27.08.2012

İzler



Aren'i büyütürken fiziksel olarak oldukça zorlanıyorum ve yoruluyorum. Başlarda acaba ben mi abartıyorum gerek yaşımın 40'a yaklaşması gerekse sportif bir insan olmamam mı bunda etkili diyordum ama benimle uzunca süre vakit geçiren insanlar da Aren'in oldukça hareketli olduğunu söylemeye başlayınca bendeki bu fiziksel yorgunluğun abartı değil doğal olduğuna inanmaya başladım. Arenin bu halinden şikayetçi değilim lakin kendimin fiziksel anlamda yetememesinden hoşnut olduğumu söylemem.

Fiziksel yorgunluğum bir yana yukardaki solda görülen durum yüzünden zihinsel&ruhsal olarak da çok yorgunum. İnsanın bilincinin %10 bilinçaltının %90 etkili olduğuna, insanı yönetenin tamamen bilinçaltı olduğuna inananlardanım. Her davranışımın, davranışımızın Aren'in bilinçaltında ne gibi izler bırakacağını düşünüyorum. Ne zaman yetişkin bir insanın problemi olsa problemin kaynağı olarak çocukluğu gösteriliyor, çocukken neler olmuştu nasıl bir çocukluk geçirdi, aile ilişkileri nasıldı vb. Şimdilerde çok popüler olan aile dizimi çalışmaları, hipnozla geçmişe dönme vs hepsinde bakılan ulaşılmaya çalışan nokta aynı. Geçmişte bilinçaltında iz bırakan sorunları silme farkına vardırma ve bunları çözme yoluna gitme. Birçok şeyin nedenin bulamıyoruz kendimizle ilgili. Birşeyler hissediyoruz ama anlamlandıramıyoruz bir türlü.

İşte bu inancım yüzünden Aren'in bilinçaltına öyle izler bırakmak istiyorum ki sorunsuz en azından ruhsal ve zihinsel anlamda huzurlu bir yetişkin olabilsin.

Bebeklerin çocukların unuttuğu söylenir görünüşte tıpkı yukardaki buz dağının suyun üzerinde kalan kısmı gibi peki ya suyun altında kalan kısım? İşte benim ilgilendiğim kısım orası. Görünüşte unutuyor görünen bebekler gerçekten unutuyorlar mı? Ben unutulduğuna inanmıyorum belki an be an hatırlanmıyor. Ama yaşanılan durumun hislerinin bir şekilde bilinçaltına işlendiğine hatta hayata dair kodların böyle belirlendiğine inanıyorum

Bu nedenledir ki Aren'e hiçbirşeyi ağlatarak öğretmek istemiyorum. Bilinçaltına yoksunluk duygusunun işlenmesini istemiyorum. Hiç mi ağlamıyor elbette ağlıyor. Hele şimdilerde sınırları zorlamayı öğrendi. Kaç adım atarsa sabrımızın sınırına geleceğini deniyor. Kimi zaman yenik düşüyoruz kimi zaman ise sınırları zorlayan taraf biz oluyoruz.

Aren yetişkin olduğunda çocukluğunun detaylarını hatırlamıyor olacak ama ne zaman hatırlamaya çalışsa bebekliğine dair birşeyler işte o zaman yüzünde bir gülümse olmasını istiyorum, kalbinin bir anda ısınmasını vücuduna bir sıcaklık yayılmasını ve galipten bir ses duyarmışcasına "Seni Seviyorum Aren" nakaratını sesimle içinde yankılanmasını istiyorum.

Şunu bilir şunu söylerim bu hayatta tek bir insandan zarar gelmez o da mutlu insandan. Mutlu olmayı öğrenmiş kalbinde zihninde ruhunda dingin ve mutlu olan insan dokunduğu konuştuğunu dahil olduğu herşeyi güzelleştirir.

Dilerim hepimizin yetiştirdiği evlatlar böyle olurlar...

Seni seviyorum Aren.....



3.08.2012

Mutluluk....

"Ben 5 yasındayken annem bana her zaman mutluluğun hayatın anahtarı olduğunu söylerdi. Okula gittiğimde büyüyünce ne olmak istediğimi sordular ben de "mutlu" dedim. Onlar da bana ne sorulduğunu anlamadığımı söyledikler ben de onlara hayatı anlamadıklarını söyledim."



Benim için mutluluğun en güzel karelerinden biri hayatımdaki 2 erkek ve onların mutlu olduğu an. Bu anların oluşturduğu hayat insana ölürken gözlerini huzurla kapattırır....

Aren ile ilgili aldığım en güzel iltifat duyduğum en güzel söz; "Ne kadar mutlu bir bebek" şükürler olsun ki Aren gerçekten mutlu bir bebek. Bunun için çok çabalıyoruz. Okuyoruz, araştırıyoruz hatta duymak isterseniz bu konuda da yazabilirim.

Aren ileride John Lenon gibi biri olup da annem&babam bana bu hayatta ne olursa ol önce mutlu ol demeyi öğretti der mi bilemiyorum ama benim Aren'e yegane öğretmek istediğim şey budur:  MUTLULUK. Mutluluğun bir seçim olduğu, bir bakış açısı olduğu.

Çocukları hayata hazırlamak cümlesine ve zihniyetine çok karşıyım. Hayatın zor olduğunu ve güçlü kalmaları gerektiğini değil hayatın mutluluk verici birşey olduğunu öğretelim onlara, eşlik ederken en kıymetli emanetimize bu hayatta karşılaştıkları zorluklara fırsat gözüyle bakabilecekleri zihniyeti yerleştirelim zihinlerine. Mutluluğun öğrenilebilen birşey olduğunu gösterelim onlara.

Bir gün büyüyüp koca adam olduklarına bana annemden babamdan kalan en önemli şey budur desinler.

Öyle isterim ki Arenin büyüyüp bana bunun için teşekkür değil ufak bir öpücük kondurmasına bir telefon açıp veya bir yemek sohbetinde Mutluyum Anne demesini çok isterim. Nasılsın Aren dediğim de iyiyim yerine mutluğum anne cümlesini duymak içindir tüm çabam.

Ben Aren'i yetiştirirken tüm kurguyu bunun üzerine kuruyorum dilerim başarılı olurum. Dilerim dünya üzerindeki tüm çocuklar önce mutlu olmasını öğrenirler gerisi zaten kendiliğinden gelir.

Aren Mir benim mutlu oğlum daima öyle kal mutlulukların katlanarak artsın seviyorum seni gülen gözlüm gülen yüzlüm kulağına bıkmadan fısıldadığım gibi....