakıyor hatırlıyorum.


7 tane dilekte bulunmuşum. Bunlardan 5'i gerçekleşti ehhh 7 de 5 hiç de fena bir sayı değil öyle değil mi? Hem de en önemlileri en değerlileri gerçekleşti. Aramıza bir minik katıldı. Saglıklı, mutlu,huzurlu bir bebeğimiz oldu. (Huzurlu kısmı daha çok gelişebilir tabii :))) Penguen ailesi gibi olduk gerçekten. Sağlık ve sıhhat ki en önemlilerindendi dileklerimin içinde gerçek oldu çok şükür ne biz ne sevdiklerimiz dermansız bir hastalığa yakalanmadı. Sevgilimde ben de işimizde başarılı olduk (Zevkle işe gitmek kısmı yine geliştirilebilir bir alan)
Aşkımız, sevgimiz ve neşemiz gerçekten de arttı. Bol paramız ve kendimize ait bir arabamız olamadı. Ama çok şükür borcumuz harcımız da olmadı istediklerimize de erişebileceğimiz gelirimiz de oldu. Şirket arabaları da saolsun işimizi hep gördü.

Ve gelelim bu senin dilek listesine:


İşte gördüğünz gibi çokta şey istemiyorum değil mi 2012'den. En çok ne istediğim çok mu anlaşılıyor acaba :) Evren, yüce yaratan duy sesimizi bu sene mışıl mışıl uyuyan bir aile olalım sağlıkla sihhatle. Dünyanın farklı ülkelerinde de uyunup uyanabiliriz cebimizdeki bol parayla ailece. Ve ben bu yıl beni mutlu edecek vatana millete kendime insanlara yararlı olabilecek kendi başıma yapabileceğim o işi keşfeder ve başarıyla harekete geçirebilirim.

Hepinize gönlünüzden geçenlerin gerçekleşeceği bir yeni yıl dilerim.

23.12.2011

Ezber Bozduran


Aşkım ve Evladım

Bana kalırsa hayatta ezber bozduran iki şey var biri AŞK biri EVLAT. İnsan her ikisine de sahip olduğunda tüm bildiklerini hatta bazen inandıklarını bile unutabiliyor veya bir kalemde üzerini çizebiliyor. Her ikisi de ciddi manada insanın kimyasını değiştiren durumlar. Kimbilir belki de bu nedenle kadınların çoğu evladını aşkım diye seviyor.

Aralarında en büyük fark aşk ile evladın yine bana kalırsa Evlat kaybetmeden de değeri anlaşılabilen yegane şey.

Kendi aşk ve evlat hikayelerimden yola çıkarsam. Güray'a aşık olmadan önce sakallı erkekleri ve sigara içenleri hiç sevmezdim. Lakin Güray'da her ikisi de mevcuttu. (Sakal hala var şükür sigara içmiyor artık) İşte ezberim bozulmuştu. Kendisine seni sakalınla sigaranla seviyorum demişliğim bile var ki seviyordum sevmek ne kelime sırılsıklam aşıktım kendisine gözüm sakal sigara görecek halde değildi. Fiziksel ezber bozduranların dışında huy, karakter anlamında da yok asla olmaz dediğim çok şey vardır kocamda ama elbette terazide iyi ki var olmazsa olmaz dediğim şeyler daha ağır basıyor.

Gelelim evlat konusuna. Bebeğim olmadan önce ben ciddi manada şuursuz bir insanmışım. Hamile olmadan önce yapmam etmem dediğim ve utanarak itiraf ediyorum kınadığım şeyleri yapar oldum. Ezberlerimin hepsi bozuldu. Tek tek bakalım mı sevgili okur bunların ne olduğuna. Bu arada eğer ben bu yazıyı yazmasaydım kocam bir gün hepinize ilan edecekti zaten. Bu Tüten aslında kınadığı herşeyi yapıyor diye. O beni rezil etmeden ben itiraf edeyim dedim :)

Emzirme: Öncelikle ciddi bir sağlık sıkıntısı yokken emzirmeyen kadınları anlayamazdım. Hııhh derdim hem çocuk yapmış hem de emzirmekten yüksünüyor. Vallahi hastaneden eve çıktığımız gün takriben Aren 3 günlükken dilimde mama lafı vardı. Hani uyusun da uyanmasın emzirmeyeyim diye dua eder haldeydim. Hoş şimdi uyansında emsin aman lütfen emmeye devam etsin haldeyim o da ayrı bir konu :) Bir de bilmiş bilmiş derdim ki emzirme bir ritueldir bebeğinle yanlız kalacaksın hep aynı yerde aynı konumda emzireceksin. Ooo nerde o vakit nerde o sabır nerde o imkan. Her yerde herkesin yanında emzirir oldum. Bir tek dışarda emzirme olayını hiç kınamaz çok doğal bulurdum ve sevgiyle bakarken dışarda emziren annelere şimdi ben de rahatlıkla hoop mememi açıp Aren'i dışarda emzirebiliyorum. Ve tuhaf bakanları da kınıyorum. Ve bilindiği üzere erkeklerden daha çok kadınlar tuhaf tuhaf bakıyor, inceliyor, kınıyor ki bunların içinde anne olanlarda var.

Sahiplenme: Şöyle bebeğini başkasının kucağı vermeyenlere verse de gözü üzerinde olanlara gıcık mı gıcık olurdum. Aslında benim bu konuda tek bir insanla problemin var. Ve ben Aren'i bizden başka hiç kimsenin benim oğlum diye sevmesine dayanamıyorum. Bir başkasının ağzından benim oğlum lafını duyunca delleniyorum deliriyorum resmen diyen insanı boğasım geliyor. İçimde susturamadığım hayırrrr o benim oğlum diyen bir çığlık oluyor. Aklım çıkıyor Aren benden bizden daha fazla bir başkasını severse diye. Buna kıskançlık denirse evet oğlumu herkesten kıskanıyorum babası hariç ama babasından da daha çok beni sevsin istiyorum ee kolay mı en çok benim emeğim geçiyor bana kalırsa.

Uyutma: Genel anlamda ağlatarak birşey öğretmeye çok karşıyım bu konuda ezberimin bozulacağını da şimdilik! hiç sanmam. Lakin uyumadığı gecelerde şunu yatağına atayım da ağlar ağlar uyur nasıl olsa dediğim oldu. Halbuki hamilelik öncesi ve hamilelikte ve hatta ilk günlerde üzerimde uyusun hep öyle kalsın ne varki demişliğim çoktur. Ve bu sebeble son 3 gündür boynum ve sırtım feci şekilde tutulmuş durumda. Öyle sürekli kucakta taşımak kucakta uyutmak pek kolay birşey değilmiş ama yine de hala henüz ağlatarak uyutmuyorum ve fakat çocuğuna 7/24 yanlız bakan insanların ağlatarak uyutma ve birşeyleri öğretme hallerini de daha iyi anlıyorum.

Bebeği Bırakma: Sütünü sağıp bebeğini anneanneye babaanneye bakıcıya işte her kimeyse bırakıp gidenleri kınardım hele hele tatile gidenlere yuhhh derdim. Lakin son zamanlarda hayalimi böyle şeyler süslüyor yapamam henüz o kıvama gelmedim. Ama hayalini kuruyorum işte. Kah sevgilimle kah tek başıma kah arkadaşlarımla gezdiğimi tozduğumu düşünüyorum. Mesela kocamla başbaşa geçirebileceğim bir haftasonu için neler vermezdim ki ama şimdi gönlümde aklımda mantığımda otur oturduğun yerde gezdiklerine say diyor. Ayıptır söylemesi biz flört ederken hemen her hafta farklı bir yerde kalırdık gören bizi otel rehberi hazırlıyoruz falan sanırdı yoo evsiz barksız da değildik zevk işte :) Yine başbaşa bir yurtdışı seyahati off tadından yenmez vallahi. Hoş geçen gün kocama şuraya gidelim mi dedim? Aren'siz mi diye sordu. Dedim ki biz Arensiz ancak markete gideriz :) Şuan yurtdışı seyahatini hayal ederken Aren'i de o kareye koyuyorum ama onsuz da olmasını hayal etmek güzel olurdu. Nasıl bir dengesizsem bunları isterken 3 ay sonra işe nasıl başlayacağım ben bunu bırakamam ki diye de ağlanıyorum. Ee annelik yarı delilik çokca dengesizlik öyle değil mi?

Bunlar benim ana başlıklarım sevgili okur alt başlıkları hiç açtırma bana ne sen sor ne ben söyliyeyim. Ama diyeceğim o ki iyi ki ezberlerim bozulmuş benim iyi ki doyasıya bir aşk yaşamışım ve iyi ki şimdi tüm ezbelerimi bozan değerini ilk günden içime düşmeden bile bence bildiğim ve daima bileceğim aşkı sevgisi her gün daha da içimde çağlayan bir evladım var benim!






13.12.2011

İşin Aslı...



Sosyal mecralarda ve hayatın içinde 2 tip anne var. Şikayet edenler ve kabullenenler.  Şikayet eden anneler genellikle kabullenen annelerin veya çocuk sahibi olmamış kadınların hışmına uğruyor. (Çocuk sahibi olmamış kadınlara büyük konuşmayın derim. Annelerin ahı tutar derim) Ben kesinlikle şikayet edenler kategorisindeyim.

Peki işin aslı nedir? Gelin birlikte analiz edelim. Kabullenen annelerin şikayet eden annelerden tek farkı bakış açıları ve belki de karakterleridir. Herkes herşeyi paylaşmayı sevmez, zayıflıklarını beceriksizliklerini ortaya dökmeyi sevmez. Kabullenen annelerin de elbette sıkıntıları vardır aynı dertlerden muzdariplerdir uyku, yeme, vakitsizlik ve benzeri gibi ama dedim ya bakış açıları farklıdır basştan kabullenmişlerdir. Belki de kişilikleri böyledir kimbilir. Bir grup çok şanslı anne vardır ki onlar da kabullenen kategorisinde yerini alır. Bu şanslı annelerin çocukları çok güzel uyur çok güzel beslenir herşeye uyum gösterir. Anneninde hamile kalma sürecinden tut da doğuma kadar geçen tüm süreçleri kolaydır. Böylesi herkesin başına elbette. O anneler zaten ortada dönen muhabetlere anlam veremez o anne 2. 3. ve belki de ikiz doğurma hayallerine kapılmıştır. Akşam bebeğini yatağına koyar, bebek uyur annede keyfine bakar, kocasıyla isterse romantik isterse ayrı ayrı keyif çatar sonra kendi yatma vakti gelince yatar uyur gözünü bir açar ki sabah olmuş şöyle saat 7:00 falan bebeğinden hiç ses gelmiyor o da ne bebiş uyanmışta yatağında kendi kendine agu yapıyormuş. Ehhh bu anne vallahi bebekler gibi uyudum uyuduk der.

Gelelim içinde bulunduğum şikayet eden anneler kategorisine. İşin aslı sevgili okur şikayet eden anneler asla ve asla bebeklerinden çocuklarından şikayet etmemektedir. Şikayet ettikleri şey içinde bulundukları durumdur. Ve bu durumu bebeklerin çocuklarının yaratmadıklarının da farkındadılar.

Şikayet eden anneler:
  • Kendini sorgulama öz eleştiri yapma konusunda çok gelişmişlerdir.
  • Farkındalıkları oldukça yüksektir
  • Oldukça samimi ve açık sözlü insanlardır. Tabir-i caiz ise popoları açıkta yaşarlar. Kapalı kutu olmak nedir bilmezler
  • Dengesizdirler. Çocuğum uyumuyor diye ağlarken cik cik öterken sosyal mecralarda. Çocuğu uyuyunca ama ya hadi ya uyansın da sevelim demeye başlarlar.
  • Empatik insanlardır. Aynı durumdaki bir anneyi hemen tanır hemen kanıksar.
  • Empatik olunca yardımseverliği de tavan yapar. Sosyal ağın içinde bir de yardım ağı kurulur böylece.
  • Çocuklarını taparcasına severler. Öyle iki öpücük aldım ohh bugün de evladıma doydum demezler.
  • Mükemmeliyetçilerdir. İsterler ki herşey tam olsun. Öyle çocuğu yarım saat uyumuş, çeyrek elma yemiş kesmez bu anneleri. İsterler ki çocuğu tam uyusun tam beslensin.
Bu maddeler şikayet eden anne kategorisindeki kadınların ortak ve en önemli özellikleridir. 2. madde yüzünden de gerek aile içinde gerek sosyal mecralarda gerekse hayatın içinde başlarına gelmeyen kalmaz. Kendi kendilerini eleşirdikleri yetmezmiş gibi bir çok eleştiriye hatta ağır itamlara maruz kalırlar. Amaa amaa dedikçe daha da üstlerine gelinir. Çok çeker bu anneler çok.

Altını çizerek belirtmek istiyorum ki şikayet eden anne kategorisindeki hiçbir anne ÇOCUĞUNDAN ŞİKAYETÇİ DEĞİLDİR. ONUN ŞİKAYETİ KENDİNEDİR KENDİNE.

Nedense en çok şikayet eden anneler:
  • Çocuğundan ayrı vakit geçirmek istemez bir yandan off bir kendime vakit ayıramadım derken.
  • Çocuğu uyuduğunda hani neredeyse gidip kendisi uyandırır sırf uyurken özlediği için
  • 2. ve hatta 3. çocuğu düşünüyorlardır
  • Sürekli araştırma halindedir, çocuğu için herşeyin en iyisi nerdedir nasıldır bilmek ister

Şikayet eden annelerin  tek sorunu Mükemmeliyetçi olmalarıdır. Kendilerini sevmeleridir. Hayatın tadına varmışlardır onlar ve isterler ki hayat aynı tad da devam etsin. Bunun yollarını ararlar sadece.

Uzun lafın kısası bir anne şikayet ediyorsa derdi bebeği çocuğu değil KENDİSİDİR sevgili okur.

Ben şikayet eden anneleri çok seviyorum. Şikayet eden anneler birbirlerine bağlılar çözüm üretmek için elele veriyorlar. Yardım ellerini mutlaka birbirlerine uzatıyorlar. Kesinlikle kimseyi kınamıyorlar. O kabullenen anneleri de takdir etmeyi biliyorlar. Keşke kabullenen annelerde birazcık şikayet eden anneleri anlama gayretinde olsalar işte o zaman anneler birliği diye birşey olurdu. Anneler gruplara ayrılmak zorunda kalmazdı.

Bebeğimi doğurduğumdan bugüne tam 57 gündür şikayet etmeseydim bebeğimin bir çok sorununa çözüm bulamayacaktım. 

Arada siz de şikayet edin bakın görün bünyeye ne kadar iyi gelecek.

Tüten ben
Şikayetçi ;)

6.12.2011

Ne İçin Yaratılmışım ?

Eskiden olsa bu soruya kesinlikle Anne olmak için yaratılmışım derdim. Çocukluğumdan beri en büyük hayalim anne olmaktı benim. Genç kızken 3-4 çocuğum olsun isterdim boy boy cins cins çocuklarım olsun. Evliliğe olan düşkünlüğümde belki bu yüzdendi. Sadece buhranlı olduğum bir dönemde yok ya bu dünyaya çocuk mu getirilir diye düşünmüştüm. Bazen de kendimi ve özgürlüğüme olan düşkünlüğümü düşününce yok çocuk yapmam herhalde diye düşünürdüm. Sonra bu düşünceden de hızla uzaklaştım. Çocukları her zaman çok sevdim daima da iyi iletişimim oldu. Bebekler hep içimi titretti gözlerimi doldurdu. Sabrımın doruk yaptığı zamanlar çocuklarla geçirdiğim zamanlar oldu.


Ve ben şimdi anne oldum. Anne olmak tarif edilemez bir duygu. Hergün tarifi değişebilen bir hal bana kalırsa. Bir gün 3 bardak şeker koyuyorsun ikinci gün şekeri çıkarıp limon suyu. Bazen tarifi kafadan uyduruyorsun bazen ölçülere sadık kalıyorsun. İşte bu yüzden yok tam olarak bir tarifi. Hani kadınlar birbirlerinde yediklerini çok beğenir tarifini ister yapan kişi de der ki ay valla göz kararı yaptım. Hehh işte öyle bu hali bu durum. Sorarsan bana annelik nedir diye cevabım vallahi göz kararı olur.


Peki ben anne olmak için mi yaratılmıştım? Sahi nedir annelik? Çok bilindik haliyle, toplumda bilinen ve takdir edilen haliyle saçını süpürge etmek sadece çocuğun için yaşamak kendini öldürmek, kahramanlık edip 52 saatte uykusuz kalsan yardım almamak, hem iyi anne hem iyi ev kadını hem iyi bir sevgili olma çabası ise yok ben anne olmak için yaratılmış değilim. Ve sanırım ben ve daha bir çok anne bu toplumsal baskı ve alışılagelmiş kalıplaşmış zihniyetler yüzünden kendini fazlaca sorguluyor.


Ama eğer çocuğunu çok sevmek, ona iyi bir gelecek hazırlamak için çalışmaya devam etmek, çocuğunun babasıyla sevgili olmaya devam etmenin yollarını düşünmek, kafam rahat olsun ki bir sonraki emzirme seansında daha verimli olayım diye yardımı kabul etmek ayaklarını uzatıp istediğin bir şeyi yaparken vicdan azabı çekmemek biraz daha büyüdüğünde anneanneye eşe dosta çocuğu bırakıp kocayla ve tek başına yapacağın kaçamakların hayalini kurmak ve bu hayallerin son karesinde çocuğuna nasıl özlemle sarılacağını düşünmek de anneliğin tarifinin içersinde varsa annelikten sayılıyorsa o zaman diyebilirim ki evet ben de Anne olmak için yaratılmışım.


Çok sevdiğim bir laf, herkes kendi çocuğuna anne herkes kendi kadar anne işte. Benim yegane duam çocuğumun anneliğimi derinlemesine sorgulamaması ve beni hep onu çok seven bir anne olarak yaşaması ve anması zaten bir anne evladından daha öte ne isteyebilir ki