24.11.2014

Bilime Dayalı Ebeveynlik- Hangisine İnanalım?



Günümüzde kendi fikrini bilimsel veriyle desteklemek çok kolay, neden mi? Çünkü senin savunduğunu savunan ve senin inandığına inanan başka insan toplulukları da var ve üzerine bilimsel araştırma yapıp bunu verilerle kanıtlıyor. Bir de sipariş üzerine yapılan araştırmalar var ki o başlı başına bir konu. 

Söz konusu ebeveynlik olunca ve son yıllarda neredeyse tüm şehirli, okumuş ve sözüm ona bilinçli olan ebeveynler sağ duyularını, iç seslerini kaybedince ama bir yandan da tutunacak dal arayınca hemen bilimsel araştırmalarla ebeveynlik hallerini destekleme yoluna gidiyorlar. 

Çocuğunla birlikte uyumak konusu ise üzerine bilimsel araştırmalar yapılacak, makaleler yazılacak ve her dönem ateşli tartışmalara yol açabilen taze bir konu. 

Biz çocuğumuzla uyuyan insan toplululuklarının  bir parçasıyız. Tartışmak istersek bakınız "attachment parenting" diyoruz ve alın size bilimsel kanıtlar; anne baba ile uyuyan çocuğun daha öz güvenli daha sosyal daha daha daha hatta en bi olduğu kanıtlanmış diyoruz. Sonra karşımızdaki insan da ben de size kanıtlarım ki anne ve baba ile uyuyan çocuklar pek öz güvensiz, öz değerleri eksik, bağımlı ve hatta problemli diye kanıtlarla konuşuyor. 

Evet maalesef artık duygularıyla, hissettikleriyle konuşan insan sayısı çok az. Herkes kanıt peşinde. Hele de söz konusu ebeveynlik olunca kendi davranış biçiminin en doğrusu olduğunu kanıtlamak için birbirinin gözünü oymak pahasına araştırmalar yapılıp, makalelerle konuşuluyor. 


Gelelim bizim hikayeye; hikayenin başını bizi az çok tanıyan herkes bilir; Aren doğdu doğalı uyuyan bir çocuk olmadı. Uykuya karşı direnci inanılmaz yüksek ve ihtiyacı minimum seviyede. İlk 2 yıl taktığım tek konu uyku konusuydu; uyku gıda kadar önemliydi ve gelişimi için elzemdi. Lakin gelişim geriliği bir yana gelişimin tüm aşamalarında daima iyi durumda hatta bazen ileride bir çocuk oldu Aren. Standartların ve kanıtlanmış! durumların herkes için geçerli olmadığını ilk 2 yıl içerisinde anlamış olduk böylece. 

Yeni doğan bebeğin  ve emzirmeyi tercih bir annenin bebek ile aynı odada uyumasını daha doğru ve kolay buluyorum ben; bu nedenle de Aren doğduğu günden itibaren bizim yatağımızın yanında duran kendi yatağında uyudu; uyudu derken lafın gelişi tabii :) Bizim yatağımızda yatmayı hiç sevmezdi; yanımıza alırdık, hoop kendi yatağına giderdi. 

2 yaşındayken odasını düzenledik; yatağını odaya aldık ve bundan böyle bu odada uyuyacaksın dedik; elbette uykuya geçiş süresinde yanındaydım, yanındaydık. Yumuşak bir geçiş oldu. Uykuya dalar bazı geceler sabaha karşı bana seslenirdi ben de uykusuna düşkün bir insan olarak çocuğu ayağıma çağırırdım; gel tatlım gelebilirsin diye, o da gelirdi biz de yumuş yumuş sarılarak tekrardan uykuya dalardık. Sonra bu bazı geceler, rutinimiz haline geldi. Ve bir gün ben odamda uyumayacağım, korkuyorum demeler başladı. Bizim yatağın ortasına kuruluverdi. Uyuduktan sonra kendi yatağına taşıyabilirdik, taşıdık mı hayır! Neden; çünkü bizim için hiçbir sakıncası yoktu, beraber uyumak hepimizin ortak istediği ve zevk aldığı bir durumdu. 

Bizi korkuyorum kısmı düşündürüyordu; bu konuda elbetteki bilinçli ebeveynler olarak annelerimizin, etrafın geçer geçer normaldir yavrucuğum siz de böyle büyüdünüz laflarını kulak arkası ederek bir çocuk uzmanıyla görüştük ve görüşmeye de devam ediyoruz. 

Ben şimdiye dek beraber uyumamızın Aren'in gerek fiziksel gerekse ruhsal gelişiminde herhangi bir olumsuzluğa yol açtığını gözlemlemedim; aksine ciddi manada hepimize iyi geldiğini gözlemledim. Bir başka ailede olumsuz etkilendiğini söyleyebilir; çünkü her ailenin kendine ait dinamikleri var; her ailenin bağımsız aldığını sandığı ama kökleri kendi ailesine, yaşanmışlıklarına, çocukluğuna dayanan ve hayatının bütününe ait bilimsel olmayan ama bilime ışık tutabilecek verileri var. 

Örnek vermek gerekirse; yatak odası benim için hiçbir zaman aşk mabedi olmadı yani yatak odasına özel bir anlam yüklemedim; ve karı &kocanın sex yaptığı yerdir gibi bir kavram ile büyümediğim gibi, böyle bir bakış açım hiç olmadı. Mesela annem ve babamın yatak odasının kapısı hiçbir zaman kapanmadı bizim evde; eşimin ailesinde kapanmış mesela, bu yüzden de Güray benden daha özel ve daha mahrem bulur yatak odasını. Bizim evde ben ve abim annemlerin yatak odasına dan dun girerdik; annemle babamın özel odası olmaktan çok, evin bir parçasıydı. Özel hayatlarını nasıl düzenliyordu inanın hiç bilmiyorum; bazı geceler derin uyumamız için suyumuza ilaç mı atıyorlardı acaba :)))) 

Ben de annemin ve babamın yatağına giderdim ve birlikte uyuduğumuz olurdu; bu anları hala hatırladığımda yüzümde gülümseme, bedenimde bir gevşeme oluyor; bu da benim bu konuya yakın bakmam konusunda bir etken. 


Demek istediğim şu; özellikle ebeveynlikte en önemli şey sağduyu; biraz iç sesine ve çocuğuna güvenmek. Doğru mu yapıyorum sorusunun cevabı içinde ve çocuğunda gizli, bilimsel kanıtlarda değil. Eğer tek bir doğru olsaydı anne ve babasıyla uyuyan tüm çocukların bazı verilere göre özgüvensiz olması gerekirdi veya doğduğu günden beri kendi odasında uyuyan çocukların problemli olması; oysaki aksini kanıtlayabilecek fazlasıyla durum ve hatta evet evet bilimsel kanıt var :)


Okumak. öğrenmek hele de öğrendiğini pratiğe dökmek çok önemli ama okuduklarını bir de kendi süzgecinden geçirmek, son kararı o "gut feeling" denilen çoğu zaman duymazlığa geldiğin sese bırakmak gerek. Ve biraz da gözlem yapmak, çocuğunudan önce kendini tanımak, kocanla ilişkini tanımak gerek; sonrası zaten iplik söküyü gibi gelecektir. 

Ebeveynlik yaparken uyanık olmak istiyorsanız uykunuzu iyi alınız :) 






Hiç yorum yok: