30.11.2010

Kocam'a

Kocam'a sonsuz teşekkür ederim. Bana öylesi destek ki. Kendisi ne hissediyor emin değilim; eminim o da içinde tuhaf duygular yaşıyordur ama bana hissettirmiyor. İçindeki tüm tuhaf duygulara rağmen bana öylesi sevgiyle yaklaşıyor ki.

Şu perişan günlerimde beni hala güzelim diye seviyor. Tüm bitkinliğime rağmen bana sarılıyor ve beni sevdiğini söylüyor.

Kocam benim hayatımdaki en büyk destekçim. İyi ki varsın sevgilim iyi ki benimlesin.

Dilerim herkesin benim gibi destekçi, sevgi dolu, sorumluluk sahibi, harika bir kocası olur.

Seni seviyorum sevgilim iyi varsın.

İç Konuşmalar...

İnsanların beni anlamaya çalıştığının farkındayım. Bana destek olmaya çalıştıklarının da. Ama beni ancak benim yaşadığımı yaşayan biri anlar. Bu bana da ders oldu. Bir daha yaşamadığım hiçbir duygu hakkında yorum yapmayacağım. Bazı durumlar var ki gerçekten yaşayan anlar.

Hamile olduğumu hissettiğim anda anne gibi de hissetmeye başlamıştım ve bu sağlıklı olan her kadın içni aynıdır ve bu biolojik birşey hormonal birşey. Cumartesi günü bebeğimin gittiğini direkt anladım çünkü artık anne olacağımı sandığım sandığım diyorum artık anladığım ilk zamanda hissettiğim hiçbir duygu yoktu içimde. Bunu işte bunu ancak yaşayan anlar. Garip çok gaip bu da Allahın bir lutfu işte.

Şu lafı duymaktan ne denli sıkıldığımı buradan haykırabilir miyim acaba? Sağlıklı bebek kalır sağlıksız gider. Evet böyle bunu biliyorum Allahın mucizesi işte bu da. Allahın kusursuz muhteşem yarattığı bir fizyoloji beden sağlıklı olmayacak şeyi atıyor.

Herhalde herkes hayatında bir kez kusmuştur öyle değil mi? Sağlıksız birşeyi bedenin dışarı atması ya o da. Kusarken nasıl hissedersinşiz kendinizi. Berbattır herhalde ve şöyle düşünür müsünüz iyi ki kusuyorum Allahım ohh ohh ne güzel. Ehh bir deee bu durumun düşük halini düşünün??? ve günlerce sürdüğünü.

Siz o haldeyken sağlıksız bebek gider lafının bir faydası olur mu sizce? Ve her bir damla kanda biraz daha bebeğinizin gittiğini bilmek nasıl hissettirir sizce.

Sizce benim derdim sağlıksız bir fetus'un (Evet efendim tıp dilinde kaybettiğim benim bebeğim dediğim şeye Fetus deniliyor hani kalbi yok daha gözü kaşı yok o bir bebek değil ya. Ama kazın ayağı öyle değil işte o hormonlar size anında bir anne gibi dolayısıyla içinizdekini de bir bebek gibi hissettiriyor) gitmesi mi? Sizce ben hamileliğim devam etmediği için mi bu kadar üzgünümm.

Valla neye üzgün oluğumu anlatacak mecalim yok benim.

Hamile olanlara sadece şunu söyleyebilirim. Çektiğiniz her sancı her mide bulantısı her baş dönmesi her ne yaşıyorsanız bilin ki müthiş bir şeye hizmet ediyor. Zira kısacık hamileliğimde her kustuğumda sevinmem gibi size de hissettiğiniz her böyle durumda şükretmenizi öneririm.
Boşa sancı çekmenin içinizden gidenin çıkanın bir parça kan olması inan ki yaşamayanın anlayacağı birşey değil.

Hoşgeldin depresyon diyorum hayatıma. Biliyor musun seni göndermek için hiçbirşey yapmayacağım. İçimden gidenin yerine geldiysen onun yerini hiçbirşey dolduramaz bunu bilmen gerekir. Sen benim bir parçam olamazsın ben de seni göndermek için hiçbirşey yapmayacağım. Geldiğin gibi gider misin yoksa fetusum gibi sen de yerinin beğenmez gider misin bilmiyorum. Fetusum gitmesin diye elimden geleni kendimce heşreyi yaptım ben ama gitmeyi tercih etti sen belki yerini beğenir hep kalırsın ama ben seni ne göndermek için ne de kalman için hiçbirşey yapmayacağım bunu böyle bil.

İlk hamileliğini güzel bir şekilde sonuçlandıranlar hayatlarında nasıl bir şansa nasıl bir lutfa sahip olduklarını mutlaka bilmeliler. Eminim ilk çocuğunu benim gibi kaybedenlerin ikinci sevinçleri biraz buruktur. Eğer ben birgün bu muzicetyi tekrardan yaşarsam boğazımda bir yumru ile yaşayacağım. Buruk bir sevinç.

Hissizlik hisli olmanın dibine vurmak gibi birşey!!!

Tüten ben
hissizliğin dibinde en dibinde hemde

29.11.2010

Bana Bunu Yapmayacaktın Hayat...

Bana bunu yapmayacaktın Hayat.... Ne isyanım var Allaha ne de kaderime. Zira Allaha inacım zerre sardılmadı bir kere bile neden Allahım demedim? Kaderimin ise harika olduğuna inanıyorum. Ama sana gelince hayat seninle tüm bağlarımı en ince ipe kadar koparıyorum ne halin varsa gör bensiz! Sen ki beni bu sınava soktun. Sen ki bana bunu da yaşattın ya şimdi ne halin varsa gör bensiz!!!!

Ne istiyorsun ya benden ne? Yetmedi mi soktuğun sınavlar nolurdu yaaa nolurdu bir kerecik yardım etseydin bana nolurdu bir kerecik beni sınava sokmasaydın. Yetmedi mi yaa yetmedi mi? Ben 180 derece değişmedim mi? Bir çok sınava girmedim mi zaten. Çok mu kolay bir hayat sundun bana. Sen benim istediğim herşeyi bana bunları yaptıktan ve ben ancak sınavı geçersem mi vereceksin yazıklar olsun sana yazıklar.

Bu muydu bana vereceğin sınav içimdeki bebeğin damla damla tuvalete gittiğini görerek mi sınayacaktın beni. Şimdi ağlamıyor olsaydım şimdi sana bunları yazmıyor olsaydım mı beni sınavı geçmiş sayacaktın sen heee? Nolucaktı o zaman hadi bu geçtim bana yeni bir evlat verdiğinde tanrı sen o zaman da beni evladımla mı sınayacaktın sen öyle bir kalleşsin ki bunu da yaparsın şüphem yok.

Şimdi bana senin ki sınav mı diyeceksin çocuklarını 5. 6. ayda kaybedenler sakat doğuranlar büyütüp koklayıp öpüp ondan sonra şahit verenler ellerinde evlatları ölenler var mı diyeceksin. Evet var evet benim daha bebek bile olmamış fetusumu kaybetmemden çok daha üzücü çok daha kötüüüüü bunu biliyorum bildiğim için Allah isyanım yok ya bildiğim için allahım neden başıma geldi demiyorum yaaa. Ama sana soruyorum hayat neden bana bu sınavı verdin.

Yoksa içimde korku olduğu için mi bebeğimi ya düşürürsem diye? Bunun için mi yaptın bunu? Binlercek kez lanet olsun sana bunun için yaptıysan binlerce kez hemde. Sorarım sana hangi hamile kadın bunu hissetmiyor içinde hepsine bunu mu yapıyorsun. Şu dünyada kaç tane benim gibi kendini 180 derece değiştirmiş olumlu bakan olumlama yapan en zor anlada bile olumlu yaklaşan insan var hamile var sorarım sana. Nolurdu yaaa nolurdu ben birşeyden korkarken masumca yanımda olsaydın da bu mucizeyi devam ettirseydin.

Şimdi sen bana bu sınavları yaparken ben senden geçekten vazgeçiyorum kendini de enerjini de olumlu düşünceni de al ve siktir ol git başımdan. Gürayı çok istedim beni deliler gibi üzdükten sonra neler neler olduktan sonra mutluluğa kavuştum. İşssiz kaldım parasız kaldım hasta oldum vb vb vb bu sınavları binlerce mücadele ile verdim ve şimdi bir bebeğe sahip olmanın muhteşem duygusunu bana 4 hafta yaşatıp bunun sınavını mı veriyorsun sen bana dedim ya siktir ol git.

Bundan sonra allah'a sığınır allaha inanır kocama ve sevdiklerime sarılıp yaşar giderim. Beni hiç bekleme ne olumlu enerjimi ne olumlu düşüncemi ne de sana hizmet eden en ufak bir çabayı benden göremezsin.

Sakın ama sakın beni bir daha sınamaya kalkma. Ne halin varsa gör ben seni unuttum sen de beni unut. Git biraz seninle iç iletişim kurmayan insanlarla uğraş.

Şimdi aklını başına topla bu Perşembe'ye kadar olan süreçte bana bir sınav daha verme. Perşembeye kadar içimde kalanlar gidecek anladın mı beni? Eğer anlamadıysan beni Perşembe günü beni bir sınava daha tabii tutarsan ben uyandığımda Perşembe günü eğer ölmesisem sen ölmüş olacaksın bunu böyle bil!

Şimdi siktir git gerçekten siktir git!!!!

26.11.2010

Anne olmak biraz da paranoyak olmak(mış)

Yukarıdaki cümleyi herkes üzerine alınmasın. Tamamen kendimi kastederek yazdım.
Benim gibi hissedenler olduğunu duydum ve aynı zamanda hissetmeyenler olduğunu da.

Hamile olduğumu öğrendiğimde beri kendimi de keşfediyorum. Bebek gibi her geçen gün ben de büyüyorum belki de. Şükürler olsun tekrardan Allah bana bu şansı verdi. Kendimi yine yeni yeniden keşfetmek. Bebeğime serüven adını koymayı çok isterdim çünkü gerçek bir serüven bu hamilelik ama kulağa pek hoş gelmiyormuş muş muş.

Benim hamilelikle ilgili ne çok önyargım varmış ne çok korkum varmış yıllar içinde edindiğim. Öncelikle hamileliliğin ilk ayında bebeğini kaybedenlerden milyon kere özür dilerim. Şuan hangi duyguyla boğuşuyorum biliyor musunuz? Yıllarca kendimi şuna inandırmışım "herkes ilk çocuğunu düşürür" Allahım bu beynimdeki nasıl bir kalıptır. Hamile kaldığımı öğrendiğimden beri beynim egom bana bilin bakalım hangi oyunu oynuyor. "İlk bebek düşer" oyunu! Bunu kırmaya çalışıyorum işte şimdilerde. Aklıma bu geldiğinde. Sen dur bir ego değiştiriyorum ben bu kalıbı diyorum kendime.
Ama kendimi birazcık övüp şımartacağım bu noktada bunların farkında olduğum için kendimi kocaman öpüyorum :)
Ve ben ilk aylarda olan bebek kaybının çok da büyük birşey olmadığını düşünürdüm. İnanın ki değil ay 1 günlük bile hanile olunsa ahh yok mu şu hormonlar işte onlar size kendinizi 1 günde bile anne hissettirebiliyor. Şuan bebeğime bağlanmış durumdayım ben gerçekten böyle. Bunu hissetmeyenler vardır ve bu da doğaldır.

Konudan konuya atlayacağım ama. Bir annenin blogunda okumuştum. Çocuğunu emzirmenin ne denli harika olduğundan bahsediyordu bunu hissettiğindeki o mucize hissinden vb. Bir arkadaşı demiş ki, ne sanıyorsun ki sen bunu bu hormonal bir durum. Vücut emzirme sırasında bir hormon salgılarmış anne buna alışsın sevsin diye. İşte bazı kadınlarda bu hormon salgılanmıyor olabilir. Hormonlar neredeyse tüm hayatımızı etkiliyor. İşte bu nedenle, belki şuan benim hormonlarım çok çalışıyor ve ben bebeğime daha şimdiden bir bezelyeyken bile bağlıyım.

Paranoyaklık demiştik değil mi? İlk günlerde çok midem bulandı feci başım döndü. Bundan zevk aldım desem içten içe. Hani sanki bunlar olunca hamileliliğim devam edecek gibi. Midem bulanmadığında üzüldüm. Sevgilimi arayıp bıktırıcı sorular sordum. Güray midem bulanmıyor benim birşey mi var sence? Güray başım hiç dönmedi bugün? Güray bugün hiç şişlik yok? yaaa güray birşey mi oluyor acaba?

Yazarken gülüyorum biliyorum paranoyakça bunlar. Çoğunlukla kendimi sakinleştirmeye çalşıyorum ama gelin görün ki yıllarca öylesi güçlü ağlar kurmuşum ki ve öylesi yanlış bilgiler bunları temizlemenin tek yolunun yerine yenisinin konması olduğunu da iyi biliyorum ve bunun için muazzam çabalıyorum.

Şimdi müsadenizle bebeğime seslenmek istiyorum;

Bebeğim:

Yarın seni bir kez daha ultrasonda göreceğim öylesi heyecanlıyım ki. Eminim babanda çok heyecanlı. Dr söylemedi ama sanırım kalp atışını duyacağız. Duyalım tamam mı lütfen duyalım. Aslında ben birşey hissediyorum ama esprili babacığın gaz olmasın o diyor :) Belki de öyle ama ne bileyim sanki kalbinin atışını duyacakmışız gibi geliyor bana. Çok heyecanlıyım canım benim. Seninle hergün konuşuyorum hissettiğine eminim. Ve babanın elide hep karnımda onu da hissettiğine eminim. Hani şu gür sesli, kahkası harika olan sana sevgiyle dokunan kocaman elli var ya hehh işte o senin baban. Küçük elli olan da ben :)

Biliyor musun bugüne kadar çok kere "anne" dedim ama hiç "anne" denilmedim. Heyecanla bekliyorum anne diyeceğin günleri. Gözlerime bakacağın o ilk anı.

umarım yerin rahattır, keyfin yerindedir ve kalbin pıt pıt pıt atmaya başlamıştır. Diyorlar ki senin kalbin benimkinden çok daha hızlı çarpıyormuş. Ama yarın inan ki benim kalbüm seni ultrasonda görürken çok hızlı çarpacak.

İyi ki içimdesin sen, iyi ki geldin ve lütfen 9 ay boyunca kal. Hem eğlen, hem büyü içimde. Tek dileğim sağlığın, huzurun ve keyfin bebeğim.

Tuten ben
Heyecandan kalbi çıkacak gibi atan

24.11.2010

İçimdeki Mucize


Mutluluktan öylesi dolup taşıyorum ki daha fazla paylaşmadan duramayacağım. İçimde küçük ama aslında çok büyük olan bir mucize var. Evet ben hamileyim. Ve içimdeki mucize yukardaki resimdeki kadar. 6 hafta 4 günlük bir mucize bu.

Hergünüm Allaha şükretmekle başlıyor ve şükretmekle bitiyor. Bu mucizeyi hissetmek öylesi güzel ki. Güray ve ben bebeğimiz olmasına çok hazırdık ve şu kendisi küçük duygusu büyük mucizeninde hazır olduğunu öğrendiğimiz andaki sevincimiz kelimelerle anlatılacak gibi değil tarifsiz bir duygu gerçekten.

Birşeye gerçekten inandığında ve yürekten istediğinde ve olmuş gibi yaşadığında yani olduğunda hissedeceğin o harika enerjiyi daha olmadan evrene yaydığında istediğin şeyin gerçekleşceğine olan inancım bu mucize sayesinde daha da katlandı.

Ve bir de nazar değeceğine inanırsan nazar değer neye inanırsan öyle olur bu benim hayat felsefem olduğu için paylaşmanın önemine inandığımdan ve bir de zaten blog'umu bir çok insan bilmediğinden sakınca görmeden açıklamak istedim.

İnsanın içinde hiç mi korku olmuyor çok oluyor ama ben korkunun egonun bir oyunu olduğunu da biliyorum. Korku geldiğinde hay hay hoşgeldin kim tarafından gönderildiğini biliyorum ve sana kapıyı gösteriyorum diyorum.

Ve şimdi izninizle birazcık bebeğime seslenmek istiyorum;

Bebeğim sen hep aramızdaymış gibi yaşadık biz babanla. Biz sana hep seslendik biz hazırız hazır olduğunda gel diye. Ne mutlu bize ki sesimizi duydun dahası sen de hazırmışsın. Bizi seçtiğin için 6 haftadır içimde kaldığın için büyüdğün için çok teşekkür ederiz sana. Biliyor musun biri bana daha önce miden bulandığına kustuğuna sevineceksin deseydi güler geçerdim oysa ki sen beni günlerdir kusturuyorsun ve ben kustuğumda bile şükrediyorum çünkü sebebi sensin.

Bebeğim, benim bazen ağladığımı hissedeceksin tıpkı şimdi olduğu gibi ama bilmelisin ki ben seni şimdiden çok sevmenin şiddetinden ağlıyorum. İnsan bir mucizeyi hergün yaşamaya başladığında gözyaşlarına engel olması da mümkün olmuyor. Baban olsa şimdi derdi ki senin gözyaşların göz pınarlarında her daim hazırdır zaten.

Canım kokusunu şimdiden burnumda hissettiğim, 9 ayını tamamla birlikte başladığımız bu serüven en güzel ve huzurlu bir biçimde sürsün. Seni heyecan ve mutlulukla bekliyoruz.

Tüten ben
İçindeki mucizenin annesi

22.11.2010

Miş gibi yaparken

Güray ve ben unutulmaz olacağı kesin olan bayram tatilimiz sırasında ...cilik oyunu oynuyorduk aslında bayram öncesinden bu oyuna başlamıştık aramızda ve çok eğleniyorduk. Ben ...mış gibi davranıyordum Güray da öyle.

Sonra arife günü miş gibinin gerçek olduğunu öğrendik.

Gelelim ana temaya :)

Bir kez daha inandım ki, düşünce gücünün, olumlu düşünmenin, mış gibi yapmanın ve yaşamanın insana katkısı çok fazla. Bir kitap okudum hem de bu bayram tatiline denk geldi. O kitapta diyor ki, diyelim ki başınıza kötü birşey geldi veya korkunuz var o şey olmasaydı nasıl yaşardınız işte öyle yaşayın. Ve aynı kitap diyor ki; istediğiniz herşey olur heşrey ama birşeyi istediğiniz halde olmuyorsa gerçekten istemeyi bilmiyoruzdur vardır bir nedeni %100.

Biz mış gibi yaptık Güray'la enerjimiz hergün sanki o mış gerçekmiş gibiydi ve çok kısa sürede gerçeğe ulaştık. Hergün evrene akıttığımız bu olumlu enerji sonunda bize istediğimizle geri döndü.

Diyeceğim o ki, şuan canınızı sıkan bir durum mu var? O zaman o durum olmasaydı nasıl olurdunuz önce onu düşünün sonra hissedin sonra yaşayın bakın görün herşey nasıl değişecek.

Birşeyin olmasını çok mu istiyorsunuz? O istediğiniz durum söz konusu olsaydı nasıl olurdunuz onu düşünün önce sonra hissedin sonra zaten olmuş gibi davranın ve bakın görün.

Ve lütfen hergün şükretmeyi unutmayın. Şükür duanızın içinde olmasını istediğiniz fakat henüz olmayan şey için de şükredin. Bunları yaparsanız istediğiniz şey olmuyorsa gerçekten yapmıyorsunuz demektir. Veya hepsini doğru bir biçimde yapıyor ve yine de olmuyorsa demek ki hayırlı değil zorlamanın anlamı yok o halde.

Tüten ben
Mutluluktan şarhoş

16.11.2010

Alaçatı...


Ah be Alaçatı ben nasıl haksızlık etmişim sana. Meğer sen ne de güzel bir yermişsin.
Huzurun,sakinliğin ve romantizimin adresiymişsin de ben bilememişim.

Ama o yazın oluşan kalabalığı o insan fazlalığını hak etmiyorsun sen. Sen tıpkı bu sonbahar olduğu gibi dinginliği hakediyorsun. İnsanların biribine selam verebildiği çarpmadan dolaştığı sokakları hakediyorsun.

Yazıdan anlaşılacağı üzere, bayram tatilimizin ilk durağı Alaçatı ile. Ben de sevgilimde Alaçatı!ya hiç düşükn olmadık hatta çok da sevdiğimiz söylenemezdi. Ben hep yazın uğramıştım ve pek de birşey anlamamıştım. Oysa sonbaharda Alaçatı'ya tam anlamıyla bayıldık.

Sevgili sevgilimle çok romantik bir 2 gün geçirdik ve bir bilsen Alaçatı bize nasıl güzel bir süprizin ev sahipliğini yaptığını....

Tüten ben
Bulutların üstünde bir gökkuşağı

Kısa kısa Alaçatı rehberi

Köşe Kahve'de meyve çayı içilmeli
İmren Pastanesinde sakızlı muhallebi yenilmeli
Kırmızı Ardıç Kuşu'nda Sakızlı Türk Kahvesi içilmeli
Dalyan'a Osman'ın yerine gidilip balık yenmeli
Ve...
Mutlaka Beyaz Han'da kalınmalı

10.11.2010

Ve Bakınızzzz :)


Vee bakınız kocam için ev ne demek :) yukarıdaki resim herşeyi anlatıyor.
Kocam için ev demek; gelip ayaklarını uzattığı ve tüm gece boyunca X Box yani playstation oynayacağı yer demek.

Hasbam 2,5 saat oyun oynayıp 10 dk TV dönelim dediğim de dur yaa şu adamı da döveyim oyun save etsin diyen kişidir. Kendisini bıraksanız tüm gece oyun oynayabilir.
Yatağa girdiğinde nasıl dövdüm ama adamı der :)

Canım kocam benim işte böyle çocuk ruhludur :)

Yaaa işte böyle derdim büyük sevgili okur :)

Tuten ben
Xbox oyun fatihinin karısı

Evim Benim Mabedim


Dün oldukça sıkıcı bir gündü benim için. Sanki biliyormuşum gibi işle ilgili bir yazı yazmıştım belki de kendim çağırdım çok bariz birşey olmamasına rağmen dün işteki entrikalardan vb bahsetmiştim ki gerçekten canımı sıkan şeyler yaşandı.

Canımın sıkkın olmadığını günlerde de üzerimde yorgunluk oluyor iş yoğunluğundan erken kalkmaktan ve benzeri nedenlerden. Ama her ne olur ise olsun eve girdiğim anda içimi huzur kaplıyor. Hele ki mutfağa girip yemek yapmaya başladığım anda gün boyu tükenen enerjim kendiliğinden yerine geliyor. Ve o enerji sayesinde günün tüm yorgunluğuna rağmen ev işlerini bir şekilde hallediyorum.
Tabii bir de kapının çalması ve kim o dedikten sonra gelen ses: "Your husband honey" :) Ve kapıda sanki uzun zamandır görüşmüyormuşuz gibi sarılmamız birbirimize şımarmamız. Sofraya oturup karşlılıklı yemek yerken tüm günün dışarda kalması...

İşte tüm bunlar benim için evimi mabed yapıyor.

Dün de kafam bozuk biraz kırgın biraz sorgular vaziyette gittim eve. Her zamanki gibi girdim mutfağa başladım yemek yapmaya başladı mı içime huzur dolmaya. Kocamın en sevdiği yemeklerden birini yaptım. O yine çok beğendim mükemmel dedi ben de sevindim. Kesmedi tabii beni biraz hamur yoğurmalıydım o hamuru tezgaha yayıp açarken oklava ile şöyle her canımı sıkan şeyin üstünden geçer gibi olmalıydım.
Üşenmedim hem kek hem galeta yaptım. Herkese de dağıttım. Herkes ama özellikle de sevgilim beğenince "Oh be" dedim işte bu. Hayat böyle ufak gibi görülen çok değerli şeylerden ibaret.
Günden geriye yorgun ama huzurlu bir ben kalmıştı. Canımı sıkan şeyler hamurla beraber yoğrulup gitmişti.

Bir de sevgilimle gülme krize girdik ki gülmenin en iyi ilaç olduğuna bir kez daha şahit oldum. Kocam bana sarıldı ve seni bu kadar sevmemin bir nedeni olmalı nedeni olmalı diye sayıklamaya başladı ee ben de gülme krizine girdim ee o da girdi. Tam o anda gülmenin tadı damağımızdayken yatağa gidelim dedim yok canımmm uyumaya elbette :) Hoş kocam tam uyumadan önce biri birini bıçaklamışmış tam şöyle boğazından falan diye anlatmaya başladı ki lütfen sus dedim kendisine lütfen sus anlatma böyle şeyler rüyama girer sonra. O da sıklıkla söylediği; "Ya sen nasıl birşeysin böyle çok tatlı birşeysin ya" dedi. İşte beni sevme sebebin kocacığım çünkü ben çok tatlı birşeyim :)

Tüten ben
Evinde olmak isteyen

9.11.2010

İş mi Çalışmak mı?



Yukarıdaki resimde diyor ki: "İş yerine çalışmanız olursa hergün tatil olur" bu cümle birazcık "deliye her gün bayram" tadında ama ben yine de beğendim. Peki gerçekten böyle mi? Bakalım ve beraber inceleyelim sevgili okur :) Bugün akademisyen tadındayım :)

Çalışmak konusundaki genlerimi babamdan almışım. Babam da iflah olmaz bir arı mayadır. Bilemiyorum artık ikimizinde Oğlak burcu olduğundan mı ileri gelir ama babam ve ben çalışmayı severiz. Çalışmadan geçen bir hayatı düşünemiyorum bile. Babam ve ben tatil denildiğinde bile şöyle hiçbirşey yapmadan ayak uzatılan aylak aylak durulan tatile ki tatil odur aslında anlam veremeyiz. İlla koşturacaksın birşeyler yapacaksın. Her ikimizde eve iş taşırız ve ne var bunda deriz. Geç saatlere kadar çalışmak bizim için normal birşeydir.

AMA diyorum böyle olduğu halde babamı bilemeyeceğim ama işi çalışmak olarak gördüğüm halde nedense bana hergün tatil tadında gelmiyor. İşimi seviyorum çalışmayı da seviyorum. Ama durup durup çok sorguluyorum bu sevdiğim çalışma aktivitesini. İş hayatı hayatın ta kendisi belki de içinde kötülük var,entrika var,pislik var var da var. Ve evet günün sonunda çalışmayı seven insanlar bile PARA için çalışıyor ki ben bunda ne çirkin ne kötü birşey görüyorum. Para için çalışmak ve parayı sevmekten daha doğal ne olabilir ki. Konudan konuya atlayacağım ama derler ki para kazanmayı çok istediğin halde kazanamıyorsan paraya yüklediğin anlamlara bak. Parayı kirli mi bulursun çok zengin olanların başına kötü birşey geleceğini mi düşünürsün. Çok paran olunca yanlız mı kalacağını, insanların seni kullanacağını mı düşünürsün eğer böyle ise asla zengin olamazsınız derler. Ben asla böyle düşünmem. Para süper güzel birşeydir çok gereklidir pis değil temizdir buna rağmen henüz maddi anlamda "Saç saç paraları Leyla"ya durumuna geçemedik ama Allahaşükür zenginiz. Evet evet biz zenginiz :)

Neyse nerede kalmıştık. İş hayatındaki entirikalardan çok fazla sıkıldım. Bazen harcandığımı düşünüyorum buralarda :) Potansiyelimin heba olduğunu :) Sonra kendi işini yapsan ne değişecek diyorum insan iş değil çalışmak gibi de görse Paulo çok güzel bir laf etmiş de olsa pek öyle tatil olmuyor işte. İş hayatı hayatın ta kendisiyken kendi sevdiğin işi de yapsan insan oldumuydu işin içinde hep bir entrika hep bir pislik olacak bu kaçınılmaz.

Ama öte yandan tüm bunlarla birlikte hayat sen nasıl görürsen öyle. Neresinden bakmak istersen onu görürsün. işte bu yüzden etrafımda dönen tüm entrikalara rağmen iş hayatı da hayatın ta kendisiyken işime de bakmak istediğim gibi bakıyorum ve çalışmaktan zevk alıyorum. Ama entrikaların ve diğer pis işlerinde farkındayım ve bunlarda canımı fena halde sıkıyor.

Uzun bir süredir bilinçaltımda ben hangi işi yapsam ruhum doyar bunu da düşündüğümü biliyorum. Ve bir gün karşıma o işin çıkacağını ve o günden sonra o işi çalışma olarak göreceğimi ve bana hergün tatil olacağını biliyorum. Ama evren bak sana türkiye'den sesleniyorum benim öyle bir işim olmalı ki vergisi cartı curtu yasal sorumlulukları falan olmamlı tamam mı? Hani pat diye o fikir aklıma gelecek ya o gün lütfen bu detayları atlamayalım canım benim.

Tüten ben
Kukumav kuşu ;)

8.11.2010

3 Şey...

Bu haftasonu öyle derinden şükrettim ki sanırım ilk kez böylesi derinden şükrettiğini hissettim. Hani bazı durumlarda insanın göğsünün tam ortası sızlar ya yüreği çarpar ya işte öyle hissettirdi o şükran duygusu bana.

güray ile harika bir hayatımızın olacağını hayal ederdim ve buna çok inanırdım. Hayallerimde hep kalabalık ve mutlu bir aile olacağımız aşkımızın hep devam edeceği vardı. Hep inandım buna amann böyle olmasa bile ben hayal edeyim dedim.

Ve bu haftasonu hayalim tam karşımdaydı. Kocaman bir aile taşan bir sevgi, aşk, huzur ve mutluluk enerjisi. Binlerce kez belki Allahım sana şükürler olsun dedim. Allahım bu bir ömür boyu sürsün dedim. Bir parmak bal çalmak gibi olmasın dedim. Sonra kendime hatırlattım bunun sürmesini istiyorsan hayatının geri kalanını da tıpkı bugün ki gibi masal tadında "fairytale" şeklinde geçmesini istiyorsan o zaman hayal etmeye devam edeceksin bu benim payıma düşüne Tanrı kendi payına düşeni ancak sen kendi payına düşeni gerçekten gösterince gösteriyor çünkü. Görev dağılımı adil :)

Bu haftasonu hayatımın en önemli 3 şeyine karar kıldım neler mi:
* Sağlık&sihhat
*Aile (buna dostlar ve aile dostları dediklerimizde dahil)
*İnanç

Bunlar benim hayatımın en büyük zengillikleri kendimi bu haftasonu çok zengin hissettim çok hem de.

Evlilik bana çok şey kattı çok hem de. Mutluydum çok daha mutlu oldum. Aile olmanın ne demek olduğunu gerçekten evlenince anladım. Önceden de aile olmaya değer verip şükran duyardım ama şimdi hissettiklerim bambaşka.

Şimdi ki hayalime gelince; evli, mutlu kısmını geçtik çocuk kısmına geldikkk. Şimdi hayalimde bir de bu muhteşem tabloya çocuk ve hatta çocuklar ekliyorum. Tüm duyduklarıma bildiklerime ve muhtemelen başıma geleceklere rağmen hayallerimde çocuğumuz aramıza katıldığında gerçek şükran duygusunu bir kez daha yaşayacağımızı ve herşeyin harika gideceğini zorlukların o yaşanan diğer duyguların yanında unutulacağını hayal ediyorum. Tıpkı bu haftasonuna sinirle asabiyetle başlayıp bu sabah o kısmı hiç hatırlamadığım ufak bir ayrıntıymış gibi değindiğim gibi.

Dilerim herkes hayatında istediği o 3 şeye belki de daha fazlasına kavuşur.
Ve diyorum ki 3 benim en sevdiğim sayı iken ister misin 3 çocuk annesi olayım ;)

Tüten ben
hayalperest gerçekçi ;)

2.11.2010

Büyümek...



Bundan 20 sene önce (20 yazarken bile korktum ne çok geçmiş üzerinden)yılın 3 ayında yazlık evimizde kocaman bir aile olarak yaşardık. Masamızdaki sayısı 10'dan daha aşağıya hiç düşmezdi. Kocaman balkonumuzda bazen adım atacak yer olmazdı. Anneanneler, babaanneler, büyük teyzeler, halalar, dayımlar, eksik olmayan misafirlerimiz ve tabii ki evin hem neşe hem de sorun kaynağı biz çocuklar.
Bir yaz geleneği olarak her haftasonu mangal yapılırdı ve sofra muhabetti gece yarısına kadar uzardı. İçki kültürünün olmadığı bir aile büyüdük ama sohbet kültürünün yoğun olduğu bir aileydik biz. Masamız içkisiz de çilingir sofrasına benzerdi.

Kaç kilo et pişirildiğini hatırlamıyorum ama yaklaşık 2 kilo patates kızartması yapılırdı ve ben kocaman sofrada patatesin bitmesine yakın ağlayan ve bu geleneği her haftasonu sürdüren tek insandım çünkü patates kızartmasını çok severdim ki hala severim ve bitmesini istemezdim tabakta birkaç tane kalsın isterdim bakayım o tabağa sevdiğim birşeyin bizimle masada olduğunu görelim isterdim. Ve birgün dayıcığım dedi ki 5 kilo patates kızartacağız bugün. Ve hep birlikte 5 kilo patatesi soyduk kızarttık hepimiz gırtlağımıza kadar paptatesle doymuştuk ama ben yine mızmızlanmıştım çünkü ben o sevdiğim şey aramızda kalsın istiyordum.

Bir çocuk düşünün sevdiği patates bitiyor diye masada ağlayan ve bu çocuk yavaş yavaş sevdiklerini kaybetmeye başladı. Bir sonraki yaz anneannem yoktu masanın eski keyfi olabilir miydi hiç? Ve sonra bababenesi gitti sonra eskisi kadar misafir gelmez oldu. Sonra abiler büyüdü yazlığa pek gelmek istemediler ve böyle masadaki tabak sayısı 4-5'e inmeye başladı. Zor bir döneme girmiştik yazlığı satmak babamın aklının ucundan bile geçmiyordu sanırım ilk ben söylemiştim biz artık orayı sevmiyoruz hem denizde temiz değil sat baba demiştim sat orayı. Sattık evimizi ve hatta evimizi alan yeni sahiplerinin terbiyesizliği nedeniyle hatıralarımıza dokunamadık bile evden çıkaramadık bile. Annem annesinden kalan Singer Dikiş Makinasını bile alamamıştı ne çok üzülmüştü ne çok ağlamıştı sessiz sessiz.
Öylesi üzülmüştüm ki o evin yeni sahibine uğurlu gelmeyeceğini biliyordum nitekim kısa bir süre sonra çocuğu bıçaklandı sahilde ve o ev onlara mezar oldu. Yakın zamana kadar rüyamda o eve gitmeye devam ederdik tabii ki tüm aile bir arada olurdu rüyamda. Zaman zaman dalları balkonumuza kadar uzanan kavak ağacını bile özlerim. Orada olmayı isterim bazen gidesim gelir ama zihnimdeki yolculuğu gerçeğine tercih ederim.

Ve şimdi....

Ailemden ölenler oldu. Genç yaşta kaybettiklerimizde ve çok üzüldüklerimizde. Dün acilde 2 ay sonra 69 olacak babamın elini tutarken keşke büyümeseydik dedim. Keşke yıllar ilerlemese keşke hep sadece tabaktaki patatesler bitiyor diye ağlasaydım dedim. Kocama baktım acaba benden önce ölür mü diye düşündüm. Doğmamış evladımı düşündüm ve acaba onun böyle benim yaşıma geldiğini babasının elini tutup tutamayacağını görür müyüm diye düşündüm ve dua ettim Allaha bir kez daha sevdiklerimin daima yanımda olması için. Hayırlı ölümler nasip et allahım dedim ama ölüm ne zaman gelirse gelsin erken olacağını bilerek. Babam elim uyuştu bırak istersen artık dedi, bırakmadım...

Tüten ben
Büyümek istemeyen