Önce içinde taşırsın, bazen rahminde bazen yüreğinde; sonra kucağında taşırsın. Öyle alışmışsındır ki taşımaya bebeğini; zamanla fiziki olarak taşımamaya başlarsın, ama yüreğinde ve zihninde daima çocuğunu taşır hale gelirsin.
Çocuğunun her derdi senin derdin olur; çocuğun her sıkıntısı senin sıkıntın haline gelir. Ve bunu doğal bulursun, sorgulamazsın bile; çünkü sen çocuğunu taşımaya çok alışıksındır. Bebeklikten başlar bu; biraz gazımız var dersin, kakamızı yapamadık dersin, dişimiz çok ağrıyor da dersin. Özdeşleşirsin çocuğunun her derdiyle. Acısı acın haline gelir; çocuğunun derdi geçer, senin yüreğindeki sıkıntıi, aklındaki dert geçmez. Taşımaya devam edersin.
Biraz büyür çocuğun, sosyalleşmeye başlar, arkadaşlarıyla her türlü geçimsizliğinde, üzerine alınırsın, sanki sen geçinemiyormuşssun gibi. Ahh vah dersin bu çocuk arkadaşsız mı kalacak acaba diye düşünürsün. Sorgularsın neden geçinemediğini, uyumsuz sıfatını da yapıştırı verirsin.
Okul dönemi başlar; arkadaşlarıyla yine geçinemez, dersleri kötüye gider; ve taşıdıklarına yenileri de eklenir. Bu yüzden çocuk büyüdükçe derdi de büyüyor dersin; oysa büyümekten çok büyütüyorsundur. Artık yerin daralmıştır, taşı taşı taşı koy zihnine koy yüreğine yer mi kalır geriye.
Şimdi bir çalışma yapmanı isteyeceğim senden; çocuğuna dair zihninde yüreğindeki taşıdığın 5 sıkıntını belirle. Ve git kilerden, mutfaktan 5 tane patates al, her bir patatesin üzerine bu sıkıntıyı yaz; ve gün boyu elinde, dışarıya çıkacaksan çantanda taşı. Yatana kadar bırakmak yok.
Altı üstü 5 patates öyle değil mi? Ama nasıl da ağır geldi tüm gün taşımak ? Şimdi dur düşün; zihninde ve yüreğinde taşıdıklarını, şimdi çocuğun doğduğundan ve hatta doğmadan önceden beri taşıdıklarını. Nasıl ağırlaşmazsın ki, nasıl çocuğunun büyüdükçe dertlerinin de büyüdüğünü düşünmezsin ki?
Peki sen bunca şeyi taşırken çocuğun ne yapar? Ne yapacak; sorumluluk almak nedir pek bilemez, her şeyi taşıyan ebeveynleri varken, dert mi o ne der? Acı mı o ne der? Aslında çocuk bilinmezlikler içinde kalır; neyi nasıl karşılayacağını, neyle nasıl başa çıkacağını bilemez, ve kendini tanıyamaz çocuk. Çocuğunu kucağına alıp onun yürümesi gereken yolu onun adına yürürsen çocuğun yürümeyi öğrenemez ve bir gün çocuğunda sana ağır gelmeye başlar, indirirsin kucağından haydi bakalım yürü dersin; ama yolun yarısından fazlasını kucağında gitmiş olan çocuğun bir köşeye oturur ve öylece durur; yürüyemez, kalır öylece!
Şimdi bir daha düşün; çocuğunun dertlerini, sıkıntılarını aklında zihninde taşıyıp, sen mi çözüm bulacaksın; yoksa çocuğunun yürüdüğü yolda yorulduğunda dinlendiği bir mola yeri mi olacaksın, tekrardan güç toplayıp yürümeye devam edeceği!